'Ben, Deniz Baykal olsaydım...'

Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi Can Naiboğlu, CHP lideri  Deniz Baykal'a, ideolojik kutuplaşmalardan kaçınmasını önerdi. Naiboğlu, 'Ben Deniz Baykal olsaydım' başlığıyla Radikal Cumartesi'de yayımlanan yazısında, "Seçim kampanyasını özellikle laiklik-anti laiklik tartışmaları ile şekillendirmekten hemen vazgeçerdim" dedi. İşte bir üniversiteli genç olarak Naiboğlu'nun yazdıkları:CHP'nin türban açılımı"Anayasa Mahkemesi, AKP’nin kapatılma davasına ilişkin gerekçeli kararını geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayımladı. Gerekçeli karar ile beraber kapatılma davasının sonucunu oluşturan dinamikler üzerine fikir yürütme ihtimalinin doğduğu düşünülebilir. Fakat son zamanlarda gündem öyle hızlı değişiyor ki küresel ekonomik kriz, Deniz Feneri davası, Aktütün baskını, TSK-medya gerginliği filan derken unutuverdik kapatılma davasını. Neyse ki gerekçeli karar ile hafızalarımız tazelendi. Yüksek Mahkeme, AB’ye tam üyelik çalışmalarının sürmesi ve kadın-erkek eşitliğine yönelik anayasal düzenlemeler yapılmasının AKP’nin kapatılmamasını sağladığını düşünüyor. Merak ediyorum, acaba muhalefet bu süreci ve kararı nasıl yorumluyor? En iyi demokrasinin, içinde en az sınırlama barındıran demokrasi olduğunun farkında olması beklenen muhalefetin demokrasi açısından (ortada kesinleşmiş bir suç yok ise) parti kapatılmasına karşı durması beklenir. Zaten davanın görüldüğü süreçte de kimi CHP’li AKP’yi suçlu bulurken kimi ise aksini savunmuştu. Şimdi, bir an olsun demokrasi gereği parti kapatılmasına karşı durma ihtimalini bir kenara koyalım ve olaya pragmatik bakmaya çalışalım. İnanın Deniz Baykal olsaydım, AKP’nin kapatılmadığı gün zil takar oynardım. Neden mi? Gelin beraber düşünelim. Şöyle bir Türkiye hayal edin: AKP dava sonucunda kapatılmış, Erdoğan yasaklanmış, yeni parti kurulamamış ve seçim olmuş. CHP tek başına veya koalisyon usulü iktidara gelmiş ve Deniz Baykal başbakan olmuş. Hemen sonrasında ise küresel ekonomik kriz patlak vermiş ve dolar 1.70 YTL’ye dayanmış. Bu durumda CHP’nin, Deniz Baykal’ın hali ne olurdu? Bir düşünün ve görün... Tabii ki böyle bir durumda sorumluluk altı senedir iktidarda olmasına rağmen gerekli tedbirleri almak yerine “hamdolsun bize bir şey olmaz” anlayışında olan siyasi iktidarda aranmalı. Fakat bunu seçmenlerin büyük bir çoğunluğuna anlatmak da oldukça zordur. Bu yüzden AKP’nin kapatılması durumunda krizin faturası Anayasa Mahkemesi’ne ve yeni gelecek iktidara kesilecekti. Kuşkusuz bundan da en çok Erdoğan kârlı çıkacaktı. Kim bilir, belki AKP kapansa idi Erdoğan, yeni partisiyle, bir sonraki seçimden “daha önce görülmemiş” oy oranlarıyla çıkabilirdi. Bu noktada şans Deniz Baykal’ın yüzüne güldü. CHP bundan sonrasını iyi yönetir ve AKP’yi yumuşak karnı olan yolsuzluk ve ekonomik kriz ile vurabilirse seçimlerdeki makûs talihini yenebilir. Doğru zaman Bunun yanında, siyasette başarılı olmak, kitleleri harekete geçirmek için doğru şeyleri; doğru yerde ve “doğru zamanda” yapmak gerekir. Unutmamalıyız ki, çoğu kimseler 3 Kasım 2002 seçimlerinde AKP’ye şans tanımazken, AKP “doğru zamanı” yakalaması ile bu başarıya ulaştı. Şubat krizinden, yolsuzluk iddialarından, tutarsız koalisyonlardan, devletin tepesindeki kavgalardan ve eskimiş yüzlerden bunalan halk çıkışı AKP’de aradı ve yüzde 34 ile AKP’yi tek başına iktidara getirdi. Peki, halk aradığı çıkışı AKP’de buldu mu? Hayır, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde bulduğunu sandı ama yanıldı. Bu yüzden, eğer Deniz Baykal olsaydım, belki de siyasi hayatımın son fırsatı olan bu durumu iyi değerlendirmeye çalışır, yerel ve genel seçimlerde ideolojik kutuplaşmalar ve laiklik-anti laiklik tartışmaları ile seçim kampanyamı şekillendirmekten bir an önce vazgeçerdim. Bunların yerine, belediyelerdeki yolsuzluk iddiaları, Deniz Feneri olayı, Erdoğan’ın medyayı bastırma çabaları ve ekonomik krize karşı alınmayan tedbirler üzerinden siyaset yapardım. Belki bu yolla da kısa vadedeki seçimlerde AKP’yi yenemezdim ama hiç olmazsa, halefime halkla barışmış ve gerçekten halkın partisi olabilmiş bir CHP bırakırdım. AKP’nin önümüzdeki yerel seçimleri de ülke genelinde hatırı sayılır oy oranlarıyla kazanacağını düşünmeme rağmen söylemeden geçemeyeceğim; bakarsınız bir ekonomik kriz ile gelen AKP başka bir ekonomik kriz ile gider. Kim bilebilir ki?"