'BDP'li bazı vekiller Hüseyin Aygün'ün örgütçe kaçırılacağını biliyorlardı'

'BDP'li bazı vekiller Hüseyin Aygün'ün örgütçe kaçırılacağını biliyorlardı'

Gültekin Avcı

(Bugün, 14 Ağustos 2012)

 

Önemli olan...

 

Tüm gözleri kendisine odaklamak, terör örgütlerinin propaganda eksenindeki en önemli amaçlarından birisidir.

Özellikle silahlı propagandada.

Bunun en karakteristik örneği, Marksist terör örgütü Kızıl Tugaylar tarafından 1978'de İtalya Başbakanı Aldo Moro'nun kaçırılması ve öldürülmesiydi.

Asla beklenmeyen bu olay, İtalya açısından ciddi bir prestij kaybıydı.

Aldo Moro cinayetinden sonra güvenlik güçlerince tüm ülke çapında sıkı takip edilen Kızıl Tugaylar, 80'li yılların başında yakalanan militanların itiraflarıyla büyük ölçüde çökertilmiş, lider kadrosunun çoğu yakalanmış veya öldürülmüştür.

Maalesef PKK, CHP Milletvekili Hüseyin Aygün'ü kaçırmakla, TBMM'yi kendi gündemiyle toplamaktan çok daha önemli bir psikolojik hamle yaptı.

Parlamentere suikast veya saldırıdan çok, 5 dk. sonra serbest bırakılsa bile terör örgütünce kaçırılabilmesi önemli.

TBMM'nin Şemdinli saldırısı sebebiyle toplanması örgütün emellerine bu derece destek olmazdı. BDP'li bazı vekiller Hüseyin Aygün'ün örgütçe kaçırılacağını biliyorlardı.

BDP'li Pervin Buldan PKK'yı kınamıyor ve "artık TBMM'yi olağanüstü toplarlar herhalde" diyerek kuşkuları artırıyor.

Sanki TBMM toplanınca özerkliği kabul edip PKK'ya af çıkaracak! Bu zamana kadar TBMM'de bu sorunlar konuşuldu da ne oldu, şimdi konuşulsa ne olacak? Aygün örneğinde de görüldüğü gibi PKK, şehir kadrolarından istihbarat alıp dağ kadrosuyla eylem yaptı. Aygün'ün ahvali ve refakatçileri, hangi saatte ilçeden ayrıldığı örgütçe istihbar edildiğine göre, 2 kişilik silahlı terörist ekip kaçırma operasyonu için yeterliydi.

Yoksa kaçırılma eylemi, Aygün'ün sosyal medyada Ovacık'ta olduğunu bildirmesiyle sınırlı değil. Tamamen planlı bir eylem bu, Kılıçdaroğlu'nun eşi hedeflenip de Aygün'e tesadüf etmiş değil. Buna rağmen o saatte Ovacık karayolunun 35. km'sinde yolu kesilen bir AK Parti vekili olsaydı, kuşkusuz o da kaçırılacaktı.

Başbakanlık konvoyuna Kastamonu'da saldıran bir PKK var. Evvelce kaçırılan AK Parti ilçe başkanlarını düşünün. Kaçırılan ve hâlâ haber alınamayan kaymakam adayımızı ve askerlerimizi düşünün. Zira örgüt için sansasyonel silahlı propaganda eylemleri fevkalade önemlidir. Bunu da yaptı çünkü gündem birden değişti ve tüm gözler bu olaya çevrildi. Gerçekten de Hüseyin Aygün'ün PKK tarafından kaçırılması silahlı propagandanın zirvesidir, ülkeye irtifa kaybettirmiştir.

Örgüte ve yandaşlarına moral kazandırdığını kabul etmek gerekir. Örgüt taktik bir hatayla Alevi/sol çizgideki vatandaşların infiali pahasına, TBMM'ye gözdağı vermek istemiştir.

Hangi partiden olursa olsun kendi perspektifini paylaşmayan bölge vekillerinin de yalnız gezemeyeceklerini ilan ediyor kendince.

Güvenliği yüksek sayılması gereken bir parlamenterin böylesine fütursuzca kaçırılması, bölgedeki halk kitleleri üzerinde oldukça ağır bir baskıdır.

Milletvekilinin bu kadar rahat (2 teröristle) kaçırılabildiği bir bölgede vatandaşın ne düşüneceğini hesap etmek gerekir. "Terör örgütü kan dökerken barış sağlanamayacağını... Önce PKK'nın silah bırakması gerektiğini... PKK'nın siyasi figürlere baskı uyguladığını... Seçimlerin BDP terörü altında geçtiğini... Türkiye'deki aydınların PKK'nın kuyruğuna takıldıklarını... BDP'nin tüm Kürtler adına konuşamayacağını, Kürtler'in ayrılmak istemediğini" söyleyen bir Hüseyin Aygün profili var karşımızda.

Örgüt, benzer düşünceleri savunan Orhan Miroğlu ve Kemal Burkay gibi isimleri çoktan hain ilan etti. Hüseyin Aygün'ün yukarıdaki düşüncelerinden hoşnut olmayacakları da aşikâr. Bu itibarla sosyal medyada konuşulduğu gibi kaçırılmanın "danışıklı dövüş" olması ihtimaline yol vermek mümkün değil.

1 haftadır Tunceli'de bulunan Aygün'ün böylesine kritik bir bölgedeki seyahatlerinde güvenlik birimlerinden herhangi bir talepte bulunmaması, PKK'yı kendi can güvenliği açısından tehdit saymadığını gösteriyor. Sonuçta önemli olan, bir parlamenterin kaçırılmasıdır.

Muhtemelen Aygün'e kendilerince balans ayarı sadedinde telkinlerde bulunacaklar ve mağduriyeti uzamadan da salıvereceklerdir.

Ama böyle olması, bir TBMM üyesinin terör örgütünce kaçırılması vahametini değiştirmemektedir. Devletin bugüne kadar haber alınamayan asker, polis ve kaymakamımız için durdurmadığı operasyonlar, elbette ki Hüseyin Aygün için de durdurulamaz.

Başbakan "bunlar beklediğimiz şeyler" dese de, umarım bu açıklanması zor olay, AKP, CHP ve MHP'nin teröre karşı ortak kararlılığını getirir.