"Bayram yok, kurban yalan; insan koyun ve dana yerine tanrılara kalbiyle beynini kurban etse bir kere de?"

"Bayram yok, kurban yalan; insan koyun ve dana yerine tanrılara kalbiyle beynini kurban etse bir kere de?"

Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt, Kurban Bayramı'na ilişkin olarak "Bayram yok; kurban yalan. İnsan her fırsatta hem kendine hem de diğer her şeye saldıran gelişmiş ve tehlikeli bir hayvan.  İşte bu insan; koyun, dana, koç, boğa yerine mesela tanrılara kalbiyle beynini kurban etse bir kere de?" dedi.

Mine Söğüt'ün "Kurban psikolojisinin elli tonu" başlığıyla yayımlanan (1 Eylül 2017) yazısı şöyle:

İnsan...  Hemen yanı başında açlıktan ölen çocukların haberlerini kahvesini içerken gazetelerden okuyor.  Kullandığı suyun, elektriğin, internetin, uçağın, arabanın bedelini kredi kartıyla ödediğine kanıyor.  Kanser olduğunda ona satılan tedaviyi alabilmek için bir ömür gece gündüz havasız odalarda köle gibi çalışıyor.  Gidilebilecek yollara sadece arabayla çıkılır sanıyor ve hız yapabildiği dört şeritli asfalt yollara tapıyor.  O yollarda bir kazada ölmeyi, tıpkı 200 kilometre hızla giderken hayvan ölülerinin üzerinden geçmeyi kanıksadığı gibi kanıksıyor.  Yüksek binalarda üst üste konulmuş odalarda altüst olmuş hayatlar yaşıyor.  Reklamlarda gördüğü dünyaya kapılıp...  Aslen sevmediği insanlardan aslen sevmediği çocuklar yapıyor.  Birilerinin ölümüne çalışarak çıkardığı taşlardan kolyeler, yüzükler küpeler takıyor.  Ve aynanın karşısına geçtiğinde kendisini değil bambaşka birini seyrediyor.  Bizzat yarattığı tanrıların kendisini yarattığına inanacak kadar şuursuz.  Kendi yarattığı tanrılardan korkacak kadar aptal.  Ve o tanrılara daha iyi bir dünya için kurbanlar adayacak kadar hilekâr.  Kendi korkunç gerçeğiyle yüzleşmemek için kendine dair devamlı masal anlatmayı;  Ve o masallara inanıp savaşlar çıkarmayı akıl sanıyor.  O savaşların ekonomisine güvenip devletler yıkıyor, devletler kuruyor.  Ve buna rağmen öldükten sonra hâlâ cennete gidebileceğine inanıyor.  Her fırsatta kan akıtıyor.  Aslında tanrılara değil bizzat kendisine tapıyor.  Başlangıçtan beri tanrıları kandırmaya, ikna etmeye, onların fikirlerini değiştirmeye, onları daha vicdanlı, daha iyi yapmaya çalışması ikiyüzlülük.  Sanki onları yaratan kendi değilmiş gibi.  Nasıl tarif ederse öyle olmazlarmış gibi.  Sözde tanrılara kendisi için kıymetli olan şeylerini kurban olarak sunuyor.  Korkunç bir ahlakı inanç üzerinden meşrulaştırıyor.  Tanrıların isteği olarak tarif ettiği kendi istekleri.  Tanrıları kandırır gibi kandırıyor insan kendini.  Tanrılardan kokar gibi korkuyor kendinden.  Ve tanrıları bilir gibi biliyor gerçeği.  O yüzden bazen Tanrı’nın aciz bir kulu gibi davranıyor;  Bazen de Tanrı’nın kurnaz soytarısı oluyor.

***

Neticede bayram yok; kurban yalan.  İnsan her fırsatta hem kendine hem de diğer her şeye saldıran gelişmiş ve tehlikeli bir hayvan.  İşte bu insan...  Koyun, dana, koç, boğa yerine mesela tanrılara kalbiyle beynini kurban etse bir kere de?  Bu korkunç düzene, sanki her şey mükemmelmiş gibi dayanan...  Ve çağlardan çağlara iyice taşlaşan o kalbiyle...  Gördüğünü anlamayan o lapa beynini atsa da kurtulsa tanrıların önüne?  Bir ihtimal anca o zaman gelecek kendine.