'Beni vuran polise şiddet gösterirsem ondan farkım olmaz'

'Beni vuran polise şiddet gösterirsem ondan farkım olmaz'

Gezi Parkı eyleminde polisin 10 metreden attığı gaz fişeğiyle başından vurulan, beyin kanaması ve travması geçiren 27 yaşındaki Umur Can Erşahin “Beni vuran polise tekme tokat saldırsam ondan ne farkım kalır? Başıma gaz kapsülü yediğim için değişen bir adam olmayacağım. Bana ve başkasına yapılan yanlışa tepkimi yine hep yaptığım gibi şiddet ve öfke ile değil konuşarak, paylaşarak, orta yolu arayarak göstereceğim” diyor.

Radikal'den Umay Aktaş ile bir söyleşi yapan Erşahin, bir dans akademisinin direktörü, ‘hip hop’ dersleri veriyor. ‘Hip hop’ta Türkiye birinciliği de olan Erşahin, olayın üzerinden kısa zaman geçmesine karşın, toparlanmış tüm enerjisiyle ayakta. “Dans benim hayatım, hastanede bile dans ettim” diyen Erşahin, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

Şiddet protestosu

Beşiktaş Belediyesi’yle sosyal sorumluluk projeleri yapıyoruz . 1 Haziran’da da CNR EXPO’da sosyal demokrat belediyelerin ‘Kentine Güvenen Kentler Buluşması Etkinliği’ vardı. Kadın hakları için dans edecektik. Önceki günlerde Taksim’dekilere şiddet olunca, ‘dans etmek olmaz’ deyip şiddete uğramış gibi durarak performans sergiledik. Sonrasında babamla birlikte Taksim’e gittim. Beşiktaş’ta çok kötü çatışmalar olduğunu duyunca, Beşiktaş’a gitmeye karar verdim. Arkadaşlarım vardı, onları da Taksim’e çekeyim dedim. İnönü Stadı’nın orada 15 metrede bir barikat vardı. Barikatlara bakarak ilerlerken, baktım en öndeyim, herkes arkamda kalmış. Yanımda iki tane TOMA var. Ne slogan ne taş attım. Şu ana kadar hayatımda da atmadım. TOMA bana yöneldi, su sıktı. Ağacın arkasına geçtim. Arkama baktım, polis kalabalığa doğru koşuyor. Döndüm ve arkadakilere ‘Kaçın’ diye bağırdım. Herkes kaçmaya başladı. Herkes kaçana kadar oradan ayrılmadım.

'Gaz bombası atmayın kaçıyorlar' dedim

İyi niyetle insanlar gitti, polis de bir şey yapmaz diye düşündüm. Önlerinde durabilirsem bir işe yarayacağını düşündüm. O anda çok mantıklı da düşünemiyorsunuz. Sonra bir baktım polislerle aramda 10 metre vardı. Kollarımı iki yana açtım. ‘Gaz bombası atmayın, kaçıyorlar’ dedim polise. Sonra arkamı döndüm gidiyordum, iki adım attım, kafama gaz fişeği yedim. Her taraf gazdan bembeyazdı. Görebiliyordum ama duymuyor, hissetmiyor ve elimi kolumu kıpırdatamıyordum. Kendi kendime ‘Ölmemem için bayılmamam lazım” diyordum. Sonra tanımadığım, orada yardımıma koşan Nazif Türkan geldi. ‘Kaç, polisler geliyor’ demiş ama duymuyordum. TOMA yerde yatmama rağmen üzerime su sıktı ve iki metre sürüklenmişim. Nazif kolumdan tuttu, beni taşıdı.

'Kafamda kırıklar var'

Sonra tanımadığım Lütfi Ağabey geldi yardıma. Swiss Otel’e girdik. İlk duygusuzluktan sonra kafam acımaya başladı. Sürekli elimi tutup moral verdiler. Ben de ellerini sıkarak bayılmamaya, bilincimi kaybetmemeye çalışıyordum. Hatta ambulansa koyduklarında annem aradı, açıp ‘Anne kalabalık, sonra konuşalım’ dedim. Annem ‘Oğlum sesin iyi gelmiyor’ dedi. ‘Yok bir şey’ dedim. Vurulduktan 30 - 40 dakika sonra Şişli Etfal’e götürüldüm. Beyinde kanama vardı ama artmadığı için operasyon yapmadılar. Kafamda 5 - 6 mercimek tanesi büyüklüğünde kırıklar var. Beyin travması da geçirdim. 5 gün hastanede yattım, sonra çıktım. İlaçlarım var, aylarca kullanacağım çünkü nöbet geçirmemem ve başıma bir darbe almamam gerekiyor. Hâlâ ağzımı yemek yerken çok açamıyorum."

'O polis ceza almalıydı'

Suç duyurusunda bulunacağım, o tarihte o bölgede çekilmiş görüntülere ulaşmaya çalışıyorum. Hukuk devleti olduğumuzu düşünmüyorum. O polis (Ethem Sarısülük’ü vuran) büyük ceza almalıydı hatta amirleri de almalıydı.

'Vatanı kurtarmak sana mı kaldı?'

 

‘Vatanı kurtarmak sana mı kaldı’ diyenler oluyor. ‘Evet vatanı kurtarmak bana kaldı’. Bu vatanı 80- 90 yıl önce bazıları kurtarmak için uğraşmasaydı şu an burada olmayacaktık. Herkesin üstüne düşen sorumluluklar vardır, yapması gerekir. Atatürkçü bir adamım ama Atatürk’e tapmam. Bize bıraktığı emanetlere saygı duyarım, savunurum. Hiç kimseye ayrımcılık yapmam. Kimseyi yaftalayamam. Sadece yapabileceğimiz fikir alışverişi yapmak. Orta noktada buluşamayabilirsiniz ama karşı tarafa şiddet gösteremezsiniz. Artık parklarda forumlar olmaya başladı. Buralarda öfke yok, şiddet yok, farklı fikirlere karşı galeyana gelme yok, herkes barışçıl. İşte budur demokratik ortam. Çok umut verici bir şey. Başıma gaz kapsülü yediğim için değişen bir adam olmayacağım. Tepkimi de hep yaptığım gibi şiddet ve öfke ile değil konuşarak, paylaşarak, orta yolu arayarak göstereceğim.