Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın "ABD'deki FETÖ'cüler, Hristiyan isimleri alıp, oradaki tarikatlara giriyorlar. Bize yaptıklarını ABD'ye de yaparlar" iddiasını eleştirdi. Yılmaz, "Bakan Bozdağ, ABD için endişelenmesin. Onun endişelenmesi gereken şey, şimdi FETÖ’cülerden boşalan yerlerde hangi tarikatların örgütlendiği olmalıdır" dedi.
Mehmet Yakup Yılmaz'ın "Bakan Türkiye için endişelenmeli" başlığıyla yayımlanan (4 Temmuz 2017) yazısı şöyle:
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, ABD’deki FETÖ’cülerin Hıristiyan isimleri alarak, oradaki tarikatlarda yuvalanmaya çalıştıklarını söyledi.
ABD yöneticilerini uyarmayı da ihmal etmedi: “Türkiye’nin tecrübelerinden elde ettiği haklı uyarılarını dikkate almazsanız bu örgüt kendi milletine yaptığı ihanetin aynısını rahatlıkla size de yapar” dedi.
Bakan Bozdağ’ın bu bilgiye nereden ulaştığını, Hıristiyan tarikatlarında yuvalanan FETÖ’cülerin sayısının ne olduğunu bilmiyoruz.
Bakan olarak bunları söylediğine göre, uydurmadığını varsaymalıyız.
Ancak Bakan Bozdağ’a şunu hatırlatmalıyım ki FETÖ’cülerin, Türkiye’deki gibi bir devleti önemli ölçüde ele geçirebilmeleri için sadece tarikatlara girmesi yetmez.
Türkiye’deki gibi “verimli bir toprak” da bulmalılar ki Bakan’ın dediği tehlikeyi yaratabilsinler.
Bu “verimli toprağın” ne olduğunu biliyoruz: Her şeyden önce devlet yöneticileri bunlara bakarken “aynı amaca farklı yollardan gittiklerini” düşünüyor olmalı.
Bizde böyle olduğunu en yetkili ağız ifade etmişti, hatırlarsınız. Sonra devlet kademelerinde ilerlemelerinin ve yuvalanmalarının yolunu açacak bir siyasi irade de lazım.
ABD’de böyle bir siyasi irade zaman içinde oluşur mu bilemem ancak şunu söyleyebilirim ki böyle bir siyasi irade oluşsa bile “kurumlar” kendilerini bundan koruyabilirler.
Liyakat ve ehliyetin arandığı kurumlarda, sırf tarikat bağları nedeniyle örgütlenebilmek mümkün olamaz çünkü.
Bizde mümkün oldu çünkü liyakatin yerine kayırmacılık geçerli oldu.
Hukukun olduğu, yargının siyasi iktidara karşı bağımsızlığını koruduğu bir ülkede ise ne kumpas davaları açılabilir, ne de böyle gizli örgütlenmelere göz yumulabilir.
Onun için Bakan Bozdağ, ABD için endişelenmesin.
Onun endişelenmesi gereken şey, şimdi FETÖ’cülerden boşalan yerlerde hangi tarikatların örgütlendiği olmalıdır.
Görüyoruz ki FETÖ’cü örgütlenmenin panzehri olan “liyakat” bizim topraklara hâlâ gelebilmiş değil.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bireysel olarak başlattığı ama giderek bir kitle hareketine dönüşen “adalet” yürüyüşünü, TRT “sözde adalet yürüyüşü” diye niteledi.
Vergilerimizle yayın yapan kamu kuruluşunun iktidar borazanı olmasına alışmıştık ama belli ki iktidar çevrelerine hâkim olan “panik” onları da etkilemiş, söyledikleri sözün nereye gideceğinin farkında bile değiller.
İktidardaki partinin adında “Adalet” var.
Ama gelin görün ki Türkiye’de adaletin en çok yaralandığı dönem de bu dönem oldu.
Bu partinin iktidara gelmesinden önce de Türkiye’de adalet sorunluydu, bağımsız ve tarafsız değildi, bu bir gerçek.
Ama bu iktidar döneminde yargı bağımsızlığının tamamen yok olduğuna tanık olduk.
“Kumpas” davalarıyla muhalefetin ezilmeye çalışılmasını da, devlet ve silahlı kuvvetlerde Fetullahçı çetenin hâkimiyeti ele geçirmesini de yaşadık.
O günlerde de “adalet” arayışları, bu iktidarın yine aynı şekilde tepkisini çekiyordu.
Bugün de çekiyor.
O zaman da yanılıyorlardı, bugün de yanılıyorlar.
“Adalet” talebinin böyle yaygın bir kitlesel destek bulması belli ki bütün ayarları bozmuş.
Akıllı bir iktidar, bundan kendisine gerekli dersleri çıkarır, adalet talebine kulak verir ve pozisyonunu güçlendirebilirdi.
Ama olmadı, toplum bir de bu talep üzerinden kutuplaştırılıyor.