'Baykal suskunluğunu onlar için bozdu'

'Baykal suskunluğunu onlar için bozdu'

Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın gündemle ilgii değerlendirmelerini köşesine taşıdı. Baykal'ın komşuları için suskunluğunu bozduğunu yazan Öztürk, 17 Aralık operasyonuyla ilgili Baykal'ın  "Yol­suz­luk aya­ğa dü­şü­rü­lü­yor, kor­ku, kay­gı ko­nu­su ol­mak­tan çı­ka­rı­lıp sı­ra­dan­laş­tı­rı­lı­yor. Yol­suz­lu­ğu olan­lar­dan me­det umul­ma­sı, bun­la­rın iti­bar gör­me­si, top­lu­mun yol­suz­luk­la­ra alış­ma­ya baş­la­ma­sı gi­bi bir sü­re­ci ya­şı­yo­ruz. Son olay­la­rın geç­miş­te­ki­ler­den far­kı, olay pat­la­ma­dan ön­ce bun­la­rın bi­lin­di­ği ve Mİ­T’­in bu ko­nu­da uya­rı­sı­nın ol­ma­sı­dır" sözlerini aktardı.

Saygı Öztürk'ün Sözcü gazetesinde "Baykal susukunluğunu onlar için bozdu" başlığıyla (11 Şubat 2014) yayımlanan yazsının tamamı şöyle:  

CHP Par­ti Mec­li­si­’nin be­le­di­ye baş­kan aday­la­rı­nı be­lir­le­mek için top­lan­dı­ğı sa­at­te, CHP’­nin ön­ce­ki ge­nel baş­ka­nı De­niz Bay­kal ise otur­du­ğu An­go­ra­ev­le­ri si­te­si­nin lo­ka­lin­de kom­şu­la­rıy­la bir ara­ya gel­miş­ti. Si­ya­set­çi, bü­rok­ra­tın, iş ada­mı­nın ağır­lık­lı ola­rak otur­du­ğu si­te­nin yö­ne­ti­ci­si Meh­met Ke­mal Ün­sal, be­lir­le­nen ko­nu­ya gö­re, kom­şu­lar­dan bi­ri­si­ni ko­nuş­ma yap­ma­ya da­vet edi­yor. Ge­çen pa­za­rın ko­nu­ğu ise De­niz Bay­ka­l’­dı.

Si­te­de ev sa­tı­şı ya­pı­lır­ken, “De­niz man­za­ra­lı” olan­lar­dan söz edi­li­yor­muş. Me­ğer, De­niz Bay­ka­l’­ın evi­ni gö­ren ev­ler için “De­niz man­za­ra­lı” de­ni­li­yor­muş. Önü açık, üs­te­lik “De­niz man­za­ra­lı” olun­ca, evin de­ğe­ri de yük­sek olu­yor­muş. Ba­sı­na açık­la­ma­lar yap­ma­yan Bay­ka­l’­ı, kom­şu­la­rı can ku­la­ğıy­la din­le­me­ye baş­la­dı­lar. İş­te an­lat­tık­la­rın­dan ba­zı bö­lüm­ler:

 

Ya­pı­lan­la­rı, unut­tu­ru­yor­lar

 

Tür­ki­ye, Cum­hu­ri­yet ku­şa­ğı in­san­la­rın hiç­bi­ri­nin ta­nık ol­ma­dı­ğı, tah­min et­me­di­ği bir tab­loy­la kar­şı kar­şı­ya. 4 ba­kan bir­den yol­suz­luk­lar ne­de­niy­le is­ti­fa et­ti­ri­li­yor, ço­cuk­la­rı tu­tuk­la­nı­yor, ba­kan­lar­la il­gi­li fez­le­ke­ler Mec­li­s’­e ge­le­mi­yor, gö­rev­de­ki Ada­let Ba­ka­nı hak­kın­da iki fez­le­ke ha­zır­la­nı­yor. Bu tab­lo­yu or­ta­ya ko­yan yar­gı men­sup­la­rı, em­ni­yet men­sup­la­rı yer­le­rin­den edi­li­yor ve he­pi­miz bu­nu sey­re­di­yo­ruz. Tar­tı­şı­lan­la­rın doğ­ru olup ol­ma­dı­ğı ko­nu­sun­da ka­mu­oyu­nun il­gi­si ka­pa­tıl­ma­ya ça­lı­şı­lı­yor. Med­ya, in­ter­net bas­kı al­tı­na alı­nı­yor. San­ki ya­pı­lan­lar do­ğal bir şey­miş gi­bi unut­tu­rul­ma­ya ça­lı­şı­lı­yor ve bun­da da me­sa­fe alı­nı­yor.

