19 yaşında, fen lisesi mezunu Neslican Tay, bacağındaki rahatsızlıktan dolayı pek çok hastane gezdi, ancak 3 ay boyunca teşhis konulamadı. İki hafta önce kanser olduğunu öğrenen Tay'ın, 3 ayrı ağır kemoterapi tedavisinin ardından bir bacağı alındı. 19 yaşındaki genç kız, “Bacağımın kesilmiş olmasının hayatımı etkilemesine izin vermeyeceğim. Ben bir bacaktan ibaret değilim ki... Çok daha fazlasıyım!” diyor.
Ayşe Arman'ın Hürriyet'te açıklamalarına da yer verdiği yaısı şöyle:
Adı Neslican Tay.
19 yaşında, fen lisesi mezunu.
Sadece güzel değil, akıllı da...
Pırıl pırıl genç bir kız.
Bir ay önce bacağı alındı.
“Kesildi” yerine böyle diyorlar.
Neslican içinse fark etmiyor, ha kesilmiş ha alınmış, onun için aynı. O takmıyor, yaşamaya bakıyor. Bir bacağı artık yok ama o hayatına devam etmek istiyor.
Asla kendisine acımıyor!
Kimsenin de acımasını istemiyor!
“Bacağımın kesilmiş olmasının hayatımı etkilemesine izin vermeyeceğim. Ben bir bacaktan ibaret değilim ki... Çok daha fazlasıyım!” diyor.
Ayakları yere sağlam basıyor.
“Bunun için iki ayağa ihtiyacım yok ki!” diyor. “Bacağım gitti, ama hayat enerjim yerinde duruyor!” diyor. “Hâlâ hayallerim var, hedeflerim var, yapmak istediklerim var!” diyor ve kesik bacağıyla, şortlu fotoğraflar çektiriyor.
İnanılmaz pozitif ve komplekssiz.
Uzvunu kaybetmiş pek çok insan nasıl bu kadar rahat olabildiğini soruyor.
Cevabı şu:
“Ben bir eksiklik hissetmiyorum. Kendimi engelli gibi de hissetmiyorum. Ben hissetmezsem başkaları da hissetmez... Ben kendime acımazsam, başkaları da acımaz... Acınacak bir durum da yok zaten!"
Neslican Tay’ı bana eniştem haber verdi. “Milyonlarca insana rol model olabilecek, cesaret verebilecek böyle bir genç var. Röportaj yapmak ister misin?”dedi. Instagram adresine girdim, paylaşımlarına baktım.
Bir fotoğrafının altına şöyle yazmıştı Neslican: “O kadar güzel yaratılmışız ki! Bir şeyimiz eksildiğinde, vücudumuz öyle güzel geliştiriyor ki kendini, kapatıveriyor o eksiği! İlk başlarda “Nasıl yürüyeceğim ben?” diyordum. Şimdi o değneklerle, yağmur, çamur demeden, koşar adım ilerliyorum. Protez için de gerekli olan buydu: Hareket ve kondüsyon. Bugün ölçülerimi verdim. Bakalım yeni bacağım nasıl olacak? Sonuçta yarım demirden olacak. Buna hazır mısınız? Ben Ironwoman oluyorum! Ironwoman yükleniyoooor...”
Bakar mısınız komplekssizliğine...
Kendisiyle nasıl dalga geçebildiğine...
Şapka çıkarmamak mümkün değil.
Kemoterapi yüzünden saçları dökülmüş, kel bir fotoğrafını paylaşmış. Altına da “Uzun süre saçın olmadığında, bir daha hiç çıkmayacak gibi hissediyorsun... İnan, öyle hızlı çıkacak ki sen bile inanamayacaksın! Hep söylemedik mi? Kökü bizdeydi...” yazmış.
Ama en çok, kesik bacağının bandajlı halini paylaştığı fotoğrafın altına yazdıklarını sevdim:
“Çok yağmur yağdı hayatıma, hiç beklemediğim bir anda... Sonra bir fırtına koptu, alıp götürdü seni benden... Sen yoksun ama umudum var! Şimdi bekliyorum güneşin açmasını. Gökkuşağının tüm renkleriyle beni aydınlatmasını... Sen yoksun ama benim yaşam sevincim var!!!”
İnsanlık dersi gibi Neslican. Onu alkışlıyorum. Gücünden, dirayetinden, hayata bakışından, pes etmeyişinden ilham almamak mümkün değil.
Haftaya İstanbul’da buluşacağız, birlikte Ortaköy’e gideceğiz.
Ama sizin için bu bayram, onu Rize’de buldum ve sorularımı sordum...
HAYALLERİMİN PEŞİNDEN KOŞMAK İÇİN BACAĞA İHTİYACIM YOK!
