CHP'nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal, Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un 2010’da istifasına neden olan “kaset” yayınlanmadan önce Gülen cemaatinden bir kişinin Baykal’a giderek bilgi verdiği iddiasını yalanladı. İddiayı "spekülasyon" olarak tanımlayan Baykal, "Bunlar boş laflar. Böyle konularda daha sağlam, ciddi verilerle çalışma yapmaya ihtiyaç var. Bu konu spekülasyon konusu olmayı hak etmiyor" ifadelerini kullandı.
DHA'da yer alan habere göre, eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, memleketi Antalya'da partisinin Aksu İlçe kongresine katıldı. Baykal, kongre çıkışında eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun'un kaset komplosunun perde arkasını anlattığı 'İn-Baykal Kasedi-Dink Cinayeti ve Diğer Komplolar' adlı kitabına ilişkin soruları yanıtladı.
Kitabı görmediğini ve okumadığını kaydeden Baykal, kitabın medyaya yansımaları üzerinden, "Eğer gerçekten 5 polisle ilgili bir iddia var ise gereğini hemen yapılmalıdır. 5 polis kimlerdir, herhalde biliniyordur, hemen onların ifadesinin alınması lazım. Onlara kim talimat verdi, nasıl bu işin içine girdiler? O takip edilmeli ve gideceği yere kadar konu aydınlatılmalıdır. Ama öyle bir çaba görmüyorum. Herkes böyle yuvarlak konuşmayla tatmin oluyor" değerlendirmesinde bulundu. Sürece ilişkin herkesin kendi kafasında sonucu üretmeye çalıştığını savunan Deniz Baykal, bunun iyi bir tablo olmadığını, herkesi somut ve ciddi olmaya davet etti.
Bununla birlikte Sabri Uzun'un kitabı ve açıklamalarında çok temel yanlışlar bulunduğunu dile getiren Baykal, "Bunların başında deniliyor ki, 'Ben telefon açmışım Pensilvanya'ya'. Kesinlikle doğru değil. Böyle bir şey yok" dedi.
Bunun spekülasyon olmadığını ve böylesi konuların spekülasyon yapılamayacağını belirten Baykal, "Ya öyledir ya değildir. Bana sorulmuş olsaydı ben böyle bir şeyin olmadığını da söylerdim. Kitabı hazırlarken daha güvenilir şekilde kitabı hazırlama imkanı olabilirdi" diye konuştu.
CHP eski Lideri, ayrıca görüntülerin kendisine önceden gösterildiği, böylece nezdinde bir güven tesis edildiği ve sonrasında görüntülerin başkası tarafından yayınlandığına ilişkin iddianın da spekülasyondan öte bir anlamı olmadığını söyledi. Baykal, şöyle konuştu:
"Hiçbir şekilde bana bir kaseti, yayınlanmadan önce göstermek, bilgi vermek gibi bir durum kesinlikle söz konusu değildir. Bunlar boş laflar. Böyle konularda daha sağlam, ciddi verilerle çalışma yapmaya ihtiyaç var. Bu konu spekülasyon konusu olmayı hak etmiyor. Daha ciddi bir şekilde yaklaşılması lazım. Eğer herkesin bilgisi varsa, somut bilgisini yargıyla adaletle paylaşmalıdır ve gereği hemen yapılmalıdır. Ama bunu yapmayıp 'oydu buydu' diye spekülasyonların ciddiyeti yok. Kamuoyunun bu duyarlılıkla bakacağına güveniyoruz."
Baykal, kongrede yaptığı konuşmada, dün gece yarısı Meclis Soruşturma Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü'nün AK Partili dört eski bakanla ilgili Meclis Başkanlığı'na teslim ettiği Yüce Divan'a sevk edilmelerine gerek görülmediği yönündeki raporu eleştirdi. Sürecin sadece yolsuzluk bakımından acı bir olay olmadığını söyleyen Baykal, "Yolsuzluk yok diyecek aklı başında sağduyulu bir vatandaşımız olabilir mi?" diye sordu, "Yolsuzluk var mı, var. Yolsuzluğu zabıtları, delilleri telefonları yok haline getirerek yaşanmamış hale dönüştürme çabası" dedi.
Fakat yolsuzluğun yolsuzluk olarak kalmadığını, hukuku bozduğunu dile getiren Baykal, şöyle konuştu:
"Hem yolsuzluk yapacaksın, hem de saygı değer vatandaş olacaksın, ayakta kalacaksın. Nasıl mümkün bu? Ceza kanunu orada durursa, bu mahkemeler orada durursa, hukuk işlerse bu olabilir mi? Olamaz. E, ne olacak? 'Hukuk bozarız, kanunu bozarız, yargıyı bozarız' oluyor ve yargı bozuluyor. Yargının bozulması yolsuzluğun yaratacağının çok daha ötesinde bir tahribat yaratıyor. Sadece parasal bir olay olmakla kalmıyor yolsuzluk. Hukuk bozuyor, Anayasa'yı, yargıyı, mahkemeyi bozuyor, çıkan kanunları bozuyor, her şeyi bozuyor. Şimdi o süreci yaşıyoruz."
Sürecin şimdi TBMM Genel Kurulu'nda söz konusu raporun oylamasıyla devam edeceğini kaydeden Baykal, "O gün işte Türkiye'de başka bir şey daha bozulacak. Şimdi meclis bu yolsuzluğu aklayan bir organ haline dönüştürülecek. Hangi meclis? Bizim kısaca 'yüce meclis' dediğimiz meclisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi diye Anayasa'da geçen meclisi. Ne yapacak, bütün dünya alemin bildiği, iki kere iki dört eder gibi gerçek bir olayı inkar edecek. Ne kadar büyük bir travma, ne kadar büyük bir sarsıntı, deprem, tsunami bu" diye konuştu.
Meclisin çatısı altında çıkış yolu aranacak temel kuruluş olduğunu kaydeden Deniz Baykal, "Şimdi burada üç tane ne idüğü belirsiz insanların aç gözlülüğünün aklayıcısı haline getirilmek isteniyor bu meclis" dedi.