'Ben Deniz Baykal olsam'

Şair Ataol Behramoğlu, Cumhuriyet gazetesinde bugün yayımlanan yazısında, kendisini Deniz Baykal'ın yerine koydu. Behramoğlu, Deniz Baykal olsaydı, neler yapacağını yazdı."Ben Deniz Baykal Olsam... Ben Deniz Baykal olsam genel başkanlıktan istifa edişimden sonra bir daha geriye dönüp genel başkan olmazdım. Çünkü bu gibi geri dönüşler güven kırıcıdır, aşın¬dırıcıdır. Diyelim ki zaaf gösterdim, öyle olması gerekliğini düşündüm... Ben Deniz Baykal olsam, yeniden genel başkan oluşumdan sonraki genel ve yerel seçimlerin başarısız sonuçlarının ertesinde bu kez bir daha asla geri dönmemek üzere istifa eder, partiye başka türlü yararlı olmaya çalışırdım. Diyeceksiniz ki bunlar geçmişte kaldı, bugün De¬niz Baykal olsan ne yapardın? Yanıtlamaya çalışayım... ••• Ben Deniz Baykal olsam, çalışma arkadaşlarımı tümüyle yeniler, yaşlıları arka planlara, danış¬manlıklara çeker, parti vitrinindeki insanların en çok kırklı, ellili yaşlardan kimseler olmasına özen gös¬terirdim. Parti Genel Merkezi'ne uğrayacak zaman bulamaz, Meclis'ten ve toplantılardan arta kalan zamanımın büyük çoğunluğunu halkın olduğu yerlerde geçirirdim... Bunu yaparken de bizde siyasetin her kanadın¬da alışılmış olan gösterişi bir yana bırakır, halk insanlarıyla diz dize, ele ele, omuz omuza, bir araya gelir, söyleşirdim... Hastaneleri, okulları, hapishaneleri, kahveleri, parkları, işlikleri, pazar yerlerini, halk insanlarının topluca bulunduğu her yeri durmaksızın ziyaret eder, onlarla içtenlikle konuşur, dertleşir; eleştirilerini, önerilerini dinler, belki başkasına bile not ettirmeksizin kendim not ederdim... Ben Deniz Baykal olsam, bütün ülkeye dağıtılacak bir anket formu hazırlatır; bütün toplumsal sınıfların, grupların, tabakaların sorunlarını saptar, isteklerinin, önerilerinin dökümünü çıkartır, halkın nab¬zını biran bile elimden bırakmazdım... Ben Deniz Baykal olsam, medyada, yakışıklı, enerjik, "yaşlı delikanlı" görünümüyle değil de; yaşıma daha uygun bir görünümle, örneğin Akdeniz'de kulaç atarken değil bir öksüzler yurdunda kimsesiz çocukları severken, bir kadın sığınma evin¬de o insanlarla söyleşirken görünmek isterdim... Hem de bunu reklam olsun diye değil, içimden öyle geldiği için yapardım... ••• Ben Deniz Baykal olsam konuşma sitilimi değiştirirdim... Çapsız siyasetçilerle "ötfce" yarışına girmez, onların düzeyine hiçbir biçimde inmez; bu gibi kimseleri, mizahla, alayla, mantıkla ezer; hırsızlıkları¬nı, yalanlarını, olabildiğince sükûnetle dile getirirdim... Onlar yırtındıkça ben daha da dingin ve müstehzi, bütün bu pislikleri, çok gerekmedikçe sesimi yükseltmeksizin, ama tam yerinde sözcüklerle, bıkıp usanmaksızın tekrarlardım... Böylece bu üslup karşıtlığında, karşımdakilerin suçlulukları daha bir belirginleşir, çirkinlikleri daha çok göze batar, halkın diline düşmeleri daha kolaylaşırdı... **• Ben Deniz Baykal olsam, bir gün TV ekranlarına çıktığımda ulusa seslenerek ve yine sükûnet¬le, içtenlikle, sevgiyle şöyle derdim: Ey güzel milletim. Bugün siyasetten değil ken¬dimden söz etmek istiyorum. Aranızda, karşıtlarımın yanı sıra; aynı görüşte, aynı duyguda olup da beni sevmeyen, eleştiren, partime benim yüzüm¬den uzak durduklarını söyleyen çok sayıda kimse olduğunu biliyorum... Böyle hissedip düşünmekte haklı da olabilirler... Ama gelin, bir anlaşmaya varalım... Onlar bana bende sevmedikleri şeyleri bildirsinler, ben de elimden geldiğince sevgilerini kazanmaya çalışayım... Ama onlar da inatçı bir ön¬yargıya dönüşmüş bu Baykal karşrtlığından artık vazgeçsinler... ••• Ben Deniz Baykal olsam, yakın ve uzak sola, ağabey hoşgörüsü ve sıcaklığıyla yaklaşır, her an diyalog koşulları yaratır, bir önceki seçimlerde attı¬ğım adımları daha da geniş bir alanda, kayıtsız koşulsuz sürdürürdüm... Parti içi muhalefet konusunda da aynı şeyi yapardım... Ben Deniz Baykal olsam, ülkenin belli başlı bi¬lim insanlarıyla, sanatçılarıyla, yazar çizeriyle za¬man zaman geniş katılımlı toplantılar yapar, on¬ları konuşturur, dinler, bu çevrelerle bağlantımı hiçbir zaman koparmazdım... Siyaseti, parlamento-parti genel merkezi kısır döngüsünden kurtarır, parti içinde bürokrasiyi en alt düzeye indirirken demokrasiyi en üst düzeye çı¬karır, Cumhuriyet Halk Partisi'ni pırıl pırıl, gepgenç, yepyeni bir parti yapardım... Ben Deniz Baykal değilim... Siyaset pratiğinden de anlamam... Ama bu siyaset pratiğinin şu söylediklerimden pek de uzak olduğunu sanmıyorum... Tam tersine, başta lideri olmak üzere CHP'nin, halkla, bütün ülkeyle böyle sıcak, içten, açık yürekli bir yakınlaşmaya gereksinimi olduğunu, halkın ve bütün ülkenin de büyük çoğunluğuyla bu yakınlaşmaya gereksinim duyduğunu düşünüyorum... '