Hülya Karabağlı / ANKARA
BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, TBMM Başkanlığı’na sunduğu önerge gerekçesinde, tecavüzün her zaman somut delillerle kanıtlanabilir bir suç olmaması nedeniyle başvuruların yüzde 96’sının savcılıklar tarafından işleme konulmadığına dikkat çekti.
BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, son yıllarda tecavüz davalarında artan beraat kararlarının kadınlar üzerinde yarattığı mağduriyet ile dava süreçlerindeki hukuksuzlukların önlenmesi için Meclis araştırması istedi. Ata, cinsel suçlarla ilgili çalışmalara dikkat çekti ve “ Bu örgütlerin de belirttiği gibi tecavüz her zaman somut delillerle kanıtlanabilir bir suç değildir. Bu sebeple, yapılan başvuruların yüzde 96'sı savcılık tarafından işleme konmayarak dava açılmamaktadır.
Ayla Akat Ata’nın hazırladığı tecavüz davalarında artan beraat kararlarıyla ilgili Meclis Araştırması önergesi şöyle:
Şırnak'ta, 30 Nisan 2012'de H.Ö. adlı kadının kendilerini polis olarak tanıtan beş kişinin tecavüzüne uğramasıyla ilgili açılan davanın sonunda tutuksuz yargılanan beş sanık beraat etmiştir. H.Ö.'nün beyanına ve avukatının müvekkilinin şiddet ve tehdit yoluyla tecavüze uğradığını bildirmesine rağmen sanıkların "mevcut delil durumları ile kuvvetli suç şüphesi taşımadığına” karar verilmiştir. Kadına karşı şiddete karşı duyarlılık geliştirmiş olan kesimleri hayal kırıklığına uğratan karar, tecavüz davalarında yargılamadaki aksaklıkları tekrar gündeme getirmiştir.
Kadınlara yönelik şiddetin en yakıcı biçimi olan tecavüz ve cinsel saldırı davalarında son zamanlarda art arda çıkan beraat kararları, uygulanan şiddetin sistematik hale geldiğinin göstergesidir. Uluslararası hukukta cinsel suçlar "insanlığa karşı işlenen suçlar" kapsamına girmektedir. Türkiye'deyse son yıllarda yasal düzlemde yapılan iyileştirmelere rağmen uygulamada birçok eksiklik vardır. En son gelinen durumda, tecavüz suçunu işleyenler beraat etmekte, adeta suçun mağduru olan kadınlar yargılanmaktadır.
Tecavüze uğrayan kadın için adli süreç başlatmak dahi zor bir kararken, süreçte resmi kurumların karar ve uygulamaları kadını tekrar mağdur etmektedir. Savcılığa başvuran kadın, tecavüze uğradığını Adli Tıp raporuyla kanıtlamak zorunda bırakılarak yükü artırılmaktadır. Adli Tıp tarafından, fiziksel ve ruhsal sağlığının bozulduğuna dair rapor beklenmekte, oysa Adli Tıp muayene randevusunu olaydan 2 sene sonraya bile verebilmektedir. Geçen süre içinde, vücuttaki izler kaybolduğundan pek çok kadına, H.Ö. örneğindeki gibi, "tecavüze uğramadığına" dair rapor verilebilmiştir. Ayrıca; cinsel suçlara dair çalışma yürüten örgütlerin de belirttiği gibi tecavüz her zaman somut delillerle kanıtlanabilir bir suç değildir. Bu sebeple, yapılan başvuruların yüzde 96'sı savcılık tarafından işleme konmayarak dava açılmamaktadır.
Adli Tıp'taki sürecin yavaşlığının yanı sıra, süreçte yetkili kişi ve kurumların kadına karşı takındığı tavır da kadının hakkını savunmasını güçleştirmektedir. Tecavüze uğradığını beyan eden kadına olayın nasıl yaşandığı defalarca anlattırılarak kadın tekrar travmatize edilir. Yargılama açısından gerekli olmayan ayrıntılarla ilgili sorular, kadını sürekli olarak mağduriyetini ispatlama yükü altında bırakarak onu suçlamayı amaçlar. Aile ve toplum tarafından suçlanma korkusu taşıyan ve ruh bütünlüğü zarar gören kadın, mahkeme heyeti ve Adli Tıp yetkilileri tarafından da aynı duruma düşürülmektedir.