Taraf gazetesi yazarı Murat Belge ile Haber Türk gazetesi yazarı Murat Bardakçı arasındaki polemik gittikçe büyüyor. Çarşamba günü Gazete Haber Türk'te Murat Bardakçı, isim vermeden Murat Belge'nin, Boğaz turlarında anlattığını iddia ettiği bir hikayeyi eleştiren yazı kaleme aldı. Bardakçı'nın bir arkadaşı Belge'nin Boğaz gezilerinden birine katılmış ve Bardakçı'ya “turdan hatırında kalan tek bilginin, Esma Sultan’ın sonu kanlı biten çapkınlık hikâyeleri olduğunu” söylemiş. Bardakçı'ya göre Belge, Boğaz turunda, Ortaköy’deki Esma Sultan Yalısı'nın sahibesinden yani Esma Sultan'dan bahsederken ‘gençlere düşkündü, kahvelerde topladığı gençleri saraya getirir, onlarla uzun uzun seks yapar, posaları çıktığında da çuvala koyup denize attırırdı’ demiş. Gazete Haber Türk de ertesi gün bunu tam sayfa yayımladı ve Murat Bardakçı'nın ismini vermediği kişinin Murat Belge olduğunu yazdı. Bunun üzerine Belge, köşesini üç gündür bu konuya ayırdı. Bardakçı'nın kişisel nefretini Gazete Haber Türk'e de taşıdığını belirten Belge, "Bir kampanyanın devam etmesi şaşırtıcı olmaz. Çünkü herhalde Haber Türk’ün kendisi de daha iri kıyım başka birilerinin “tetikçi”liğini yapıyor (bunu yapmakta ehliyetini kanıtlamış bir kadro sözkonusu)" dedi. Belge, Taraf'ta bugün (17 Mayıs 2009) yayımlanan köşesinde 'Tetikçinin tetikçisinin tetikçisi' başlığıyla şunları yazdı: Bizim yayın hayatımızda öteden beri âdettir, birileri birilerine saldırır. Söylenen sözün, suçlamanın doğru olup olmadığı, sıradan okur tarafından pek de bilinmez. Onun için bu çatışmalar, biraz “horoz dövüşü” havasında seyredilir. Zaten kimin kimi tuttuğu da başından beri büyük ölçüde bellidir. Yani, bu “horoz dövüşü” sırasında birilerinin fikir değiştirdiği de görülmez. Böyle düşündüğüm için normal olarak bu gibi saldırılara karşılık verme gereğini duymam. Birçok zamanda, o saldıran kişiyle polemiğe girmenin de anlamsız olduğunu düşünürüm. Murat Bardakçı’ya cevap verdim, çünkü burada, bir düzeyde, basit bir olgu çarpıtması sözkonusu. “Şöyle demiş” diyor; “Hayır, öyle değil, böyle dedim.” Dün yazdığım gibi, bunlarla Murat Bardakçı gibi birinin nefretini, düşmanlığını dindirmek mümkün değil. Yukarıda söylediğime benzer bir durum olmadıkça, adını anmamayı da tercih ederim. Yalnız, burada bir “ikinci düzey” daha var gibi geliyor bana. Bardakçı, kişisel nefretiyle, gazetesinin, Habertürk’ün, daha “nesnel” amacının tetikçisi olmuş sanki. İlk yazısını yazıyor, herkes kimin kastedildiğini çok merak ediyor! Gazete, bir gazetecilik görev duygusuyla bu merakı gidermek üzere bana neredeyse bir tam sayfa ayırarak kendi rolünü yerine getiriyor! Ama bu da yetmiyor, bu arada Emre Kongar’ın bir kitabı çıkmış ve içinde benim hakkımda söylenmiş hakaretamiz sayılabilir sözler var. Gazete hemen bunları da yayımlıyor. Arkasının nasıl geleceğini bilemem ama bir kampanyanın devam etmesi şaşırtıcı olmaz. Çünkü herhalde Habertürk’ün kendisi de daha iri kıyım başka birilerinin “tetikçi”liğini yapıyor (bunu yapmakta ehliyetini kanıtlamış bir kadro sözkonusu). Başka yayın organlarında başka bireylerin yapmakta olduklarıyla biraraya getirilebilir şeyler bunlar. Son analizde, hepsi bu ülkede cereyan etmekte olan ana kavganın parçaları. Gazete “nesnel” görünümü verilmiş bir “tercüme-i hal” ile beni okurlarına tanıtıyor. Örneğin, “Soros fonlarından destek alan Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin uluslararası başkanlığını yaptı” diye bir cümle. Bu “cenah”ın Soros’a da, benzeri her şeye de nasıl baktığı malum. Bu herhalde, böyle bir kuruluşta “uluslararası başkan” olan birinin ne kadar adi biri olduğunu kanıtlamak için faydalı bulundu. Değerlendirme farkı son zamanlarda bu derece büyüdü bu ülkede. Örneğin o sayfadaki küçük resimde Hrant’ın fotoğrafının yanında duruyorum. Bu ya Agos’a başsağlığına gittiğim gün ya da cenaze yürüyüşünde çekilmiş. Elbette Hrant’ın resmiyle yan yana olmak bana ancak şeref verir, ama gazetenin bunu henüz parlamamış bir Ogün Samast’a yol göstermek için uygun gördüğünü bilsem, buna şaşmazdım. Bu tip gazeteler benimle ilgili yayın yaptığında, burada en şaşmaz şahsiyet Zsa Zsa Gabor’dur. Dolayısıyla tabii o da var sayfada. Şu cümle de çok tipik: “... Zafer gazetesinin başyazarlığını da yapan Burhan Belge en çok yaptığı bir evlilikle adından söz ettirdi”! Burhan Belge, beğenilir, beğenilmez, çok yazmış, bu ülkenin fikir hayatında rol oynamış bir insandı. Bunlara değil de Gaabor’la evlenmiş olmasına önem veriliyorsa, bu onun suçu değil, böyle sansasyonlardan başka şeye ilgi duyamayan medya mensuplarının tercihidir. Gazete hayatımdan birçok ayrıntı aktarmış, ama hepsi çok doğru değil. Örneğin “... Hale Soygazi ile 10 yılı aşkın bir süredir birlikte yaşıyor” diye bir cümle kullanılmış. Böyle şeylere de pek önem vermem ama, Hale’yle evli olduğumuza göre “birlikte yaşıyor” fiili de doğru bir izlenim vermiyor. Bunu izleyen Emre Kongar haberi hakkında herhangi bir şey söylemeye niyetim yok. Bu, tam da, yazının başında anlattığım duruma benzer bir olay. Cahilmişim, Marksizm’i bilmezmişim vb. ne diyeyim ki bunlara? Ha, bir tek şu “olgu”yu düzeltebilirim: Herhangi bir dönemde Emre Kongar’ın “demokrat” olduğunu düşünmedim. Evet, dediğim gibi, kampanyanın arkası gelebilir. Zaten başka sinyaller de var. Mekanizmanın nasıl çalıştığını görmek ilginç aslında.