BDP, 13 mahkûmun öldüğü Şanlıurfa Cezaevi raporuna şerh koydu

BDP, 13 mahkûmun öldüğü Şanlıurfa Cezaevi raporuna şerh koydu

 

Hülya Karabağlı

 

ANKARA 

 

BDP, C-15 koğuşundaki yangınla 13 mahkumun hayatını yitirdiği Şanlıurfa E Tipi kapalı Cezaevi hakkında TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun kabul ettiği rapora muhalefet şerhi koydu. Komisyon üyesi Ertuğrul Kürkçü, soru işaretlerinin odaklandığı yangın müdahalesine dikkat çekti ve “6 dakika içinde müdahale edilmiş değildir. En iyi olasılıkla içerideki koruma görevlilerinin yangınının başlamasından en erken 10 dakika sonra haberdar oldukları, itfaiyenin de yangınının başlamasından en erken 20 dakika sonra içeri girerek su sıkmaya başladığı sonucuna varılması gerekir” dedi. Kürkçü’nün değerlendirmesi şöyle.

 

Cezaevleri genel nüfustan 23 kat hızlı büyüyor

 

-Türkiye’nin ceza ve infaz genel rejimi bugünkü durumuyla başlı başına bir sistematik işkence ve insanlık dışı muamele rejimidir. Rapor ise üstü kapalı ifadelerle Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki vahim olayın bu bağlama tam olarak yerleşmekte olduğunun anlaşılmasını önlemektedir. Bu durum son 10 yıl içinde cezaevleri nüfusundaki artış ile Türkiye nüfusundaki artış oranlarının karşılaştırılmasıyla anlaşılabilir. Türkiye’nin 2002’de 69 milyon 875 bin olan nüfusu, 2012’de yüzde 9,13 artışla 74 milyon 724 bin 269 kişi oldu. Oysa Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü istatistiklerinin de gösterdiği gibi 2002’de 59 bin 429 olan toplam cezaevi nüfusu 31 Mayıs 2012’de yüzde 230 artışla 125 bin 100’e yükselmişti. Cezaevleri nüfusunun genel nüfustan 23 kat hızlı büyüdüğünü gösteren bu yalın sayısal karşılaştırma bile Türkiye’deki ceza ve infaz rejiminin gelişmesindeki anormalliği yansıtmaya yeter.

 

9 bin 83 kişinin yatacak yeri yok

 

Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdürlüğü’nün Mart 2012 tarihli istatistiğine göre,  cezaevlerinde tutulan  9 bin 83 kişinin yatacak yerinin olmadığı belirtilen istatistiklerde açık cezaevlerindeki kapasite fazlasının 1007, kapalı cezaevlerindeki kapasite fazlasının ise 8076 kişi olduğu tespit edilmiştir. Bu istatistiğin aslında insanların cezaevlerinde “balık istifi” yatırılmakta olduğunun itirafı olduğu sonucuna varılabilir.

 

Özgün kapasitesinin  üç katı tutuklu ve hükümlü  var

 

Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevi bu ceza infaz rejiminin en tipik örneklerinden biridir. Özgün olarak 375 kişi için inşa edilmiş olan cezaevinin “kapasitesi” mümkün bütün alanlar koğuşlara dönüştürülerek ve bir kişilik hacimlere iki kişi tıkılarak “artırılmış” ve 600 kişiye çıkartılmıştır. Ancak olay tarihinde cezaevinde tam 1057, özgün kapasitenin üç katı tutuklu ve hükümlü kalmaktadır, Bunların 800’ünün tutuklu olduğu bizzat Adalet Bakanlığı tarafından açıklanmıştır.

 

Aşırı sıcağa rağmen  üç  kişilik koğuşlarda 18 kişi

 

Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki trajedinin gelişi, başka hiçbir şeye gerek kalmaksızın yalnızca bu fiziki arka plan üzerinden bakıldığında dahi görülebilirdi. Bunu görmek ve tedbirlerini almak aldırmak Adalet Bakanlığı’nın göreviydi. Üstelik koşulların katlanılmazlığına ilişkin sinyaller ve göstergeler de eksik değildi. Temmuz 2010’da Erkan Gümüştaş isminde bir mahkûm aynı cezaevinde kendisini ateşe vermiş, Urfa Barosu, geçtiğimiz yıl hazırladığı raporda cezaevindeki koşulları insanlık dışı ve onur kırıcı olarak nitelemiştir. Buna rağmen, 3 kişilik koğuşlarda 18 kişi barındırılmaya devam edilmiş, bir yatağı üç kişinin paylaşmasına devam edilmiş, gölgede bile 40 dereceyi aşan sıcaklıklara rağmen cezaevinde iklimlendirme sağlanmamış, bu temel sorunların çözümüne dair talepler yanıtsız kalmıştır.

 

Hortum kısa kalınca tazyikli su ile müdahale edilemedi

 

1057 kişinin kaldığı cezaevinde ve yangının çıktığı bölümdeki yangın söndürme tüplerinin sayısına ve yönetmeliklere uygun olup olmadığına raporda yer verilmemiştir. Ancak hem gardiyanlar hem mahpuslar yangın söndürme hortumunun kısa kalması yüzünden itfaiye yetişinceye kadar yangına tazyikli suyla müdahale edilemediğini defalarca ve açıklıkla belirtmelerine rağmen raporun sonuç bölümünde buna yer verilmemiş, buna karşılık olayda yetkililerin “ihmali olmadığı” kanısına varılmıştır. Bu kanı dayanaksızdır. Yangın söndürme tüplerinin olayda bir işe yaramadığı, yangın söndürme hortumlarının ise kısa kaldıkları, üstelik bu hortumların standart dışı olduğu raporda yer almamıştır.

 

Yeni cezaevi çözüm değil 

 

Yeni cezaevleri yapmak yerine, Ceza ve İnfaz Yasası ile CMK’da insan haklarına dayalı düzenlemeler yapılmalıdır.Mevcut cezaevlerinde fiziki şartlar biran önce iyileştirilmeli ve insani standartlar sağlanmalıdır.Ağırlaştırılmış infaz rejiminden vazgeçilmeli, tutukluluk istisnai hale getirilmeli, denetimli serbestliğin kapsamı genişletilmeli, infaz süresinde adli ve siyasi ayrımına son verilmeli veinfaz süreleri kısaltılmalıdır.İşkenceye karşı sözleşmenin seçmeli protokolü uyarınca kurulması öngörülen ulusal önleme mekanizması tarafsız ve bağımsız bir mekanizma olarak kurulmalıdır.Cezaevleri STK’ların ve DTÖ’lerin denetimine açık hale getirilmelidir.Cezaevlerindeki olaylar nedeniyle etkili bir soruşturma yapılabilmesi için sorumlular açığa alınmalı ve etkin bir soruşturmanın önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır.