T24 - BDP 2. Olağan Kongresi'nde Eşbaşkan Adayı olan Gülten Kışanak konuşmasında BDP'nin Çözüm Önerileri Protokolü'nü kamuoyuna açıkladı. Protokolde, seçim barajının kaldırılaması ve siyasi partiler kanunun yeniden düzenlenmesi belirtilirken, tutuklu Kürt siyasetçilerin serbest bırakılması ve milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle'nin getirilecek bir çözüm önerisiyle tekrar milletvekiliği hakkının verilmesi gerektiği yer aldı. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu'nu temsilen bir heyetin Abdullah Öcalan'la İmralı'da yüzyüze görüşmesinin sağlanmasının vurgulandığı protokolde, Öcalan için kısa vadede ev hapsi, orta vadede de serbest bırakılması belirtildi. İşte o metin:
DEMOKRATİK ANAYASAL ÇÖZÜM SÜRECİNİN TEMEL İLKELERİ
Türkiye’de rejimin demokratikleştirilmesi, devletin demokrasiye duyarlı hale getirilmesi ve bütün toplumsal kesimlerin eşitlik hukuku çerçevesinde, barış içerisinde bir arada yaşaması ancak yeni bir toplumsal sözleşme ile mümkündür.
Cumhuriyet rejiminin bu günkü Türkiye açısından en büyük ve temel eksiği demokrasiden yoksun olmasıdır. Bu nedenle; yapılacak yeni anayasanın temel hedefi demokratik cumhuriyet olmalı ve adil bir toplumsal sistemi inşaa etmenin önünü açmalıdır.
Türkiye toplumunun çok etnisiteli, çok kültürlü ve çok inançlı yapılardan oluşan ‘çok kimlikli’ realitesi yeni anayasanın temel perspektifi olmalıdır. Cumhuriyetin üzerine inşaa edildiği tek dile, tek etnisiteye dayalı ulus yapısı yerine, farklı kimliklerin bir araya gelerek oluşturdukları yeni bir ulus tanımı yani (demokratik ulus), Her şeyin merkezden idare edildiği ve tekçi ulus anlayışına hizmet eden katı merkeziyetçi devlet idaresinin yerine, özerklik hukukunu tanıyan, ademi merkeziyetçi yönetim biçimi, vatanı bir etnik kimliğin yurdu olarak tanımlayan anlayış yerine, tarihsel ve coğrafi isimleri de kapsayan ortak vatan anlayışı yeni demokratik cumhuriyetin esasları arasında olmalıdır. Bu yaklaşım, hem Türkiye’deki bütün yurttaşların ortak demokrasi talebini karşılayacak hem de tarihsel arka planı olan Kürt sorununun kalıcı çözümüne önemli katkılar sunacaktır. Tarihin bu önemli evresinde Bölge ve Dünya düzeyinde önemli, örnek ve öncü bir aktör olmasını arzuladığımız Türkiye’nin bu rolünün hayat bulmasının tek yolu da, daha güçlü bir demokrasi inşaa etmektir. Büyük oranda iç dinamiklerin uzlaşarak kuracakları bir demokrasi, şüphesiz ki güçlü ve sürdürülebilir olacaktır.
Bu nedenlerle;
1- Türkiye’de yaşayan tüm kimliklerin, kültürlerin, dillerin, inaçların anayasal güvence altında olduğu, açıkça anayasada yer almalı. Etnik kimlikler arasında alt kimlik-üst kimlik tartışması yapılmamalı. Bu çerçevede, üst kimlik olarak hiç bir etnik kimliğe vurgu yapmayan anayasal vatandaşlık esas alınmalıdır.
2- Herkesin kendi anadilini özgürce ve hiç bir kayıt-koşul olmadan kamusal alan dahil her alanda kullanabilmesi anayasal güvence altında olmalıdır. Anadilde eğitim anayasal bir hak olarak tanınmalıdır.
3- Tüm kültürlerin korunması, geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması kamusal bir sorumluluk olarak tanımlanmalı. Bu konuda yürütülen sivil çalışmalar da anayasal güvence altında olmalı.
4- Devletin küçültülüp, sivil alanının ve özgürlüklerin genişletildiği, her türlü vesayete son verilerek halk iradesinin tam anlamıyla hayata geçirilmesine olanak tanıyan ademi merkezi yönetim sistemine geçilmelidir. Bu çerçevede; bölgesel düzeyde tanınacak özerkliklerle bölge, il ve belediye meclislerinin yetkileri merkeze oranla arttırılmalıdır. Her türden sivil demokratik halk meclislerinin faaliyetleri anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.
