Baykal: Son Osmanlı kaçmıştı, dikkatli olun

Baykal: Son Osmanlı kaçmıştı, dikkatli olun
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, kamu görevlilerine seslenerek, herkesin aklını başına alması gerektiğini söyledi. Giresun'daki mitingte 'son Osmanlı' pankantını da hatırlatan Baykal, "Son Osmanlı, bir İngiliz gemisiyle ülkeyi terk etmişti. Kaçmıştı. Böyle bir pankart açarsanız yanlış anlaşılabilir" dedi. Özel uçakla bu sabah Trabzon'a gelen Deniz Baykal, daha sonra karayoluyla Giresun'a geçti. Liman sahasında yaklaşık 5 bin kişiye seslenen CHP lideri, ekonominin her geçen gün kötüye gittiğini belirterek, şöyle konuştu: “500'ün üzerinde işçi çalıştıran 350 tekstil fabrikasının yarısı kapandı. Sanayi şubat ayında da dörtte bir geriledi. Devlet yatırım yapmaktan vazgeçmiş. Girişimciler kendi derdine düşmüş. Bu sıkıntılar karşısında hükümetin tutumu, olaya bakışı nedir, asıl önemli olan bu. Hükümet, `tedbirlerimiz alıyoruz, belki sıkıntı çekeceğiz, ama şu programı uygulayacağız, buradan yüzümüzün akıyla çıkacağız' diyor mu? Ne diyor? `Kriz miriz bize dokunmaz, bizi vurmadı. Teğet geçti' diyor. Ne teğet geçmesi, vatandaşlar söylüyor, `teğet falan geçmedi' diyorlar. Hani dirgen vardır, çiftçinin saman kaldırırken kullandığı. İşte o `dirgen böğrümüzden geçti, sırtımızdan çıktı' diyorlar. Ekonomik krizin ciddi şekilde vurduğu açık. Niye bir süre önce, ``Zenginleşiyoruz, 10 bin dolara çıktı adam başına milli gelir' diye anlatırken iktidar, nasıl oldu da buraya geldi durum. Ne oldu 10 bin dolarlara. İşsizliğin en çok arttığı 32 ülke içinde ikinci sıradayız. Birinci ülke İzlanda. Hani iflas etti, satılığa çıkarıldı ya. 4'te bir azalmış sanayi üretimi, Türkiye küçülmeye başlamış.'' ‘Ağzının payını verdik’ Başbakan'ın geçenlerde `Ne çare biliyorsan söyle' dediğini hatırlatan Baykal konuşmasını şöyle sürdürdü: “7 çare söyledim. Çıktı, verdi veriştirdi bana. Siyasette belli seviyeyi tutturmak lazım. Ama Başbakan'ın bu tutumu karşısında ben de ağzının payını verdim. Neyse şimdi biraz ağzını toplar gibi oldu. Dikkatle izliyorum. Gerekeni gereken zamanda yaparız. Böyle giderse biz de küçük küçük laf dokundurmalarla idare ederiz, ileriye geçerse veririz ağzının payını. CHP'ye `cibiliyetsiz, mezhepsiz' dedi. Bu CHP vatanın bağımsızlığını sağlayan parti. Bağımsızlığı güvence altına alan, bu devleti kuran parti. Nasıl olur da bir Başbakanın dili varır da CHP'ye o sözleri kullanabilir. Aklından geçirebilir, dudağından ifade edebilir? Akla mantığa sığar mı bu? bu laflar karşısında susacak mıyız? Verdik ağzının payını.'' ‘İşsizliği konuşmuyor’ Başbakan'ın mitinglerde işsizlikten hiç söz etmediğini de belirten Baykal şunları söyledi: “Rize'ye gitmiş çayı konuşmamış, buraya gelip fındığı konuşması lazım. İnşallah gelir konuşur. İşsizliği, yoksulluğu konuşur. Bunları konuşmuyor, varsa yoksa CHP, Deniz Baykal. Deniz Baykal ile yatıyor, Deniz Baykal ile kalkıyor. Kardeşim sen Başbakansın, işine bak. Her şeyi bırakmış bizimle uğraşıyor. Yetmiyor İsmet Paşa ile uğraşıyor. Sen İsmet paşa döneminin ne olduğunu biliyor musun? İkinci dünya savaşını biliyor musun? Konuşuyor işte. Neyse ki İsmet Paşa'ya gelince fren yapıyor. İçinde bir aşama ileriye gitme hevesi var ama, duruyor. Fren yapıyor. İsmet Paşa'da dursun zaten. Ne söyleyeceği varsa bana söylesin. Bunları konuşuyorum, Başbakan bize sataşıyor.'' ‘TV şeffaftır. Çık karşıma’ Baykal, Başbakan'ın meydanlarda konuşarak kendisine cevap verdiğini zannettiğini de vurgulayarak şöyle devam etti: “Dünyanın her yerinde usul bellidir. Seçim öncesi iktidar ve muhalefet liderleri TV'ye çıkarlar, memleketin