Nasıl bu kadar tatlı, bu kadar komplekssiz, bu kadar pozitif olabiliyorsun? Sonuçta bacağın kesildi... Senin kızgın olman gerekmez mi?
- Neden öfkeleneyim ki? Hem ne geçecek elime? Sadece zaman kaybı... Ben başıma gelenleri kabul ettim. Artık bir sonraki aşamaya geçmek istiyorum. Daha hayatımın başındayım. 19 bile olmadım. Ve yaşamayı seviyorum. Niye hayata küseyim? Ben bir bacaktan da ibaret değilim, çok daha fazlasıyım. Bir sürü hayalim var benim...
Ne mesela?...
- Mimar olmak istiyorum. Dünyayı gezmek istiyorum, farklı mimarileri, kültürleri görmek istiyorum. Bunları yapmadan pes edemem. Olmaz yani. O yüzden de yaşama dört elle sarıldım. Hayallerimin peşinden koşmak için de bacaklarıma ihtiyacım yok benim...
Harikasın...
- Ben kendimi engelli olarak da görmüyorum. Belki de bu yüzden şortlu fotoğraflarımı paylaşabiliyorum. Bir eksiklik hissetmiyorum. Şu anda koltuk değnekleriyle oradan oraya koşturuyorum. Bunlarla bile seri hareket etmeyi öğrendim. Yakında protez bacağım geliyor. Dalga geçiyorum. “Bedenimin yarısı demir olacak! Ben Ironwoman olacağım!” diye.
Nerelisin?
- Annem Rizeli, babam Manisalı. Bursa’da doğdum ama Rize’de yaşıyoruz. Bütün eğitimimi burada tamamladım. Fen lisesini de burada bitirdim.
Fen lisesine girebilmek zor...
- Valla bitirebilmek, girmekten daha zor! Ama çok sevdim okulumu, aldığımız eğitimi. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık’a girmek istiyordum. Sıralamam kötü değildi ama ben tercih yapmamayı seçtim. O sırada hastalığım nüksetti. Ama tekrar gireceğim sınavlara ve İTÜ’ye girebilmek istiyorum. Çok da sıkı çalıştım aslında. Biraz da stres oldum. “Stres tetiklemiş olabilir!” diyorlar. Çünkü duygusal olarak zayıf olduğunuz zamanlarda kanser besleniyormuş...
Sınava hazırlanırken mi oldu?
- Evet. Ben hep hareketli, yerinde duramayan biriydim. Sürekli spor yaparım filan. Geçen aralıkta bacağımda sızlamalar başladı. Doktor ciddiye almadı. Biri “Kas yırtılmasıdır!” dedi, diğeri “Strestendir!” dedi. Oysa tümör varmış bacağımda. Bir türlü teşhis konamadı. Çok gencim, hareketliyim diye doktorlar da yakıştıramadı...
Ne kadar süre teşhis konamadı?
- Üç ay! Üniversite sınavından iki hafta önce kanser olduğumu öğrendim. Bir anda hayatım tepetaklak oldu. Gördüğüm tedavi çok ağırdı, bacaklarımdaki ağrı da beni tamamen eve mahkûm etti. 3 ağırlaştırılmış kemoterapiye rağmen direniyordu tümör...
Sonra?
- Tüm bunlar olurken arkadaşlarım LYS sınavında ter döküyordu, ben de onkoloji servisinde. Ve benim kendime acıma lüksüm yoktu. Sağlam durmak zorundaydım. Durdum da. Etrafımdakilere moral veren ben oldum. Asla pes etmedim. Son aldığım iki ağır dozun; tümörle savaşta yenilip tümörü beslediğini, tümörün büyümeye devam ettiğini öğrendiğimde de umudumu yitirmedim. Ama yetmedi işte... Tümör, en ağır kemoterapiyle savaştı ve yendi. Akciğerime sıçrama yapıp, ölümcül bir kansere dönüşmesin diye, ameliyatla bacağımın yarısı alındı...
Şimdi?
- Şimdi tertemiz. Bacağım da yok, kanser de yok. Ama tabii bu noktaya gelebilmem kolay olmadı. İnancımı, narkozdan uyanıp bacağımın yarısı göremediğimde yitirmiştim.
Peki sonra nasıl toparladın kendini?
- Kendime bir söz verdim ben. “Tümör küçülse de, büyüse de, beni asla güçsüz bırakmasına izin vermeyeceğim!” Vermedim, vermiyorum. Değnekle fır dönüyorum. Her yere gidiyorum. Hayatta güzel şeylerin beni bulacağına inanıyorum. Her şey rağmen hayat ve yaşamak o kadar güzel ki!