Sivas kent merkezindeki Madımak Oteli’nde aralarında biri çocuk, iki otel çalışanın da bulunduğu 35 kişinin katledildiği oalyla ilgilli olarak BDP, "Benzer acıların bir daha yaşanmaması için devleti ve hükümeti geçmişle yüzleşmeye, adaleti sağlama sorumluluğu nedeniyle Alevi yurttaşlarımızdan özür dilemeye çağırıyoruz" dedi.
BDP'nin Sivas katlimanın 20. yıldönümüne ilişkin yaptığı açıklama şöyle:
Sivas katliamında yaşamını yitirenleri saygıyla, sevgiyle ve özlemle anıyoruz.
Sivas katliamının üzerinden tam 20 yıl geçti. O gün, Sivas kent merkezindeki Madımak Oteli’nde aralarında biri çocuk, iki otel çalışanının da bulunduğu 35 yurttaşımız katledildi.
Bu katliam devletin Alevilere, farklı kimlik, kültür ve inançlara bakışının bir sonucudur. Tarihin karanlık sayfalarından biri olan Sivas katliamı, aradan geçen zamana rağmen halen toplum vicdanında bir yara, bir sızı olarak kalmaya devam etmektedir. Çünkü olay bütün yönleriyle aydınlatılmamış, bütün sorumlular yargı önüne çıkartılmamış, hatta faillerden kimisi yurt dışına elini kolunu sallayarak çıkmış, kimisi evlenip çoluk çocuk sahibi olmuş, işyerleri açmışlardır. Henüz devletin bu katliamdaki sorumluluğu hukuki olarak tamamlanmamış, yıllardır sürüncemede bırakılan dava 19 yıl sonra zaman aşımına uğratılmış, failler kurtarılmıştır.
Tüm bunlar olurken, Alevilerin Madımak Oteli’nin müze yapılması talebi gerçekleşmemiştir.
Katliam sırasında; bugün Gezi Parkı eylemleri çerçevesinde gösteri hakkını kullananlara tazyikli ve kimyasallı su sıkan devlet, o gün insanlar diri diri yanarken yangına bir damla su dökmemiştir. Dava zaman aşımına uğrarken mahkeme hakimi kararında "İnsanlık suçunda zamanaşımı olmaz ancak bu suçu işleyenler kamu görevlisi değil sivil oldukları için davanın düşmesine karar verildi" diyerek adeta hayatını yitirenleri cezalandırmıştır. Zaman aşımı kararı için başbakan, “Karar hayırlı olsun, yıllar yılı içerde olan vatandaşlar vardı" diyerek bir kez daha vicdanları yaralamıştır.
Alevilerin yaraları maalesef iyileşememekte, çünkü sürekli deşilmektedir. Bugünlerde Kürt sorununun barışçıl çözümü mücadelesi verilirken, Gezi Parkı protestoları yapılırken, toplumun egemenlere karşı itirazları yükselirken İstanbul’da yapılacak 3. köprüye Yavuz Sultan Selim adı verilmesi, yine Dersim’de Hızır’ın mekanı olan kutsal Gola Çetu'nun yıkılmak istenmesi Alevi toplumunu yaralamaktadır. Toplumsal muhalefetin önemli bir dinamiği olan Alevilerin, sonuçsuz çalıştaylardan sonra şimdi yeni bir açılım ile oyalanmaya artık tahammülü kalmamıştır. Gerçek bir Alevi açılımı, cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasıyla anlamlı olur.
Devlet, adaleti sağlama görevini yerine getirmediği için faili belli cinayetler faili meçhul kalmakta, katliamların sorumluları yargı karşısına çıkarılmamaktadır. Eğer Sivas katliamının üzerine gidilmiş, olay aydınlatılmış ve sorumlular tam olarak yargılanmış olsaydı, belki de Gazi katliamı, Roboski katliamı yaşanmayacaktı. Ancak öyle olmadı, üzeri örtülen her katliam sonraki katliamlara zemin hazırladı.
Sivas katliamı bir insanlık suçudur. Kendine insanım diyen, yaşam hakkını kutsal bir hak olarak gören herkes insanların diri diri yakılmasına karşı durmalıdır.
Türkiye artık geçmişiyle hesaplaşmak zorundadır. Vicdanlar ancak böyle temizlenebilir, adalet ancak böyle yerini bulabilir, toplumsal barış ancak böyle kurulabilir. Benzer acıların bir daha yaşanmaması için devleti ve hükümeti geçmişle yüzleşmeye, adaleti sağlama sorumluluğu nedeniyle Alevi yurttaşlarımızdan özür dilemeye çağırıyoruz.
Biz demokrasi güçleri, ezilenler, asimilasyona uğrayanlar, ötekileştirilenler olarak bu haklı davanın takipçisi olacağız. Tıpkı Roboski katliamını unutmayıp unutturmayacağımız gibi.
Sivas katliamında saldırılan sadece bir oteldeki insanlar değil, Alevilik bilincidir. Alevilere yönelik bu tür saldırıların yanıtı, özgür Alevi kimliğini bilince çıkarma mücadelesini yükseltmektir. Bu bakışla Sivas’ta kaybettiğimiz 35 canı bir kez daha saygıyla, sevgiyle ve özlemle anıyoruz.