önde gelen gazetecileri soru sorar, onlar da birbirlerine sorar, vatandaş da bunları dinler. Vatandaş dinleyince anlar, kimin samimi, kimin doğru konuştuğunu. TV ekranı şeffaftır. Çık karşıma, gel. Benim hakkında ne biliyorsan söyle, ben de senin hakkında söyleyeyim, vatandaş hükmünü versin. Gazetecilerin karşısına kendi seçtikleri dışında çıkmıyor, vatandaşın karşısına çıkmıyor. Böyle demokrasi, siyasi tartışma olmaz. Senin arkandan konuşmak istemiyorum. Sen de benim arkamdan konuşuyorsun, olmuyor. Gel yüz yüze konuşalım. Vatandaş da görsün. Sen benim karşıma gelmiyorsun diye bu memleketin en önemli konularını söylemeyecek miyim? Bu memlekette yolsuzluk var demeyecek miyim? Yolsuzluktan birileri katlanarak zengin olacak. Siyaset de bunun karşısında, nazik, terbiyeli, sukut etmiş bekleyecek. Böyle şey olur mu? Yolsuzluk her ülkede olabilir de, bugün Türkiye'de olan gibisi dünyanın hiçbir yerinde, cumhuriyet tarihinde görülmemiştir. Yolsuzluk artık ferdi bir iş olmaktan çıktı. Sütü bozuk birisinin kafasını bozup yanlış yapması olayı değil artık. Yolsuzluk teşkilatlı, kolektif, dernekleşerek, mevzuatı kullanarak, iktidarı kullanarak yapılıyor.'' ‘Hakkında dosya olan Başbakan’ Almanya'daki Deniz Feneri dosyasının 6 ayda getirilemediğini, kendilerinin bulup getirdiğini anlatan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çıktım mitinglerde `işte sana dosya' dedim. Koydum önüne. `Kırtasiyecilerde kırmızı kaplı dosya çok' diyor. Doğrudur, kırmızı kaplı dosya çok da, dosyalı Başbakan dünyanın başka bir ülkesinde yok. Hakkında dosya var, `zimmetten dava açılsın' diyor savcılar. `Yolsuzluklarla mücadelenin çaresi nedir?' diye sorsan da, onun da çaresini söylesem. Ama ben sorsa da sormasa da, söyleyeyim, çare milletvekili dokunulmazlığını kaldırmaktır. Milletvekilinin imtiyazı olmaz, vatandaşın durumu neyse vekilin durumu da o olacak. Bir farkı olacak vekilin; Meclis kürsüsüne çıktığı zaman, suçtur değildir, hiç önemli değil, vicdanından ne geliyorsa söylemeli. Söz hakkı sınırsız, hırsızlık, zimmet, evrakta sahtecilik, cürüm işlemek üzere teşkilat kurmak, kalpazanlık yasak. Bunlar bakanlarının dosyasındaki suçlar. Dokunulmazlık böyle olacak.'' ‘Fındıkta Ali Cengiz oyunu’ Vatandaştan, siyasette `bahar temizliği' yapmalarını isteyen Baykal, fındık konusuna da değinerek şunları söyledi: “Dünyanın en güzel fındığını yetiştiriyorsunuz. FKB'ye ne oldu? TMO ile yeni bir başlangıç yaptılar. Ne oldu. 40 yılda FKB'nin görev zararı 1 milyar 800 milyon TL. 3 yılda TMO'nun yol açtığı zarar 3 milyarın üstünde. FKB'ye zarar denilen şeyler üreticinin cebine girmiştir. TMO'nun zarar diye yazdığı o 3 katrilyon, başka yerlere gitmiştir. Kim çıkardı bu icadı. TMO mısırı, buğdayı arpayı alamıyor. Her yerde TMO'lar kapanıyor. Giresun'da geride bıraktığımız dönemde fındık 2 fiyattan satıldı. TMO bir fiyattan aldı, özel sektör başka fiyattan aldı. TMO 4- 4.5 liradan aldı, özel sektör 2 liradan aldı. TMO'da bin dereden su getirilip vatandaşın fındığı alınmıyor, ama birileri aynı fındığı götürüp TMO'ya satabiliyor. Bu ne biçim Ali Cengiz oyunu? Giresunlu bunun farkında değil mi?'' Baykal, kalabalıktan yükselen `evet farkındayız' sesleri üzerine, “Geçen seçimde de böyle diyordunuz Giresunlular. Yine öyle dediniz, sonra gördük. Yapmayın artık şunu canım, yapmayın artık. Tüm yanlışlıkların özü budur. Biliyorsun, görüyorsun, bedelini de ödüyorsun, ama ne oluyorsa son anda her şey tepe taklak oluyor. Buralardan araba geçirtmediniz ya!. Bu işin içinde bir iş var.'' Kılıçdaroğlu korkulu rüyası oldu Tunceli'de olanlara da dikkat çeken Deniz Baykal, beyaz eşya ve