-BDDK BAŞKANI BANKACILIĞI DEĞERLENDİRDİ İSTANBUL (A.A) - 28.03.2011 - Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, bankacılık anlamında gerekli mesafeye gelindiğini söyleyemeyeceğini ifade ederek, ''Bu salondaki ülkeleri temsil eden bankacılarımızın maalesef Türkiye'de, bizim bankalarımızın da bu ülkelerde elle tutulur yatırımı yok'' dedi. Bilgin, ''Enhancing Shamgen Banking: Türkiye, Suriye, Lübnan ve Ürdün'' konferansının açılışında yaptığı konuşmada, 2023 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılının kutlanacağını ve bu tarih için bazı hedefler belirlediklerini belirterek, bunların en önemlilerinin 500 milyar dolarlık ihracat, dünyada ilk 10 ekonomi arasına girmek, kişi başına 20 bin doların üzerinde bir gelir ve daha ileri teknoloji ve katma değere sahip bir ekonomi olduğunu söyledi. Bunun için de Türkiye'nin yıllık en az reel olarak yüzde 5'in üzerinde büyümek zorunda olduğunu ifade eden Bilgin, ''Bunu yapamaz mıyız? Elbette yapabiliriz. 2001 yılında Türkiye’de ekonomik kriz yaşandığında tüm bankaların o günkü değeri bugün bir bankamızın değeri kadar. Öyle bir noktaya gelmişiz. Bugün bankacılık sistemimiz 1 trilyon lirayı aşmış. Gurur verici. Hele Cumhuriyetin ilk yıllarını düşünürseniz, Türkiye'de bankacılık Türklerin elinde değildi. Bunu yaparken kendimize güvenmek ve vizyoner bir görüş sahibi olmak da gerekmekte...'' dedi. Bilgin, 2008'de başlayan global krizde Türk bankacılık siteminin fena bir imtihan vermediğini, sakin davrandığını, fonksiyonlarını devam ettirdiğini, karlılığını koruduğunu ve sermayesini güçlü tutmaya devam ettiğini söyledi. En şiddetli, en kötü senaryoların yer aldığı stres testinin de bu nedenle Türk bankacılık sistemi üzerinde yapıldığı, krizin en sert aylarında takibe dönüşüm oranının yüzde 5,4, sermaye yeterlilik rasyosunun da ortalama yüzde 20’ler düzeyinde kaldığını belirten Bilgin, tüm ülkenin bu başarıdan memnuniyet duyduğunu söyledi. Bilgin, hem ilerde ki hedeflerin gerçekleşmesindeki kaynak anlamında, hem de istikrarlı bir finansal sistem anlamında sayısı 48'i bulan bankalara büyük görev düştüğünü vurgulayarak, şunları söyledi: ''Geldiğimiz nokta belli. Elbette bankacılık risk alma sanatı, riskle beraber yaşıyoruz. Bugünlerde en çok konuştuğumuz husus marjların giderek daralması. Enflasyon ve faiz oranlarındaki düşüşe paralel olarak bankalarımız küçük marjlarla iş yapmaya çalışıyorlar. İkinci husus daha fazla rekabet ki bu rekabet daha kaliteli, daha hızlı ve daha ucuz için yapılıyor. Türkiye’de rekabetin en yoğun olduğu sektör bankacılık sektörüdür. Üçüncü husus globalleşen bir dünyada yaşıyoruz. Dünyadaki büyük bankaların uzantıları var. Uzantıları olmasına da gerek yok, Avrupa'dan Amerika'dan burada belli operasyonlarını yapabilmekteler. Bizim lokal bankalarımızın mücadele ettiği önemli husus bu bankaların vergi yüksek sermaye yeterlilik rasyosu veya munzam yükümlülüklere tabi olmadan Türkiye'de fon sağlama imkanları. 4. husus sıkı denetim ve düzenlemeler ve yükümlülükler sebebiyle bankacılık dışına kayma ihtimali yüksek müşterileri elde tutmak için bankacılarımızın gösterdiği çaba ki bu müşteriler kredi müşterileri de olabilir, mevduat müşterileri de olabilir. Son olarak bankacılarımızın mücadele ettiği, kendilerini bir türlü anlatamadıkları son husus karlılık. Bankalarımız kar elde etti. 2008'de 2009'da elde etti. 2010’da rekor kırdılar. İnşallah 2011'de de karlı olacaklar. Bu karlılık iyi bir şey ama bunu kamuoyuna anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bankalarımız da zorluk çekiyor, bu hususları anlatmaya çalışıyorlar.''