AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mısır'da yaşanan gelişmelerin arkasında İsrail'in olduğunu ileri sürdü. Erdoğan, ''Elimizde belgesi var. 2011 seçimleri öncesinde Fransa'da yapılan bir oturumda Adalet Bakanı ile bir entellektüel konuşuyor. O da Yahudi. 'Mısır’da Müslüman Kardeşler seçimi kazansa da onlar kazanamayacaktır. Çünkü demokrasi sandık değildir' diyor'' ifadelerini kullandı. 'Diktatörlüğün olduğu yerde TV'ler gazeteler yayın yapamaz' diyen Başbakan Erdoğan, ''Diktatör diyeni sallandırırlar Mısır’da olduğu gibi" ifadesini kullandı
Başbakan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:
AK Parti 12 yaşına ulaştı. Bir siyasi parti için 12 yıl çok uzun bir süre değil. Hareketimiz, davamız, meselemiz 12 yıllık değil, binlerce yıllık bir sürecin devamıdır. AK Parti, kökü çok derinlerde olan, o ulu çınarın gövdesinden gıdasını alan bir partidir.
Gerek 12 yıllık tarihimiz, gerek gıdasını aldığımız o kadim hareket incelendiğinde, on yıllar boyunca devam eden, sabırla metanetle dirayetle adeta ilmek ilmek işlenmiş bir hareketin, davanın varlığı çok daha net olarak görülecektir. AK Parti sırtına statükoya dayamış bir parti, böyle bir dava, böyle bir hareket değildir. AK Parti gücünü, yetkisini, mevcudiyetinin sırrını belli güç odaklarından devşirmiş bir parti değildir. AK Parti, dengeleri gözeterek, konjonktürü okuyarak değil, en baştan beri Hakka inanarak millete inanarak, bu inançtan zerre kadar taviz vermeyerek bugünlere ulaşmış bir partidir.
Biz bu yola çıkarken, belli makama ulaşmak hırsıyla, böyle bir arzuyla çıkmadık. Biz bu yola çıkarken, “Her ne olursa olsun iktidar bizim olsun” gibi fırsatçı bir anlayışla yola çıkmadık. Hiçbir zaman “Her metot meşrudur” anlayışına teslim olmadık. Hedefe ulaşmak, zafere nail olmak, menzile varmak sadece ve sadece Allah’ın takdiridir.
Önemli olan, o yolda sapmadan tuzaklara düşmeden aldanmadan ve aldatmadan ilerleyebilmektir. Yolun önemini unutanlar, her ne vesileyle, ne vasıtayla olursa olsun, kestirmeden menzile varmak isteyenler, o menzile varsalar da orada tutunamazlar. Eğer siz menzile giden doğru yolu bulur, o yolda doğru yol arkadaşlarıyla dosdoğru ilerlerseniz, gerçek bir zafer nasip olacaktır. Sabır yoksa, zafer de yoktur. Sabreden için zafer mukadderdir. İşte bu hareket, AK Parti’nin içinden geldiği bu hareket, en başta sabrı kendisine yol azığı edinmiş bir partidir. Biz şairin de en güzel şekilde ifade ettiği gibi, “yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer olduğuna” iman ettik. ‘Göklerden gelen bir karar vardır’ dedik. Tarih boyunca, nice engellerle karşılaştık. Büyük tahribatlara maruz kaldık ama hiçbir zaman vazgeçmedik. Düştük, yine kalktık ve hamdolsun ayakta dimdik yolumuza devam ediyoruz. Hiçbir zaman yılgınlık içinde olmadık. İlkelerimizden hiçbir zaman taviz vermedik.
Biz eline silah alanlardan, şiddeti bir metot olarak görenlerden hiçbir zaman olmadık. Çünkü haklı olduğumuzu biliyorduk, Hakkın ve halkın bizimle olduğuna inandık ve bugünlere ulaştık. Bizi şiddete sevk etmek için tuzak kuranlar, tahrik edenler, provokasyonlara başvuranlar her zaman oldu. Bizi ezmek, bizi yok etmek, bizi silmek için kendilerine gerekçe arayanlar oldu. Hiçbirine bu gerekçeyi vermedik. Silah ve şiddet davasının haklılığından kuşku duyanların yöntemidir. Silah ve şiddet arkasına halk desteğini alamayanların yöntemidir. Biz, davamızı haklılığına halkımızın hissiyatına güvendik ve gayrimeşru yollara hiçbir zaman tevessül etmedik. İçinde siyaset yaptığımız partilerin nasıl kapatıldığını tekrar inceleyin. Hatta 2007 yılında AK Parti’ye açılan kapatma davasını yeniden inceleyin. Biz de yeniden inceliyoruz. O davalarda silah, şiddet bulamazsınız. O davalarda demokrasi dışı hiçbir girişim bulamazsınız. O davalarda göreceğiniz, ısmarlamayla emir komuta zinciriyle hazırlanmış gazete küpürleridir. O davada göremeyeceğiniz şey de hukuksuzluktur, adaletsizliktir.
Eğitim haklarımızı kaybettik. Kızlarımızı üniversitelerin kapılarında, imam hatip kapılarında hüngür hüngür ağlattılar. Onların eğitim özgürlüklerini ellerinden aldılar. Bütün bunlara rağmen, siyaset yapma hakkımıza kadar, nice hakkımızın elimizden zorla gasp edildiğine şahit olduk. Her seferinde ‘Ya sabır’ dedik. Bugünlere o sabrın, o metanetin bir neticesi olarak ulaştık. Buradan öteye de, yine sabırla hareket edeceğiz.