 

Yol­suz­luk sı­ra­dan­laş­tı­rı­lı­yor

 

Ül­ke­de ya­şa­nan­lar va­him. Yol­suz­luk aya­ğa dü­şü­rü­lü­yor, kor­ku, kay­gı ko­nu­su ol­mak­tan çı­ka­rı­lıp sı­ra­dan­laş­tı­rı­lı­yor. Yol­suz­lu­ğu olan­lar­dan me­det umul­ma­sı, bun­la­rın iti­bar gör­me­si, top­lu­mun yol­suz­luk­la­ra alış­ma­ya baş­la­ma­sı gi­bi bir sü­re­ci ya­şı­yo­ruz. Son olay­la­rın geç­miş­te­ki­ler­den far­kı, olay pat­la­ma­dan ön­ce bun­la­rın bi­lin­di­ği ve Mİ­T’­in bu ko­nu­da uya­rı­sı­nın ol­ma­sı­dır. De­mok­ra­si­ler­de, yol­suz­luk ya­pan­la­rın ge­re­ği ya­pı­lır. Önem­li olan bu tür olay­la­rın ma­kul, ola­ğan gö­rül­me­me­si ve sa­vu­nul­ma­ma­sı­dır. Bu­gün yol­suz­luk­lar ta­kip edi­le­bi­lir ol­mak­tan çık­mış, sis­te­me, hu­ku­ka ege­men olur ha­le gel­miş­tir. Da­ha va­hi­mi de bu­dur.

 

Git­mek, şe­ref kay­bı mı?

 

12 yıl­lık AKP ik­ti­da­rın­da, is­tik­rar bün­ye­de ra­hat­sız­lık­lar, so­run­lar çı­kar­ma­ya baş­la­dı. Güç ze­hir­len­me­si or­ta­ya çık­tı. Bu­gün içi­ne gir­di­ği­miz tab­lo­da, ba­raj sis­te­mi­ni de gör­mek ge­re­kir. Yüz­de 10 ba­ra­jı­nın al­tın­da ka­lan par­ti­le­rin TBMM’­de tem­sil edil­me­me­si, tem­si­li­ye­tin ik­ti­dar­da yı­ğıl­ma­sı güç ze­hir­len­me­si­nin ya­nı sı­ra şı­mar­ma­yı da ge­ti­ri­yor. Bu önem­li bir me­se­le­dir. Yüz­de 10 ba­ra­jı­nın ko­nul­ma­sı­nın ne­de­ni, et­nik ay­rış­ma­yı teş­vik et­ti­ği dü­şü­nül­dü­ğü için­dir. Bu­gün, bu­nun bir fay­da­sı ol­ma­dı­ğı da ar­tık or­ta­da­dır. İk­ti­dar­dan uzak­laş­mak da ko­lay de­ğil­dir. İk­ti­dar­dan git­me­me­nin yol ve yön­tem­le­ri ara­nır. İk­ti­dar­lar, halk oyu ile git­me­yi de bir şe­ref kay­bı ola­rak gör­me­me­li. Eğer git­me­yi bil­mi­yor­sa­nız de­mok­ra­si­yi öğ­re­ne­me­miş­si­niz­dir.

