T24 - Şarkıcı Ayşe Özyılmazel gazetesinden istifa eden yazar Tuna Kiremitçi ile yine Vatan gazetesi yazarı olan Kiremitçi'nin eski eşi İclal Aydın arasında geçen polemiği yazdı.Yılmazel'in Sabah gazetesinde bugün (29 Mart 2010) yayımlanan yazısı:Ya da onu ben gibi sevme! Herkes başka olmak ister... Herkes sevdiğinin hayatında özel olmak, biricik olmak ister... İz bırakmak ister, yıllar sonra bile yüzü onun gözünün önünden gitmesin ister, bir şarkıya, bir filme, bir şehre, bir sahil kasabasına, bir yere kokusunu sindirebilmek ister. Maalesef ilişkilerin en anlı şanlısı, en destansı olanı bile gün gelir biter. Tüketiriz, tükeniriz, niye başladığımızı unutur, tozla toprakla kaplarız aşkları, sevgileri, ilişkileri...Kendine gel kardeşVe fakat ayrılıktan çok, yalnız günlerden gecelerden çok, onsuz biriktirmeye başladığımız anılardan çok, değersizlik acıtır bizi. Git her şeyi parça parça etmeden be adam! Git kendimi daha aldatılmış hissetmeden! Yazar arkadaşım İclal Aydın bugünlerde fazlasıyla düşündürtüyor beni. Konuya hakim olmayanlar için özet geçmek lazım; İclal geçen Perşembe 'Ayar çekerim görürsün' başlığıyla bir yazı döşendi. Tam anlamıyla döşendi yani. Uzun süredir içinde biriktirdiklerini, susup ses etmediklerini tek tek ve müthiş bir 'hadiseden geçmişlik'le, 'bak sana iki çift lafım var, kendine gel kardeş' edasıyla satırlara döktü. Başrolde eski eşi Tuna Kiremitçi vardı. Kiremitçi'nin çellist Jacqueline ile aşkını yazdığı yazısından kalkarak isyan ediyordu İclal. Tamam! Jacqueline sevgilisi falan değildi, o 1987'de ölen ünlü çellist Jacqueline du Pre idi. Siz aldırmayın sonrasında kopan 'İclal Jacqueline'i bilmiyormuş, ölen kadını kıskanmış' taşlamalarına. Hata yapmış işte! Yazının şehvetine kapılmış belki de. Zaten kendisi de "Evet tanımıyorum ve umurumda da değil" dedi bana, dünkü yazımda okuyabilirsiniz. Senin sevgin kim ki?Neyse, esas mesele adamın bütün kadınları aynı biçimde sevme alışkanlığıydı. Ona söylediği aşk dolu sözcükleri eski sevgililerine de söylemişti bu adam. Aynı tonda, aynı frekansta, aynı tatta, aynı aşkla, muhtemelen aynı bakışlarla... Bu kıvamda bir hikayeyi ben de yaşamıştım. Bir aşağı bir yukarı giden ilişkimizin Oscar'lık finalinden sonra duymuştum gerçeği... Onun ilişkileri hep aynı nakaratmış meğer, aynı cümlelerle, aynı sözcüklerle, aynı makamda yaşamış diğer kadınları da. Kendimi tam da o anda fena aldatılmış hissetmiştim. İçimde bir şeyler kırılmıştı, tamiri imkansızdı artık. Besbelliydi, o ne beni ne diğerlerini gerçekten sevmişti. Sevdiği sadece ve her zaman kendisiydi. Böylesine bir insan kimseyi hakkıyla sevemezdi. Anılar kıymetsizlikten sırayla silinmeye başladılar hafızamdan. Onunki sevgi değil hastalıktı ve ben çok sonra fark edebilmiştim bunu. Nasıl da kandırılmıştım. Yatakta başka kadınla yakalasam bu kadar koymazdı. Dedim ya; 'çünkü herkes özel olmak ister' diye. Herkes özel sevilmek ister, iz bırakmak ister... Böyle birinde ancak boşa kürek çekersin, nasıl iz bırakabilirsin ki? Böyle birinin karşısında senin sevgin kim ki?İyi ki diyebildiğin kadarEvet! Herkes özel olmak ister. Çünkü acıyan yüreğe ancak bu su serper. Ne yazık ki su serpilmeyen yürekler de kül olur, kaybolur gider oralardan. Aşık kişi der ki; beni kimseler gibi sevme. Kimseleri ben gibi sevme. Muhtemelen bir gün bitecek ilişkimiz. Kimlerin kimlerin bitmedi ki, kimler gelip kimler geçmedi ki... Sen beni benim için sev, sen beni benimle sev, bir hikayemiz olsun bize özel. Bizden sayfalar olsun hayatında, bizden şehirlerin, bizden sokakların, bizden müziklerin, bizden sözlerin olsun. Olsun ki biz, bir köşede öylece gülümsesin sana. Belki bir gün çıkarır bakarsın yalnız kaldığında, geçmişten ışık aradığında... Gülümsersin, hani 'İyi ki...' dersin. Ben de 'İyi ki...' derim o zaman. Zaten yaşadığımız hayat ne ki? 'İyi ki' diyebildiği kadar nefes almıştır insan değil mi?