Eski AKP Milletvekili ve o sırada NATO Parlamanter Asamblesi Başkan Yardımcısı ve Türk Grubu’nun başkanlığını yapan Vahit Erdem, "BDP milletvekillerinin 'özerk bölge başkanı' olmak için belediye başkanlıklarına aday olduklarını" öne sürdü. Erdem, "Bugün şehit gelmiyor, kimse gelmesini de istemez. Ama neyin karşılığında gelmiyor. Asker çekilmiş kışlasına, polis hiçbir şeye müdahil olmuyor, orada PKK her şeyi kontrol ediyor durumda diye bilgiler alıyorum" dedi.
Vahit Erdem şöyle konuştu:
"Türk-Kürt birçok insanımız zarar gördü. Bu bir güvenlik meselesiydi. Bir açılım çalışması başlatıldı ve bu çalışma ayrışmaya götürdü.” diye belirtti. BDP’lilerin özerklik tartışmalarını sıkça dile getirdiğini hatırlatan Erdem, “Bir ülkenin bekası ve bekasının devamı devletlerin bir numaralı görevidir. Güvenlik konusunda taviz verilmez. Ben uzun bir süre NATO’da görev yaptım. Bugünün güçlü ve büyük diye tabir edilen devletlerin güvenlik konusunda ne kadar hassas olduklarını yakinen bilen birisiyim. Özellikle 2001’den sonra ABD iç ve dış güvenlik konusunda büyük önlemler aldı.”
"Süreç tek taraflı, tavizle yürütülmez. Biz milli birlik ve beraberliği sağlayacak bir program uygulayamadık. Sadece PKK ve hapishanede bulunan başını muhatap alarak yola devam edildi. Bu süreçte Abdullah Öcalan lider haline getirildi. Devletine ve milletine bağlı vatandaşlarımız bu süreç içerisinde aynı kefeye kondu ve birleştirildi. Bu süreç yokken bir PKK vardı, bir de PKK sempatizanı vardı. Bu süreçle yeni bir millet yaratılmaya çalışıldı. Kürt yok demiyorum, bin yıldır beraber yaşıyoruz. Bir millet tek ırktan ibaret diye bir şey yok. Dünyanın her tarafında her ırktan insan vardır. Bakın Fransa’da, ABD’de birçok siyahı var, beyazı var, kızılderelisi var ama Fransız milleti adı altında, ABD’dekiler de ben Amerikanım diyor.”
"Bu süreç hakikaten PKK’nın silahtan vazgeçtiği, birlikte yaşadığımız, lisanını konuşuyorsa konuşsun, örf ananesini yaşayan, birlik ve beraberlik içerisinde olsaydık. Ama geldiğimiz nokta böyle değil. Bugün şehit gelmiyor kimse gelmesini de istemez. Ama neyin karşılığında gelmiyor. Asker çekilmiş kışlasına, polis hiçbir şeye müdahil olmuyor, orada PKK her şeyi kontrol ediyor durumda diye bilgiler alıyorum. Tabi bu hepimizi üzüyor. Geriye dönüşü var mı? Inşallah olur. Inşallah oraya sempati duyan Kürt vatandaşlarımızın aklı başına gelir. Çünkü ayrılığın kimseye faydası yok. Orada bir özerklik diyorlar sonra devlet olduk diyecekler, peki ne olacak? Öyle bir devlet güçlü bir devlet mi olacak. Bir takım yine dış güçlerin kullandığı bir manipülasyon devleti olacak. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti adı altında hepimiz daha güçlü oluruz, daha güçlü bir devlet olma niteliklerini taşırız. Onlar için de herkes için de sığındığımız bir devlet olur.”
"Şimdi tabi bir kanun çıkartıldı. Büyükşehirler Kanunu. Güneydoğuda pek çok yerler büyükşehir yapıldı. Büyükşehir olunca köyler dahi büyükşehire oy veriyor. Böylece çoğunluk değişti. Mesela Mardin milletvekilliğini bırakan Ahmet Türk aday oldu. BDP’nin milletveklleri görevlerini bırakıp aday oldular. Bunlar oraya belediye başkanı seçilmek için mi gidiyorlar? Hayır oraya kurdukları plan çerçevesinde düşüncesini taşıdıkları özerk bölgenin devlet başkanı olmak için gidiyorlar, plan bu. Durum böyle olunca şehitlerimizi biraz daha buruk anıyoruz. Yani 30-40 bin kişi kürt kökenlisi ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımız şehit oldular. O zaman bunlar boş yere şehit oldu. Madem bunlar verilecekti, bunların istekleri bunlar o zaman bu insanları neden şehit verdik.”
“Maalesef süreç doru gitmedi, niyetler halis olabilir ama netice maalesef iç açıcı değil. 2007’de Ahmet Türk’ün hazırladığı broşürlerde yer alan bilgiler bugünkü yaşananları anlatıyordu. Yanlışlar doğrular birbirine karıştı. Şehitlik kavramı da erozyona uğradı. Çok dilli devlet olmaz, fazla da yaşamaz. Arzuları Kuzey Irak, Suriye ve Türkiye’deki Kürtler birleşip bir Kürt devleti kurma hayali var, ama zaman neyi gösterir bakacağız. Kürt vatandaşlarımıza bir şey demek doğru değil ama güneydoğuda Kürtçülük yapanların düşünceleri şu: 'Güneydoğuda bizim devletimiz olacak, batıyı da birlikte yöneteceğiz."
"İç çatışma varsa PKK gibi oturur kendi planımı, milli planımı yaparım. Ekonomik-sosyal-kültürel her şeyi harekete geçiririm, camilerimizi harekete geçiririm, milli birlik ve beraberliği konu alan çalışmalar yaparım, dağa çıkmaları önlerim, gelir kaynaklarını kuruturum, Kürt vatandaşlarımı PKK’nın yanında değil tam tersi devletin yanında olmalarını sağlayacak çalışmalar yaparım, gerekirse PKK silah bırakırsa af bile getiririm.' Ama bunların hiçbirisi olmuyor. Bugün barış dediğimiz şey PKK’nın elinde silah, silahı falan bırakmış değiller. PKK’nın sürece girmesinin altında Suriye’ye gitmeleri yatıyor. Oradaki Kürt özerk bölgesini oluşturmak için Türkiye’deki çatışma ortamının yatışmasından faydalanarak oraya kaydılar, orada Kürt özerk bölgesini kuruyorlar.”