T24 - BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, terör örgütü PKK’nın tek tarafla eylemsizliği sonlandırma kararını değerlendirirken, "Bundan sonra bu topraklarda her damla kanın sorumlusu Tayip Erdoğan’dır. Toprağa düşen her canın katili Tayyip Erdoğan’dır" dedi. Silopi’de Demokratik Özgür Kadın Hareketi, öncülüğünde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında kadınlar yürüyüş düzenledi. Yürüyüşe BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, miletvekilleri Ayla Akat Ata, Pervin Buldan, Uludere Belediye Başkanı Şükran Sincar ile çevre il ve ilçelerden gelen yaklaşık 250 kadın katıldı. Yöresel kıyafetler giyen kadınlar, davul zurna eşliğinde halaylar çekip, Abdullah Öcalan lehine sloganlar attı.
Nevruz Meydanı’nda düzenlenecek mitinge katılan kadınlar, sıkı aramadan geçirildi. Polislerin aldığı önlemleri fazla bulan Gültan Kışanak ile Ayla Akat Ata, bir süre polis müdürleriyle tartıştı. Erkeklerin alınmadığı mitingte Kışanak, "Botan’ın özgürlük sevdalısı kadınları, güneşin yoldaşı kadınlar sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Ben şimdi sizlerin huzurunda hepimiz adına bizleri bugünlere kadar getiren şehitlerimizi, kadın yoldaşlarımızı önünde saygıyla eğiliyor ve onlara minnetlerimizi şükranlarımızı sunuyorum" diyerek konuşmasına başladı. Kışanak, "Biz kadınlar erkek egemenliğe sahip bu devlet zihniyetini o erkek egemenlikli zihniyeti yerle bir edinceye kadar mücadele edeceğiz. İnkar edenlere, dilimizi kabul etmeyenlere en güçlü cevabı biz kadınlar vermeliyiz. Biz kadınlar öylesine güçlü mücadele yürütmeliyiz ki 2011 yılını barışın ve özgürlüğün yılı yapalım. Bu mücadeleyi biz üstlenmeliyiz en büyük sorumluluk bizimdir." BAŞBAKAN, BİZİM BAŞBAKANIMIZ OLAMAZ Kışanak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyaretine ilişkin değerlendirmede bulunurken, "AKP hükümetinin tutumu ortada Başbakan Almanya’ya gidip oradaki Türklere önce Türkçe öğrenin diyor, bize gelince de Kürtçeyi unutun, hayatın her alanında Türkçe öğrenin diyor. Bizi temsil edemez, bizim dilimizi kabul etmeyen, benim milletimin dili tektir diyen, Kürtçeyi kullandığımız için bizi cezaevine tıkan Başbakan bizim Başbakanımız olamaz. O gitsin Merkel’in Başbakan yardımcısı olsun, oradaki Türklerin haklarını korusun" dedi. DÖKÜLECEK KANIN SORUMLUSU ERDOĞAN’DIR Kışanak, PKK’nın eylemsizlik kararı sürecini boşa çıkarmak için uğraşıldığını ve dün PKK’nın yaptığı açıklamayla eylemsizlik sürecinin bir anlamı kalmadığını söyledi. Kışanak, şöyle dedi: EN KİM OLUYORSUN CEMİL ÇİÇEK "Bundan sonra bu topraklarda her damla kanın sorumlusu Tayip Erdoğan’dır. Toprağa düşen her canın katili Tayyip Erdoğan’dır. Bütün baskılarda, şiddet süreçlerinden tek sorumlu olan Cemil Çiçek diyor ki ’biz pazarlık yapmayız.’ Hadi oradan, hadi oradan sen kimsin ki bizimle pazarlık yapacaksın. Bir milletin dili, kültürü zaten pazarlık konusu olamaz. Sen kimsin bizimle pazarlık yapacaksın. Biz meydanlarda direne direne bu haklarımızı kazanacağız. Özgürlüğe yürüyeceğiz, demokratik özerk Kürdistan’ı inşa edeceğiz. Sen kim oluyorsun da bizi durduracaksın. Kim oluyorsun Cemil Çicek. Ne haddine Cemil Çicek, Kürt halkı ile pazarlık yapmak, biz senden hesap soracağız. Ortadoğu’nun dört bir yanında halk zulme karşı direniyor ama iki yüzlü Başbakan onların direnişi haklıdır deyip bizi de cezaevlerine tıkıyor. Bizi de coplarla, panzerlerle durdurmaya çalışıyor. 2011 seçimlerinde biz kadınlar bu iki yüzlülüğün maskesini düşüreceğiz." SAKIK: PKK HÜKÜMETİ SAMİMİ BULMUYOR PKK'nın eylemsizlik kararını sona erdirmesini değerlendiren BDP milletvekili Sırrı Sakık ,"İmralı görüşmeleri ete kemiğe bürünseydi PKK bu noktaya gelmezdi. PKK hükümeti samimi bulmuyor." diye konuştu. PKK, geçen Ağustos ayında tek taraflı ateşkes kararı almış ve Haziran ayındaki seçimlere kadar da sürdüreceğini belirtmişti. Ancak dün yapılan açıklamayla eylemsizlik kararını sona erdirdiğini açıkladı. Banu Güven'le Artı programına katılan Sırrı Sakık PKK’nın eylemsizlik kararını sona erdirmesini değerlendirdi.
