Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Birlik Vakfı'nın düzenlediği iftar yemeğine katılarak konuşma yaptı. Erdoğan, ramazan ayının ilk iftarında vakfın yöneticileriyle Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu ramazanda "Hiç kimse kimsesiz kalmasın" çağrısıyla bir kampanya başlattığını hatırlatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Ramazan, bildiğiniz gibi en çok da yoksulların, gariplerin, mazlum ve mağdurların sevindiği aydır. Yoksulun, garip gurebanın, mazlum ve mağdurların sevinemediği ramazan, ruhuna uygun şekilde idrak edilmemiş bir ramazandır. İşte onun için bu iftar sofrasında olan ya da olmayan her bir kardeşimin bu ramazanda hiç kimseyi kimsesiz bırakmamak adına çok çalışmalarını, çok gayret göstermelerini özellikle rica ediyorum. Sokağımızdan, mahallemizden, semtimizden, oturduğumuz apartmandan başlayarak, Türkiye'yi kucaklayacak, hatta sınırlarımızı aşacak bir yardımlaşma kampanyasının inşallah herkesin ruhuna sirayet etmesini arzuluyorum. Evinden, ilinden, vatanından uzakta, zor şartlar altında ülkemizde misafir olan Suriyeli, Iraklı kardeşlerimize bu ramazanda daha bir ehemmiyet göstermenizi sizlerden ve tüm kardeşlerimden özellikle istiyor, diliyorum."
Belli meselelerde insanın kendisini değil de kendisi dışındakileri sorgulaması ve suçlamasının bir kaçış, kolaycılık ve kendi kendisini aldatması olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Bakın şu anda Irak ve Suriye, tarihlerinin en zor süreçlerinden geçiyor. Hiç kimse çıkıp da ne Irak'ta ne de Suriye'de başkalarını, başka etkenleri, dış güçleri suçlamasın. Önce işe kendimizden başlamamız lazım. Herkes sorulması gereken soruları eğer gerçekten cesursa kendisine yöneltsin. O kadar acı manzaralarla karşılaşıyoruz ki gerçekten tarifi mümkün değil. Düşünün ki bazı zavallılar çıkıyor, üzerine bombaları bağlıyor, bir camiye gidip orada namaz kılanların arasına üzerindeki bombayı patlatarak bir de tekbir getirmek suretiyle orayı kan gölüne çeviriyor. O bombayı patlatan zavallı, o esfel-i safilin, bunu da kendi inançları doğrultusunda yaptığını iddia ediyor. Düşünün ki imsakla birlikte oruç ibadetine başlayanlar, aynı ezanın sesiyle, aynı ibadet için nefislerine kilit vuranlar, aynı kıbleye yönelenler kalkıp birbirlerine silah doğrultabiliyor. Birbirlerini hunharca katledebiliyor. Kendilerini sömürenlere, istismar edenlere, kendilerinin işlediği cinayeti zevkle seyredenlere tek kelime edemeyenler, cesaretle karşı koyamayanlar, Müslüman kardeşlerinin canlarına, mallarına, ırzlarına saldırabiliyorlar. İşte bu içler acısı manzara, insanların kendilerini muhasebeye çekmekten kaçınmalarının bir neticesidir. Kendilerine en basit, en temel soruları sormaktan kaçınanlar maalesef kardeş katletmeyi meşrulaştırmaktadır."
Erdoğan, "Ümmetin parçalanması için gayret edenlere karşı dik durmaya mecbur olduğumuzu özellikle hatırlatmak istiyorum. Bunun bizim için bir vecibe olduğunu hatırlatmak istiyorum. Ne yazık ki bunun gayreti içerisinde olanlar var" dedi.
