T24 - Murat Belge, Halil Berktay'ın "Giden sosyalizmin şakası veya karikatürü değil, ta kendisiydi. Bir daha başka bir sosyalizm olmayacak" yazısına "Niye Sosyalist Olduk" başlığıyla köşesinden cevap verdi.Belge'nin Taraf gazetesinde yayımlanan (29 Kasım 2011) yazısı şöyle:Bu, tabii, benim de kafamı kurcalayan bir sorun ve yukarıdaki cümleler Halil’in biraz duygusal bir ânını tesbit etmiyor, bir kalıcı yargı olarak biçimleniyorsa, evet, galiba farklı düşünüyoruz. Ama, bu cümlelerin ima ettiği türden bir büyük ayrım olduğu kanısında da değilim.Şöyle bir noktadan gireyim konuya: Sosyalizm Marksist-Leninist sıfatıyla yürüyen kolunun iktidardaki performansı, bu düşünce tarzının gerçekten de geri gelemeyecek biçimde tarih sahnesini terkettiği görüşünde itiraz edeceğim bir şey yok. Ama bundan önemlisi, iktidardaki Marksizm-Leninizm’in bu kötü performansının teorik temelleri Marksist teori içinde yok değildir. Bunları konuşmaya devam edeceğiz.
Şunu sorayım: bizler, bu kötü performansta ortaya çıkan şeyleri beğendiğimiz için mi Komünist olduk? Ne bileyim, Stalin’in 1930’lardaki “Komünistler’i hain îlân ederek tasfiye” programı mı, Ukrayna’da kıtlık yaratma politikasını mı özlemlerimize yatkın bulduk ve “Komünist olayım da ben de âlemin canına okuyayım” diyerek mi tavrımızı seçtik? Çin’i destekleyenlerimiz, “Günü gelsin de ÇKP Çin’de kapitalizmi canla başla kursun” diye mi destekledi? Kim Il-sung hanedanı fikri mi hoşumuza gitti ya da “gözlük takan ‘entel-liboş’ olur, hepsini naylon torbada boğalım” felsefesine mi katıldık?
Bunların hepsi mide bulandırıcı şeylerdi –bunlar ve daha niceleri.
Bizim ikilemimiz, açmazımız, tragedyamız, ne diyeceksek, bunların olmadığı ve olamayacağı bir dünya yaratmak özlemi ve umuduyla katıldığımız siyasî çizginin bütün bu günahları işleyen bir çizgi haline gelmesi oldu. Çoğumuz, farklı zamanlarda olabilir, bunun böyle olduğunu anladık ve mesafemizi koyduk. Bunlara uzun boylu itirazı olmayanlar (senin de söylediğin gibi, Halil), kimi milliyetçi, kimi devletçi, yollarına devam ediyorlar.
Bizler insanların eşit ve özgür yaşadığı bir toplumun kurulabileceğine, sömürünün her türlüsünün ortadan kalkmasını sağlayacak bir ahlâkın oluşabileceğine inanıyorduk. Olup biten her şeye rağmen, çoğumuz, buna inanmaya devam ediyoruz. O halde “sosyalizm oydu, gitti, bir daha gelmeyecek” denebilir mi ?
Dediğim bu hedefler (isterseniz “idealler” deyin) siyasî (ve ideolojik) bir mücadele sonucunda erişilebilir hedeflerdi. Bunu en etkili ve en doğru biçimde Komünist bir örgütlenme içinde yapabileceğimizi düşündük. O günün koşullarında bize en bilimsel zemini Marksizm’in verdiğine inandık –çünkü veriyordu, bir yanıyla dabunu veriyordu. Marksizm’in teorik getirilerinden, böyle olduğunu bilerek ya da bilmeyerek yararlanmayan bir tarihçi olamayacağını sen de her zaman söylersin.
“Lekelenmiş bir Marksizm- Leninizm bayrağı altında yeniden toplanalım” diyecek halim yok. “ Gerçekte– olduğu– gibi– değil– olması– gerektiği– gibi– sosyalizm” adıyla yeni bir parti kurmayı da tasarlamıyorum. “Sosyalizm” adının dahi fazlasıyla yıpratıldığı söyleniyorsa bunu da tartışmaya varım. Ama o değerler orada duruyor. Onları gerçekleştirme niyeti, özlemi, kapitalist düzenin ve mantığın bir parçası değil. O değerler demokrasiye aykırı değil, tersine, en iyi onunla bağdaşır, ama yalnızca demokrat olmak da o değerlerin hayatta daha derine yerleşmesini sağlamaya yetmiyor. Bir Hıristiyan-Demokrat da kendi anlayışına göre bir demokrat, ama insanları eşit olabilmesi gibi bir derdi yok.
Sosyalizm, son analizde, olacağını vaat ettiği şey olamadı. Bunu “iktidar”, “kurtuluş” falan anlamında söylemiyorum. Kapitalizmde eleştirdiğimiz, bütün insanlık tarihinde tesbit ve mahkûm ettiğimiz ikiyüzlülüklerden, totaliter eğilimlerden, kendini kurtaramadı. Onun için de gümbür gümbür çöktü. Bunların niçin böyle olduğunu iyi araştırarak iyi anlamamız gerekiyor. Araştırırken ve anlatırken, “temize çıkarma” diye bir kaygımız da olmamalı. Ama ben kendi hesabıma, şimdi hatırlamadığım, ama olduğunu bildiğim, “Yahu, ben sosyalist olmalıyım” dediğim günkü ruh halimden fazla uzaklaşmak istemiyorum.