 

Ba­rış­çıl tep­ki­ye ih­ti­yaç var

 

Hu­kuk iş­le­mi­yor. TBMM’ye gel­me­si ge­re­ken dos­ya­lar TBMM’­ye gel­mi­yor. Ada­let Ba­ka­nı Sav­cı­la­ra ‘dos­ya­yı ka­pa­tın, o sav­cı­dan dos­ya­yı alı­n’ de­di­ği için hak­kın­da tu­ta­nak­lar dü­zen­le­ni­yor. İş adam­la­rın­dan pa­ra­lar top­la­nı­yor. Olan­lar için bir şey ya­pıl­ma­dı­ğı için ya­rın ya­şa­na­bi­le­cek­le­rin de ge­re­ği­nin ya­pıl­ma­ya­ca­ğı­na ina­nı­lı­yor. İş­te bun­la­rı aş­ma­mız la­zım.

Ül­ke­de bu ka­dar va­him olay­lar olu­yor, kim­se­nin kı­lı kı­pır­da­mı­yor. TBMM Baş­ka­nı­na gi­dip ‘e­li­niz­de­ki yet­ki­le­ri kul­la­nı­n’ de­dim. İk­ti­dar­da­ki aşı­rı güç bi­ri­ki­mi­nin bo­şal­tıl­ma­sı için ba­raj sis­te­mi da­hil ya­sal bir ta­kım dü­zen­le­me­ler ya­pı­lıp aşı­rı gü­cü ik­ti­da­rın et­ra­fın­da şe­kil­len­dir­mek­ten ka­çı­nıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni söy­le­dim. Ar­dın­dan Cum­hur­baş­ka­nı­na çık­tım. Fa­kat de­ği­şen bir şey yok. San­ki yol­suz­luk­lar yok­muş gi­bi ge­re­ği ye­ri­ne ge­ti­ril­mi­yor, hu­kuk yok sa­yı­lı­yor.

Her­kes, olay­la­ra kar­şı da­ha et­kin, yay­gın de­mok­ra­tik tep­ki­nin ko­nul­ma­sı­nı is­ti­yor. Bu tep­ki­ler ba­rış­çıl ol­ma­lı. İn­san­lar da tep­kiy­le ik­na edi­lir. Tür­ki­ye­’de, tep­ki­yi or­ta­ya koy­ma­da üze­ri­mi­ze dü­şe­ni yap­mı­yo­ruz. Tep­ki­yi or­ga­ni­ze et­me­si ge­re­ken mu­ha­le­fet par­ti­le­ri­dir. Kon­trol al­tın­da­ki med­ya de­mok­ra­tik tep­ki­yi teş­vik et­me­di­ği gi­bi, kon­trol al­tın­da ol­du­ğu için tep­ki­yi fark­lı yö­ne çe­kip yan­sı­tı­yor. Çok cid­di tep­ki­yi or­ga­ni­ze et­me­miz la­zım.

 

Gü­l’­e gö­rev dü­şü­yor

 

Cum­hur­baş­ka­nı­nın par­ti­le­rüs­tü ol­ma­sı ge­re­kir. Ken­di­si ya­kın dos­tum olan Ab­dul­lah Gül, par­ti­nin üç önem­li is­min­den bi­ri­siy­di. O, yü­rüt­mey­le iş­bir­li­ği­ni kes­me­miş­se, yan­lış­lık­la­ra kar­şı et­kin mü­da­ha­le gel­mez. 5 yıl­lı­ğı­na se­çi­len Cum­hur­baş­ka­nı­na 15 gün ih­ti­yaç olur. Bu da kriz dö­ne­mi­dir. Böy­le du­rum­lar­da bi­ri­nin, sa­pı­tan yü­rüt­me­ye kar­şı ‘du­r’ de­me­si la­zım. O yüz­den gün­lük si­ya­se­tin üs­tün­de gö­rev yap­mak zo­run­da. Cum­hur­baş­ka­nı ik­ti­da­rın önü­nü kes­me­ye­cek ama, top­lu­mun te­mel de­ğer­le­ri­ni ta­şı­yan bi­ri­si ol­ma­lı.”

Bay­kal’ın, yak­la­şık 2 sa­at­lik soh­be­tin­de he­men he­men de­ğin­me­di­ği ko­nu kal­ma­dı. Ar­dın­dan da çay soh­be­ti Bay­ka­l’­a da, din­le­yen­le­re de hay­li iyi gel­di…