mobilya dağıtan Vali'ye Başbakan'ın destek çıktığını hatırlatarak şöyle dedi: “Bu ne adına yapılıyor. Yoksulluk var, işsizlik var. Açlık var. Açlığa yoksulluğa karşı mücadele etme adına yapılabilir mi? Bunun mantığı var mı? Bunu dağıtınca YSK `olmaz böyle şey' diyor. Başbakan `beni ırgalamaz, valimin arkasındayım' diyor. Böyle bir demokrasi olabilir mi? Hukuk devleti olabilir mi? Bunun yararlı, vatandaşa hizmet anlamına geldiği düşünülebilir mi? Niye Tunceli'ye gidiyor bunlar. Burada da var aynı durumda insan. Bir küçük hatırlatma yapayım size. Başbakan `İzmir'i istiyorum, Çankaya'yı istiyorum' diyordu. Şimdi artık İzmir'i, Çankaya'yı unuttu, orada beklentisi kalmadı. Kafasında yeni hedef koymuş; `Tunceli'yi alacağım' diyor. Niye Tunceli? İstanbul'da Kemal Kılıçdaroğlu çıktı, fırtına gibi esiyor. Kılıçdaroğlu korkulu rüyası oldu Başbakan'ın.'' ‘Ali kıran baş kesen misin sen?’ Gülerek “Bir de Kamer Genç var. O da Başbakan'ın yakın dostu!'' diyen Baykal, konuşmasını şöyle devam etti: “Şunlara bir ders vereyim' dedi galiba. Devlet kesesinden buzdolabı, kanepe dağıtarak seçim almaya çalışıyor. YSK gibi saygın bir kurum etkisiz, işlevsiz, söylediği sözün değeri olmayan kuruluş haline getiriliyor. YSK çaresizlik içinde savcıları ve bakanı göreve çağırıyor. Başbakan, ``Ben Valimi Deniz Baykal'a yedirmem' diyor. Başka yerlerde de söyledim, vali yemek gibi alışkanlığım yok. Bir şey yemek gerekirse Giresun fındığı yerim. Bana ne validen. Büyük tepki aldı tabi Başbakan. Hukuk kalmamış, demokrasi kalmamış. Derebeylik mi Türkiye? Sen kimsin ya, Ali kıran, baş kesen misin? Hukuk varsa gereği yapılır, yapsana.'' Mersin'de iki yıl önce Başbakan'a tepki gösteren çiftçinin dünkü mitingde gözaltına alındığını da hatırlatan Baykal, “O adam çiftçinin halini sorar diye korkmuşlar, 3 gün kapısında polis bekletmişler, dün de gözaltına almışlar. Böyle hukuk olur mu?'' dedi. ‘Bu dünya kimseye kalmadı’ Baykal, herkesin aklını başına alması gerektiğini de vurgulayarak, “Tüm devlet görevlileri, yetkilileri; siyaset sürekli değişir. Bugünkü tablo yarını tutmaz. Milletin ne yapacağı belli olmaz. Keser döner sap döner, devir döner hesap döner. Valilere söylüyorum, AKP ile gelen APS ile gider. Sakın unutmasınlar. Bu dünya kimseye kalmamıştır. Sultan Süleyman'a kalmamıştır, Tayyip Erdoğan'a da kalmaz. Herkes hesabını ona göre yapsın'' diye konuştu. ‘Son padişah kaçtı’ Başbakan için 'Son Osmanlı Padişahı' yazılı pankart açıldığını da hatırlatan Deniz Baykal, “O pankartı açanlar dikkatli olsunlar. Son Osmanlı padişahı İngiliz savaş gemisine binerek kaçıp Türkiye'yi terk etmiş insandır. Sen Başbakan'a `son Osmanlı padişahı' dersen, insanın aklına başka şeyler gelir. O nedenle saltanat deyin, hanedanlık deyin, bunlar yakışıyor, bunlar uygun. Ama son padişah dersen o tam olmuyor. Daha uygun bir şey bulsunlar.'' Baykal konuşmasının sonunda Başbakan'ın ekonomik krizi kavraması gerektiğini vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı: “İşi seçim olayı gibi görmekten vazgeçsin. Oyuncak dağıtıyor çocuklara. Bırak babası alabilsin çocuğa oyuncak. Senin işin sadaka vermek değil, ekmek kapısı açmak. Milletin oyunu alacağım diye cambazlık yapmak, göz boyamak, Ali'nin külahını Veli'ye vermek iş değildir. Arabasında intihar eden, çıldırıp soyunup ortalığa çıkan insanlar var. Bunun altında gidişin iyi olmadığını bildiği halde oy verenler var. Bunu yapmayalım, ne olur yapmayalım,. Gidiş iyi değil. Bu gidişte siyasetçinin de sorumluluğu da var, milletin de var.” Baykal daha sonra Giresun ve ilçelerinin belediye başkan adaylarını sahneye davet ederek destek istedi.