Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’ndan insan hakları ve özerklik boyutunda ağır eleştirilere rağmen geçen Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHK) Kanun tasarısına muhalefet şerhi koydu. Kürkçü, şerhin genel gerekçesinde, “Tasarı, cinsiyet dengesini ve eşitliğini de gözetmemiştir. Bu haliyle temsilde çoğulculuk ilkesini sağlayamamaktadır” dedi.
Kürkçü’nün tasarıda net tanımlarla yer almasını istediği başlıklar şöyle:
Kadına yönelik şiddet de dahil olmak üzere kadının insan hakları ve ayrımcılık. Düşünce özgürlüğü ve Bilgi (edinme) Özgürlüğü. Ordu ve güvenlik güçlerinin gerçekleştirdiği ihlaller. Mahpusların insan hakları. Çocuk hakları. LGBTT hakları. Azınlıklara ya da dezavantajlı gruplara yönelik ayrımcılık. Irkçılık ve nefret suçları ile mücadele.
Paris İlkeleri’nin öngördüğü çoğulculuğu güvence altına almadığına dikkat çeken Kürkçü’nün 8 maddelik muhalefet şerhi şöyle:
- Tasarı, TİHK’nın bağımsızlığını güvence altına almamaktadır. İnsan hakları ihlallerinin temel sorumlusunun devletler ve hükümetler olması, ihlalleri önlemeye, hakları korumaya yönelik olarak oluşturulacak bir kurumun da mutlak surette devletin yönetim hiyerarşisinden bağımsız, onu dışarıdan gözlemleyebilen ve denetleyebilen bir örgütlenme modeline sahip olmasını gerektirirdi.
- Tasarının öngördüğü atama prosedürü bağımsızlık ilkesine aykırıdır. Tasarı, TİHK’yı Başbakanlığın yani Hükümetin sorumluluğu altında düzenlemektedir. Herhangi bir kurum ancak onu oluşturan bireyler kadar özgür olabilir. Dolayısıyla atamanın hangi organ tarafından yapılacağı ve seçim süreçlerinin nasıl işletileceği konusu son derece önemlidir.
- Tasarının öngördüğü görevden alma prosedürü bağımsızlık ilkesine aykırıdır. Görevden alma yetkisi bir ulusal kurumun bağımsızlığı ile yakından ilgilidir. Bağımsızlıktan ödün vermemek için ulusal insan hakları kurumu üyeleri kadro güvencesi altına alınmış olmalıdır. Başkanın ya da Kurul üyelerinin görevlerine keyfi biçimde son verilmesi olasılığının önüne geçilebilmesi için hangi koşullarda görevden alınabileceğini belirten objektif kriterler yasada açıkça ifade edilmelidir.
- Tasarının öngördüğü mali yapı bağımsızlık ilkesine aykırıdır. Paris İlkeleri’ne göre oluşturulacak ulusal kurumun mali bağımsızlığı ile işlevsel bağımsızlığı arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır.
- TİHK, önceki tüm insan hakları kurumları gibi bir başkanlık mekanizması olarak tasarlanmıştır. Başkanın istememesi durumunda kurumun çalışma imkânı neredeyse yoktur.
- Tasarı, üyelerin seçim kriterlerini Paris İlkeleri’ne ve TİHK’nın işlevlerine göre belirlememiştir. İnsan hakları alanında çalışmak ve mücadele etmek, doğası gereği farklı mesleki arka planlara ve disiplinlere sahip uzmanların birlikte çalışmasını gerektirir.
-Tasarı, Paris İlkeleri’nin öngördüğü çoğulculuğu güvence altına almamaktadır. Paris İlkeleri’nde de belirtildiği gibi, ulusal kurumun bağımsızlığını güvence altına alacak unsurlardan birisi de böylesi bir kurumun karar verme organı içinde yer alanların çoğulculuk ilkesine uygun bir biçimde oluşturulmasıdır. Yanı sıra, karar verme organının farklılıklara saygı gösterme yeteneği ile donatılması gerekir.
Bu nedenle ulusal kurumun, bulunduğu ülkenin toplumsal profilini olabildiğince geniş bir şekilde yansıtması sağlanmalıdır. Belli bir etnik, dinsel, kültürel ya da mesleki grubun üyelerinden oluşan bir ulusal kurum, toplumdaki çeşitliliği yansıtmaktan uzaktır ve bundan ötürü de içinden geldiği toplumu tam olarak temsil edemez.
Paris İlkeleri’nin öngördüğü çoğulculuk ve farklı uzmanlık alanları, uygulamada çıkabilecek zorluklardan da önce Yasa tasarısı ile sınırlandırılmış durumdadır. Oysa ki insan hakları, farklı mesleki arka planlara ve disiplinlere sahip uzmanların birlikte çalışmasını gerektiren bir alandır.
-Tasarı, TİHK’ya insan hakları ihlallerini önleme imkanını yeterince sunmamaktadır. Tasarı ile TİHK’ya geniş bir yetki alanı sunulmuş olmakla birlikte bu yetki alanı Paris İlkeleri’nde öngörülenin aksine spesifik ve ayrıntılı olarak belirlenmemiştir.