Erdoğan, isimsiz kahramanlara çok şey borçlu olduklarını söyledi. Başbakan Erdoğan, "Bizler, hepimiz ezelden gelen ve inşallah ebede giden bir mübarek davanın hizmetkarlarıyız. Biz, o davanın içinde hizmet etme aşkı ve şevkine sahip oldukça Rabbim bize olmamız gereken mevki ve makamı takdir etmiştir, takdir edecektir" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, "Mesele şu okul değil, talebe değil, yoksulun elinden tutmak değil, o görüntünün altında meselesi güç olan, iktidar olan, hırsını tatmin etmek olanların düştükleri acziyeti bugünlerde sizler de çok iyi görüyorsunuz. İsimsiz nice kahramanın omuzlarında yükselen dava, sarsılmadan Allah'ın izniyle yolunda ilerliyor. Ama kendisine dünyalık kazanmayı, güç devşirmeyi, iktidar devşirmeyi gaye edinen sahte davalar her taraflarından dökülüyorlar. Ölmeden önce menzile ulaşmak için kendilerine her yolu meşru görenler, tökezleyip düşerler. Ve işte görüyorsunuz. Düştüler, düşecekler" diye konuştu.
Zaferi Allah'ın takdiri olarak görenlerin, büyük ve kadim davanın kutlu yürüyüşü içerisinde yollarında ilerlediklerini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti: "Bugün neye sahipsek, hangi özgürlüğe sahipsek, bizden öncekilerin samimi fedakarlıkları sayesinde sahibiz. Unutmayın ki yarınki nesiller de sizlerin fedakarlıkları sayesinde bugünkünden çok daha fazlasına, çok daha fazla özgürlüğe sahip olacaklar. Hiçbir karşılık beklemeden, ikbal, makam ve mevki hırsına asla kapılmadan, doğru yoldan şaşmadan bu kutlu dava sancağını inşallah en yüksek burçlara doğru taşımaya devam edeceğiz. Bu kadim davanın hizmetkarları rehavete kapılıp, hırsa boyun eğer, farklı algıların peşine düşerlerse hem davaya hem de davayı bugünlere taşıyan isimsiz nice kahramana haksızlık etmiş olur, nankörlük etmiş olur. Bu insanlık davası içerisinde karşılık beklemeden ilerleyenler, gönülleri fethetmenin mücadelesini verenler, nefsinden önce taşıdığı sancağı kendisine dert edinenler de inanıyorum ki hak ettikleri yere gelirler."
Salondaki katılımcılardan bu geniş coğrafyadaki mazlumların Türkiye'ye baktıklarını akıllarında tutmasını istirham eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Mısır, Suriye, Irak, Libya, Afganistan, Somali, Myanmar bizlere bakıyor. Bizi istikbali olarak, bizi umudu olarak görüyor. Böyle bir mesuliyet altında olduğunuzu bilerek çok büyük bir dava taşının hamalları olduğumuzu bilerek kararlılıkla ve cesaretle geleceğe ilerleyeceğinize gönülden inanıyorum. Fakat, böyle bir mübarek ayda, böyle bir iftar sofrasında malum 'Muhabbetten Muhammed oldu hasıl, Muhammed'siz muhabbetten ne hasıl'. Buraya bakarak bir gerçeği burada ifade etmek istiyorum. Ümmetin parçalanması için gayret edenlere karşı dik durmaya mecbur olduğumuzu özellikle hatırlatmak istiyorum. Bunun bizim için bir vecibe olduğunu hatırlatmak istiyorum. Ne yazık ki bunun gayreti içerisinde olanlar var. Bunun gayreti içerisinde olanlara karşı, ben karşımdaki şu topluluğu, hepsini, temel taşları, önemli dua taşları olarak görüyorum."
Başbakan Erdoğan, Mısır, Suriye ve Irak'ta yaşanan gelişmelere de değinerek, şöyle devam etti: "İnşallah Mısır'daki zulümler bitsin. İnşallah Suriye'de ölümler bitsin. İnşallah oradaki kardeşlerimiz de huzur içinde yaşayabilecekleri ramazanlara ulaşsın. İnşallah Irak'taki katliamlar da dursun. İnşallah Irak'taki kardeşlerimiz de o mutlu yaşayabilecekleri günlere en kısa zamanda kavuşsunlar. Aynı temennim Libya içindir. Aynı temennim Myanmar içindir. Dünyanın neresinde olursa olsun, nerede bir zulüm varsa o zulümlerin sona ermesi temennimizi yenilemek istiyorum. Bu duygular içinde ramazan-ı şerife nasıl bu şekilde başladıysak, bir duayla ya Rab bizleri Ramazan Bayramı'na da aynı şekilde bayram sevincini ülkemizde ve tüm dünyada yaşayabilecek şekilde eriştir."