BDP, Yargı krizi için Meclis araştırması istedi

BDP, Yargı krizi için Meclis araştırması istedi

Hülya Karabağlı / ANKARA

BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken’in hazırladığı Meclis Araştırma önergesinde, 17 Aralık ve sonrasındaki süreç, “Ortada olan yargısal krizin yanı sıra, aynı zamanda siyasal ve sosyal krizdir” dendi. Türkiye’de yargı alanında soruşturmanın açılması, yürütülmesi, delillerin ikame edilmesi ve bir bütün olarak yargının güçler ayrılığı ilkesindeki yerinin yeniden konumlandırılmasının yollarının araştırılmasının gerekliliğine dikkat çekildi. Meclis araştırma önergesi ve gerekçesi şöyle:

17 Aralık’ta başlayan yolsuzluk operasyonu ile de ortaya çıkan durum bu şekildedir. Hukuk; evrensel bir anlayış, toplumsal düzenin eşitlik, hak, adalet ve demokrasi temelinde kurulmasının öznesi, demokratik meşruiyetin hem sağlayan hem sağlanan anlayışının yansıması olarak ele alınmak yerine iki güç arasındaki iktidar kavgası temelinde ele alınmaktadır. Böylece ortaya çıkan uygulamalar bir egemenlik krizi olarak kendisini dayatmaktadır.

Son günlerde hukuk alanında yaşanan krizler bunun en açık kanıtıdır. Bu süreçte, soruşturmaların savcılarca UYAP sistemine kaydedilmeden gizli bir biçimde yürütülmesi, soruşturmayı yürüten savcıların, kendilerine baskı yapıldığını söyleyerek basın açıklaması yapmaları, yargıçların bağımsız ve yansız yargılama yapamadıklarını her ortamda açıkça beyan etmeleri, savcının emrini yerine getirmekle görevli olan polisin bu emre uymaması, suç şüphesi ile arama, yakalama vs hukuki süreçleri işleten savcıların ve hâkimlerin görevden alınmalarından tutalım da HSYK’nin yargı ile ilgili kararlarına, oradan Türkiye’de yargı anlayışının ve güçler ayrılığı ilkesinin gerçek dışı uygulamalar olmasına kadar birçok sorun yaşanmıştır.

Bunların yanı sıra Türkiye’de yargının siyasallaşması ve hukuka dayalı değil, ideolojik kararlar alması adalet sisteminde büyük sorunların en temel kaynaklarından biridir. Anayasa Mahkemesi gibi hukuki otoritesi olan bir kurumun kararına rağmen tutuklu vekillerle ilgili tahliye taleplerinin ısrarla ret edilmesi bu duruma bir örnektir. Ayrıca KCK adı altında yürütülen siyasi operasyonlarda hala binlerce siyasetçinin öngörülen cezadan daha fazla süre cezaevinde kalmasına rağmen tutukluluk halinin devam ediyor olması hukukla açıklanacak bir durum değildir. Yargı mensuplarının bu yaklaşımının yanı sıra; HSYK’nin basın açıklaması düzenleyerek kendisini, halkın iradesi olan TBMM’nin çalışmaları üzerinde belirleyici bir pozisyona koymak istemesi de vesayete meyleden yargı sisteminin bir örneğidir. Gerek yargı mensuplarının gerek yargı kurumlarının gerekse de mevcut uygulamaların bizlere net olarak gösterdiği şudur: Türkiye’de yargı sistemi siyasal ve ideolojiktir.