'Bebeğim ‘baba’ bile diyemedi, katili bugün aramızda'

'Bebeğim ‘baba’ bile diyemedi, katili bugün aramızda'

T24 - İstanbul’da 2001’de Hizbullah üyeleri tarafından pusuya düşürülen ekipte iki meslektaşıyla şehit düşen polis Köksal Bulut’un eşi Gülseren Bulut, isyan etti: Tahliye haberini duyunca eşimi bir kez daha kaybettim. Kocam öldüğünde 5 aylık hamileydim. Oğlum hayatında hiç baba diyemedi. Neden devlet bize sahip çıkmıyor? Küçükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği’nde görevli Köksal Bulut, 7 yıllık polis memuruydu. Vatan gazetesinde yayımlanan haber şöyle:  Şehit Polis Köksal Bulut'un ailesinden tahliye isyanı... Bulut Ailesi’ne her zaman olduğu gibi 14 Ekim 2001 sabahı da güne erken başlamıştı. Köksal Bulut, 5 aylık hamile eşi Gülseren Bulut’la kahvaltı yaptı; uykuda olan kızı Elif’i ve oğlu Yusuf’u öpüp saat 07.30’da evinden çıktı. Meslektaşları Mustafa Biricik ve Mustafa Koçak ile buluşan Köksal Bulut, görev yeri Asayiş Büro Amirliği’ne gitmek için yola çıktı. Ancak, henüz büroya gitmeden Küçükçekmece Fevzi Çakmak Mahallesi Tepeüstü Sokak’ta Hizbullah tetikçisi Rıfat Demir tarafından pusuya düşürüldüler. Demir, Baretta marka tabancasında bulunan 18 mermiyi polislerinin üzerine boşalttı. Bulut ve Koçak olay yerinde yaşamını yitirdi. Biricik ise 16 gün verdiği yaşam mücadelesinin ardından hayata veda etti.

‘İlaçlarla ayaktayım’

Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, verdiği sözü tuttu ve Rıfat Demir kısa bir süre sonra 9 örgüt militanıyla yakalandı. Ancak, 31 Aralık’ta CMK’nın 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle terör örgütü Hizbullah üyeleri tahliye edildi. Tahliye haberine isyan eden şehit polis Köksal Bulut’un eşi Gülseren Bulut, “Bu yasayla eşimi bir kez daha kaybettim” diye gözyaşı döküyor. Bulut, isyanını şöyle dile getirdi:

Eşim şehit olduğnuda 5 yıllık evliydik ve üçüncü çocuğuma 5 aylık hamileydim. Büyük mücadelelerle onları büyüttüm ama çok yoruldum. Evlatlarıma hem anne hem baba oldum. En küçük çocuğum şu anda 10 yaşında o babasını bile görmedi. Baba nedir bilmiyor. Oğlum hayatında hiç baba diyemedi. Yalvarıyorum yetkililere katilleri serbest bırakmasınlar, çocuklarımı babasız bırakanı serbest bırakmasınlar. Afları çıkaranlar babasız büyümek nedir biliyorlar mı? Böyle bir şey yüzünden onlar da babasız büyüselerdi yine de bu affı çıkarırlar mıydı? Ben çocuğum doğarken ağladım, mutlu bile olamadım. Hizbullah’a af geliyor, PKK’ya af geliyor, 3 yaşındaki çocuğa tecavüz edene af geliyor. İnsan hayatı bu kadar ucuz mu? Devlet neden bize sahip çıkmıyor. Bizim Hizbullahçılar kadar değerimizi yok mu?

‘Yıprandım’

Ben çocuklarımı yetim büyütüyorum. Kocam öldüğünde 5 aylık hamileydim. Ne kocam Köksal ne de oğlum Ahmet Turan Köksal birbirlerini hiç tanıyamadı. Oğlum hayatında hiç baba diyemedi. Bize maaş vererek sahip çıkamazlar. Biz zaten eşim ölmese o parayı alacaktık hem de daha huzurlu olacaktık. Devlete sığınıyoruz ama kapıya konuyoruz. Ben devlete 10 yıl boyunca boşuna güvenmişim. Kaç kez intihardan çocuklarım için vazgeçtim bilmiyorum. İlaçlarla ayakta kalıyorum. Sadece çocuklarım için ayaktayım. Devlet bize destek olsaydı, en azından manevi olarak yanlarımızda olsalardı bu kadar yıpranmazdım.

6 yaşında babasını kaybeden Elif Bulut, isyanını şöyle dile getiriyor: Babam ne için şehit oldu. Bir ülke nasıl olur da kendi evladını öldürenleri bırakarak adaletsizlik yapar. Her babalar günü buruk geçiyor. Babama doyamadan onu kaybettik.

Hizbullah’ın tetikçisi eşimi takip etti

Gülseren Bulut, asla unutamadığı eşini kaybettiği o günleri şöyle anlatıyor: “Köksal, son bir hafta içinde hiç rahat değildi. Şehit olmadan iki gün önce lazer ışığı gördüm evde. Sanki birileri bizi hedef alıyordu. Işıktan bir gün sonra ise karşı komşum bir kişinin eşim Köksal’ı aradığını söyledi. Arayan kişiyi ise ince uzun ve esmer biri olarak tarif etti. Tarif ettiği kişinin ise Rıfat Demir’ci olduğunu daha sonra öğrendik. Zaten bir sabah kahvaltı ediyorduk. İkitelli’deki evimizin kapısını zorlayıp içeriye girmeye çalışmışlardı. Ben eşimin huzursuzluğunu ve işe gitmek istememesini hastalığıma bağlıyordum. Ama o başına gelecekleri sanki biliyordu da işe gitmek istemiyordu. Adres sormak için durdurmuş ve herkese ateş açmış Rıfat Demir. Kimse sağ kalmasın diye de en son kafalarına ateş etmiş.”