Bundan sonra da sabırdan, tahammülden, Hak’tan ve halk ile yol arkadaşlığından vazgeçmeyeceğiz. Sırtını statükoya dayayan, er ya da geç kaybetmeye mahkumdur. Sırtını Hakk’a ve halka dayayan ise her zaman kazanacaktır.
Her türlü acıyı yaşadık, her türlü zulme baskıya, horlamaya, dışlamaya maruz kaldık. Zulme, baskıya, dışlamaya ve ötelemeye maruz kalan kadro sadece biz değildik. Bizimle birlikte temsil ettiğimiz sessiz yığınlardı. Bu ülkede çoğunluk bir avuç seçkinin tahakkümüne maruz kaldı. Milletin seçtiği hükümetler hukuksuzca alaşağı edildi. Bu milletin seçtiği Başbakan, seçtiği bakanlar hukuksuzca idam edildi. Millet iradesini hazmedemeyenler tarafından, demokrasiye darbeler vuruldu.
Son derece, karanlık işler çevrildi. Terörle , faili meçhullerle, provokasyonlarla milli irade, millet korkutulmak, sindirilmek, tehdit edilmek istendi. Batının “Demokrasi sandık değildir” mantığını şimdi de işletmek isteyenler var. Demokrasi sandığın ta kendisidir.
Şu anda Mısır’da ne diyorlar? Demokrasi sandık değildir. Arkasında ne var? İsrail… Elimizde belgeler var… İsrail 2011 seçimleri öncesinde Adalet bakanıyla bir entelektüel, o da Yahudi, Fransa’da “Müslüman Kardeşler seçimi kazansa da, kazanmış olmayacaklar, çünkü demokrasi sandık değildir” dediler. Demokrasiyi Batı iyi tanımlayamazsa, demokrasi içindeki çelişkiler, dünyayı otokratik rejimlere doğru taşıyacaktır.
Onca acıyı , badireyi atlattıktan sonra, bugün ulaştığımız seviyeleri muhafaza edemezsek bu aziz millet karşısında mahçup oluruz. Türkiye olarak dünyaya bir demokrasi dersi vermeliyiz. Malum Gezi olaylarında, benim milletim iradesine sahip çıktı ve gereken dersi gerekenlere gerekli şekilde verdi. Cam, çerçeve indirerek, Molotof kokteyli kullanarak değil, sadece yasalar ve hukuk içerisinde, meydanlarda ne söylenmesi gerekiyorsa söyleyerek verdi.
Nihai hedefine ulaşmış bir parti değiliz. Önümüzde 2023 var, buna ulaşacağız. 2053, 2071 var… Bir adım geriye gitmeden, ileriye doğru sürekli koşmak zorundayız. On yıllar boyunca sabırla ilmek ilmek, nakış nakış dokuduğumuz bu hareketi kendi haline terk edersek, kurda kuşa yem olur. Türkiye’yi eski günlerine taşımak isteyenler, bunun için pusuda bekleyenler var. Bu kadro olarak sizler, Sultan Alparslan gibi omuzlarınızda milletin mesuliyetini taşıyorsunuz.
Büyük Türkiye davasına karşı kastedenler karşısında her biriniz, bir muhafız, bir lider, bir nöbetçi şuuruyla demokrasinin önünde bir siper almak zorundasınız.
Rehaveti asla kaybedemeyiz. Mart seçim ayımız. Biz bu seçime, ben değil biz diyerek devam edemeyiz. Öyle hazırlanacağız. Bize saldıranlar kadar bizim üzerimizden millete saldıranlar kadar, bizi birbirimize düşürmeye çalışanlara karşı da her an her saniye uyanık olacağız.
On yıllar boyunda yaptığımız gibi sabırdan tahammülden meşruiyetten asla taviz vermeyecek, ama milletin emaneti de gözümüz gibi namusumuz gibi koruyacağız. Ben olacağım değil. Ben değil arkadaşım bu işe daha layık diyebilecek bir nezaketi göstermek bizi çok daha güçlü kılacaktır.
Bize diktatör diyenlere hodri meydan diyorum. Mart ayında seçim var. Özgür şeffaf şekilde millet sandık başına gidecek. Son sözü millet söyleyecek. Son kararı millet verecek.
Bir Hacı Bektaş düşmanı saldırıda bulunuyor. Ancak muhalefet milletvekilleri saldıgana etten duvar örüyorlar. Saldırganı okşuyorlar. Bu kendini bilmez kısa bir süre sorgulandıktan sonra bakıyorsunuz hemen ödüllendirilircesine salıveriliyor. Sonra utanmadan sıkılmadan diktatörlükten bahsediyorlar. Kimse kusura bakmasın. Diktatörlüğün olduğu yerde kimse diktatörlüğü ağzına alamaz. Gazeteler dergiler televizyonlar yayın yapamaz. Sallandırırlar, Mısır’da olduğu gibi.
Türkiye’de kim böyle bir şeyden bahsedebilir. Çıkacaksın meydanlarda konuşmanı yapacaksın. Kanuna aykırı olarak bunları yapacaksın. Sevsinler seni.