5- Çalışanların emeğini ve sosyal haklarını koruyabileceği örgütlenmelere devlet ve hükümet müdahalesi önlenmeli, grevli toplu sözleşme hakkı dahil olmak üzere çalışanların örgütlenme ve mücadele hakkı anayasal güvencede olmalıdır. İLO sözleşmeleri hiç bir çekince olmadan anayasal güvence altında uygulanmalıdır.
6- Kadınların sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşama katılımı önündeki her türlü engel kaldırılmalı, gerçek ve fiili eşitlik sağlanıncaya kadar özel önlemler alınmalı, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık insanlık suçu olarak tanımlanmalı ve kadın hakları anayasada özel bir başlık altında düzenlenmelidir.
7- Düşünce açıklama özgürlüğü, örgütlenme hakkı, basın hürriyeti AİHS ve BM sözleşmleri esas alınarak anayasal düzenlemeye kavuşturulmalıdır.
8- Doğanın korunması, ekolojik dengenin bozulmasını önleyecek tedbirlerin alınması Anayasal düzeyde teminat altına alınmalıdır. Bütün bu süreçlerin demokratik bir esasla yürütülmesi ve anayasa inşaa sürecinin katılıma açık olması esas alınmalıdır.
Bunun için de;
1- Seçim barajı kaldırılmalı, siyasi partiler kanunu ve seçimlerle ilgili yasalar demokratik temsil hakkını güvence altına alacak şekilde düzeltilmelidir.
2- Siyasi saiklerle tutuklanmış bütün Kürt siyasetçiler ve tutuklu milletvekilleri serbest kalmalı, bunun için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Demokratik siyasetin önünün açılması için TCK, CMK yeniden düzenlenmeli, TMK kaldırılmalıdır. Siyasi amaçlı tutuklamalara hemen son verilmelidir.
3- 2011 genel seçimlerinde Diyarbakır’dan milletvekili seçilen Mehmet Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin hukuksuz bir şekilde düşürülmesi karşısında hükümet siyasi olarak telafinin yollarına açık olmalı, Sayın Dicle’nin parlemantoya gelebilmesi için açık bir çözüm iradesi ortaya koymalıdır.
4- Emek, Demokrasi ve Özgülük blokunun temsilcilerinin de içinde yer alacağı bir demokratik anayasa komisyonu kurulmalı, ancak öncelikli olarak, Parlamentoda sayısal çoğunluğu elinde bulunduran ve iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi, Emek, Demokrasi ve Özgülük blokunun bu önerilerine ilişkin tutumuna bir açıklık getirmelidir.
5- Demokratik Anayasa Komisyonu, STK’lara, sosyal taraflara ve kanaat önderlerinin etkin katılımına açık olmalıdır.
6- Demokratik Anayasa Komisyonu ile eş güdüm içinde çalışacak bir hakikat ve adalet komisyonu kurulmalı, bu komisyonun arkasında hem TBMM, hem de hükümet iradesi olmalıdır. Her iki komisyon da TBMM’de ve TBMM dışında çalışabilecek yetkinlikte ve yetkide olmalıdır. Komisyonlarda TBMM üyelerinin dışında STK temsilcileri ve uzmanlar da bulunmalıdır.
7- Bütün bu süreçlerin aynı zamanda barışa da hizmet edebilmesi için Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğunu temsilen bir heyetin İmralı’da yüz yüze görüşme yapması, sonrasında görüşmelerin daha sağlıklı yürütülebilmesi için İmralı sistemine son verilmesi ve kısa vadede ev hapsi, orta vadede ise serbest bırakılması öngörülmelidir.”
Bu metnin açık bir müzakere metni olduğunu belirten Kışanak, hükümete çağrıda bulundu: "Çözümden korkma. Barıştan korkma. Korkacaksan çözümsüzlük siyasetinden ve savaştan kork. Çünkü çözümsüzlük siyaseti yenilmeye mahkumdur. Kazanan demokratik çözüm, onurlu barış ve halkların kardeşliği olacaktır. "
Kışanak: Bizim safımız belli
Konuşmasında BDP’nin protokol önerisini kamuoyuna açıklayan Gültan Kışanak Başbakan’ın sözlerine atıfta bulunarak, “Herkes safını belirlesin, diyorlar. Bizim safımız belli ve nettir. Biz demokratik çözümün, onurlu barışın, halkların kardeşliğinin safındayız” dedi.
Demokratik çözüm protokolünün kendileri için yol haritası olduğunu belirten Kışanak, “AKP çözümü, diyalog ve müzakereyi tercih ederse tüm Türkiye kazanır. Savaşta ve çözümsüzlükte ısrar ederse; biz yolumuzu yürümekten geri duracak değiliz. Tüm Türkiye halklarıyla, demokrat, sol, sosyalist, devrimcilerle, yolumuza devam edeceğiz” sözleriyle konuşmasını bitirdi.