T24- CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin tüm askeri müdahalelere lafta değil somut olarak tavır takındığını belirterek, askerin siyasete müdahalesine karşı en büyük güvencenin CHP olduğunu söyledi. Baykal iktidarı eleştirirken, “Darbe yapmayı düşündüğünü iddia ettiklerini araştırıyorsun da resmen darbeyi yapmış olanlardan neden hesap sormuyorsun” diye sordu.
Baykal, partisinin grup toplantısında enflasyon, öğretmen atamaları, üniversite sistemi, konularında hükümeti eleştirirken, Diyarbakırspor maçlarındaki olaylardan, Anayasa değişikliğine, Deniz Feneri soruşturmasından, darbe soruşturmalarına kadar Türkiye'nin gündemindeki pek çok konuda görüşlerini dile getirdi.
Siyasetin camiye girmesi durumunda, caminin herkesi kavrayan bir anlayışın dünyası olmaktan çıkacağını, dinin siyasete kaynaştırılması durumunda din olmaktan çıkacağını ifade eden Baykal, ''parti'' kavramının doğası gereği ayrıştırma içerdiğine, dinin ise sorgulama içermediğine işaret etti. ''Bunun karıştırılmaması gerekiyor'' diyen Baykal, bunun karıştırılmasının bütün toplumlara tarih içinde çok büyük sıkıntılar getirdiğini vurguladı. Baykal, ''Biz dersi, devletimizin kuruluş dönemlerinde çok doğru bir şekilde aldık, siyaseti kendi alanında tutmayı önemli saydık. Laiklik, bu. Dine saygı, ama siyasetin, eğitimin, hukukun dini dayatmalarla yönlendirilmemesi...'' diye konuştu. Bu anlayışın son zamanlarda ihlal edildiğini iddia eden ve bunu siyasetçi olarak söylemediğini belirten Baykal, Anayasa Mahkemesinin bir partiye ''laikliğe karşı eylemlerin odak noktasındasın'' dediğini ifade etti. Baykal, ''Partiler, iktidarlar bu zafiyete sürüklenmeye başlarsa o ülke karmakarışık olur. İşte başımıza gelen bu'' dedi. Siyasete, partiye göre Silahlı Kuvvetler yapılmaya kalkışılması durumunda da çok büyük sıkıntıların çıkacağını dile getiren Baykal, ''Tarihimiz bunun pek çok örneğiyle doludur. Bu da uzak durulması gereken bir olaydır. Elinizi kışlanın içine sokarsanız, o paşa, bu paşa demeye kalkarsanız bunun arkasından çok kötü şeyler gelir'' diye konuştu. ASKERE SAYGIMIZ VAR AMA Bu konuda son zamanlarda sıkıntılı günler yaşandığını ifade eden CHP Lideri Baykal, Türkiye'de siyaset-ordu ilişkisinin engebeli bir geçmişi olduğunu, 12 Mart ve 12 Eylül'de askeri darbelerin yaşadığını anlattı. Bu olayların Türkiye için çok ciddi ders çıkarılması gereken laboratuvar olduğunu ifade eden Baykal, CHP olarak 12 Mart'a da 12 Eylül'e de bütün askeri müdahalelere de lafta değil somut biçimde karşı tavır takındıklarını söyledi. Baykal, ''Bizim askere saygımız vardır, ama biz diyoruz ki herkes kendi işini yapacaktır. Asker askerliğini, siyasetçi siyasetini yapacaktır. Bu ilke etrafında daima tavır takındık'' diye konuştu. Adaletin siyasetin üstünde olacağını, siyasetçinin adalete karışmayacağını da vurgulayan Baykal, Türkiye'nin şartlarının bunu gerektiğini söyledi. Baykal, ''gizli tanıklığa'' ilişkin eleştirilerini de sürdürdü. Baykal, ''Türkiye Cumhuriyeti'nde, Cumhuriyetin hukuku işleyecektir. Türkiye Cumhuriyeti'nde Emevi hukuku, Muaviye hukuku işlemeyecektir'' dedi. Tutuklamaların infaza dönüştüğünü, ''hüküm içermeyen yargılı infazlar'' yaşandığını, ''iddianame ile infaz'' yapıldığını ileri süren Baykal, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın konuya ilişkin sözlerini anımsattı. ''Adaletsizlik ve haksızlık yapıldığının herkes tarafından görüldüğünü'' iddia eden Baykal, yargının, Hükümetin de Meclisin de dışında olacağını ifade etti. NEMRUT MUSTAFA PAŞA MAHKEMESİ... ''Adalete siyaset hükmettiği zaman yaşananlar ortada'' diyen Baykal, İstanbul işgali sırasında işgal kuvvetlerinin talimatı, Damat Ferit Paşa hükümetinin işbirliğiyle adalet faciaları yaşandığını söyledi. Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey, Diyarbakır Valisi Mehmet Reşit Bey ve Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey'in Ermeni olayları ile yargılanmalarına değinen Baykal, üçü hakkında idam kararı verildiğini anımsattı. Reşit Bey'in ''onur intiharı'' yaptığını, Boğazlıyan kaymakamının İstanbul'da halkın gözü önünde asıldığını, Nusret Bey'in de idam edildiğini dile getiren Baykal, şöyle devam etti: ''Damat Ferit'ten sonraki Tevfik Paşa hükümeti, Nusret Bey'in suçsuz yere idam edildiğini karara bağlamıştır. Bunun üzerine üçünü mahkum eden mahkeme başkanı yargılanmıştır. Bu mahkeme, Nemrut Mustafa Paşa mahkemesidir. Türkiye bu günlere Nemrut Mustafa paşa mahkemelerinden geçerek geldi. Türkiye'yi, Nemrut Mustafa Paşa Mahkemelerine kimsenin mahkum etmesi mümkün değildir.'' 576 DEĞİL, 664 DOSYA Baykal, anayasa değişikliği tartışmalarında, ''550 milletvekiline karşın 608 dokunulmazlık dosyası var. Bu konuda milletvekilleri mahkemede hesabını vermemiş, şimdi bunlara 'sen hakim seç' diyeceğiz. Bu yanlıştır'' görüşünü dile getirdiklerini anımsattı. Baykal, bu açıklamalara cevap gelir mi diye beklediğini ve iktidarın ''608 değil, 576 dosya var'' dediğini belirtti. Bunun üzerine bir kez daha baktığını ve yanlış söylediğinin ortaya çıktığını dile getiren Baykal, 10 Mart itibariyle 550 milletvekiliyle ilgili 664 suç isnat edildiğini vurguladı. Baykal, bunun her an değişebileceğini de kaydetti. İKTİDARIN SİMGESİ Baykal, ''Deniz Feneri konusunun, iktidarın simgesi haline geldiğini'' öne sürerek, ''Zaman zaman bu iktidar çekip gittikten sonra, acaba AKP dönemini neyle hatırlayacağız diye kendime soruyorum. Bir, AKP'yi Deniz Feneriyle diğeri de Habur kapısındaki hukuka tecavüz olayıyla, hukuki ve siyasi skandalla hatırlayacağız'' görüşünü savundu. Deniz Baykal, Almanya'da, ikinci dalga Deniz Feneri soruşturmasıyla ilgili olarak Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Reklam ve Pazarlama Müdürü İsmail Karahan, RTÜK üyesi Zahid Akman ve Deniz Feneri eski yöneticisi, eski Kanal 7 Muhasebe Müdürü Harun Kapıyoldaş aleyhine hazırlanan iddianamenin Ağustos 2009'da Frankfurt 29. Ceza Dairesinde dava açılması talebini içerdiğini belirtti. Baykal, Almanya'nın, Türkiye'den bu kişilere, mahkeme ilamının tebliğ edilmesini istediğini ancak tebligatın sadece 1 kişiye yapılabildiğini söyledi. ''Biz kendimiz gereken şekilde yargılamıyoruz, adamların yapacakları yargılama için tebligatı da yapmıyoruz'' diyen Baykal, ''Niçin acaba? Bunların imtiyazı nedir? Bunlar kimin himayesi altındadır? Her gün sağa sola caka satan hangi hükümetin, o hükümetin hangi mensubunun, başbakanın mı yardımcısının mı kimin himayesi altındadır, adalet bakanının himayesi altında mıdır? Türkiye'yi bir sanığa tebligat yapmaktan aciz bir ülke konumuna düşürmenin, sorumluluğunu bunlar nasıl taşıyorlar?'' sorularını yöneltti.