Sakık şunları söyledi: "1993’ten beri PKK, 8 kez eylemsizlik kararı aldı. Örgütteki silahlı güçleri sınır dışına çıkarılırken 400- 500 üst düzey kadrolarını barış adına kurban verdiler. Operasyonlar oldu, bir yandan barış sürecine girilirken bir yandan tuzaklar kuruluyordu. Şimdi ortaya çıkan toplu mezarların bazıları bunun sonucudur. Şimdi sınır içerisinde kaldılar ama çatışmalar yaşanmadı. 2010 Ağustos ayında barış süreci yeniden başladı. İmralı görüşmeleri ete kemiğe bürünseydi PKK bu noktaya gelmezdi. PKK’nın talepleri var. Biz ilk günden beri şunu söylüyoruz. Bir diyalog ve müzakere süreci başlamalı diyoruz. Seçim barajının düşürülmesiyle ilgili TÜSİAD’tan ana muhalafete, bizden PKK’ya kadar herkes uzlaşıyor. Türkiye’de onlarca partinin seçim iradesi Meclis’e yansımıyor. Bir taraftan 12 Eylül Anayasası’ndan hesap soracağım diyen başbakan bir taraftan 12 Eylül generallerinin getirdiği siyasi partiler, seçim kanununu ile yüzde 10 barajını koruyarak buradan iktidar yaratmaya çalışıyor. PKK hükümeti samimi bulmuyor. Samimiyseniz 2000 tane kadro bizim arkdaşlarımız, partililerimiz tutuklandı. Bu kadroları kamuoyu tanıyor. Bu insanlar demokratik zeminde siyaset yapmışlar. Bu insanlar kendi dilinde savunma yapacağım diyor hayır yapamazsınız diyorsunuz. Nasıl uzlaşacağız? Bu ülke faili meçhuller ülkesi, 1500 cinayet var. Meclis’e araştırma önergesi verdik. Ama buradada samimi değiller. Bunları aydınlatalım dedik ama sürekli reddedildi. En masum talepler bile bu parlamento tarafından reddediliyorsa Kürt sorunu konusunda çözümüyle ilgili projeleri yok. PKK’nın geldiği nokta budur. Abdullah Öcalan bu süreçte çok önemli bir aktör. Geçmişte görüşmeler yapılmıyordu ama son bir yıldır görüşülüyor. Bunu önemsiyoruz. Sayın Öcalan bu sürece katkı sunacaksa önü açılmalıdır. Silahlı güçleri 3-5 ayda sorunu çözmek hayalcilik olur. Ama sürecin aktörleri müdahale edecekse onların koşullarını da iyileştirmek gerekir. Türkiye'nin bundan ne kaybı olur? Önyargılarımızı kırabilirsek sorunun çözümüyle ilgili adım atabiliriz. Seçimlere endeksli bir çözüm çözüm değildir. Cumartesi Anneleri’yle yakın bir tarihte görüştüler. İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, BDP'yi sürece dahil etmiyor. Bunlar şeklen komisyonlar. Bizim de komisyonda olmamız gerekir, grubumuz var. Bizim isyanımız buraya. Bizim grubumuz yok sayılıyor. Mısır'da, Libya'da çıkıp halkın sesine kulak verin diyen Başbakan Meclis'te bizim sesimize kulak vermiyor. Halkın sesine saygı duyulacaksa Cumartesi Anneleri'nin feryadı duyulmalıdır."