'Bedeniniz sizinse, dokundurtmayın kimseye, hiç sorun olmaz!'

'Bedeniniz sizinse, dokundurtmayın kimseye, hiç sorun olmaz!'

Ali İhsan Karahasanoğlu (Yeni Akit, 4 Haziran 2012)

 

'Bedeniniz sizinse, dokundurtmayın kimseye, hiç sorun olmaz!'

 

Kürtaja getirilecek kısıtlama, kimin sorunu?

Anadolu kadınının sorunu mu?

Hayır.

Milyonların sorunu mu?

Hayır..

Ya kimin?

Sosyetenin..

Bir avuç azınlığın..

Gününü gün etme peşindeki, “nerde akşam, orda sabah” takımının..

Bakın gösterilere..

Gösteriler bile bas bas bağırıyor, “Kürtaj; Anadolu kadınının değil, sosyetenin istediği bir taleptir” diye.

Nerden belli?

Tepkilerin gerçekleştiği illerden.

Ve ilçelerden..

Nerde tepki var?

İzmir’de..

Malum İzmir’de. Malum Antalya’da.. Ankara’da..

Başka nerde var?

İstanbul’da.

İstanbul’un tamamında mı?

Hayır!

Sosyetenin kök saldığı Kadıköy’de..

CHP’nin, “Cami yaptırmayacak” kadar güçlü olduğu ilçede..

Bir de, artık yol geçen hanı haline gelen Taksim’de..

Başka ilçelerde de bir itiraz yok, kürtajın sınırlanması isteğine..

Mesela var mı, Kırıkkale’de.. Trabzon’da.. Rize’de.. Van’da.. Batman’da.. Kayseri’de, Yozgat’ta bir tepki?

Yok..

Var mı, İstanbul’un Gaziosmanpaşa’sında.. Fatih’inde.. Esenyurt’unda.. Avcılar’ında bir itiraz?

Yok..

Entel-dantel takımının yoğun olduğu ilçeler dışında, hiçbir yerde ciddi bir itiraz yok..

Bakmayın siz, Güneydoğu’dan oy toplayan BDP’nin de, kürtaj konusunda CHP ile paralel yaklaşım sergilemesine..

BDP’li aristokratlar “Kürtaj kısıtlanamaz” deseler de.. Güneydoğulu kadınların, böyle bir talepleri yok..

Küçücük olaylarda bile hemen sokağa dökülen Güneydoğulu kadınlara bakın..

Kürtaj ile ilgili tek bir gösterileri yok..

Güneydoğulu kadınları sömüren BDP’li politikacıların görüşü, “kürtaj sınırlanmasın” isteği.

Peki, az sayıda da olsalar, o malum kesimlerin talebi, tam olarak ne?

Hangi gerekçe ile, sınırlamaya karşı çıkıyorlar?

Sloganlar şu:“Bedenimiz bizimdir! Kimse karışamaz!”

Ne güzel işte..

Biz de bunu diyoruz.

“Bedeniniz sizin, bedeninize gelişigüzel dokundurtmayın” diyoruz.

Ama biz hatırlatsak da, siz böyle yapmıyorsunuz ki!

Önce, “Gelen geçen bedenime dokunabilir, size ne? Siz, bizim namusumuzun bekçisi misiniz” diyorsunuz..

Dokunduruyorsunuz..

Sonra olanlar oluyor..

Bu sefer de, “Karnımdakini istemiyorum” diyorsunuz..

İstemediğiniz; öldürmeye kastettiğiniz karnınızdaki o canlıyı, hükümet emri ile mi birileri oraya yerleştiriyor?

Yooo.

Kendi rızanızla oluyor, o işler.. (Rıza dışı ilişki oranı, çok çok küçük sayılardadır. Tartışmanın ana ekseni de, zaten o değildir.)

Kendi rızanızla bir canlının hayata gelmesine aracılık ediyorsunuz..

Sonra, küçücük çocuklar gibi “Ben caydım” diyerek, “tık tık” atan “kalbi” susturmaya kalkıyorsunuz.

Çocuk oyuncağı mı bu işler?

Önce karar verin..

“Beden bizim, dokundurtmayız”da ısrarcı mısınız?

Dokundurtmayın kimseye.. Hiç sorun olmaz.

Dokundurtuyorsanız, o zaman bedeniniz, sizin olmaktan çıkıyor demektir..

O andan itibaren, artık efelenmek yok: “Bedenimiz bizimdir” diye..

Buraya bir nokta koyup..

Antikapitalist Müslümanlara seslenelim..

1980 öncesi için, özürler dilediğiniz, şirinlikler yaptığınız “sol kesim”in, son günlerdeki gösterilerinde, sizleri göremiyoruz..

Haydin bir görelim sizi..

Nedir şu son tartışmalarda renginiz?

“İlla da öldüreceğiz.İlla da öldüreceğiz. Cenine hayat hakkı yok” diye bağıran şu sol kesime, “Siz ne biçim solcusunuz? Kapitalistlerle aynı noktada nasıl durabiliyorsunuz?” diyecek misiniz?

Yoksa, “Biz görevimizi ifa ettik. Dinlenmedeyiz” mi diyeceksiniz?