Türkiye’de yargı, uzun süredir, özellikle de belli isimler söz konusu olduğunda, anayasaya, bağlı olunan uluslararası sözleşmelere açıkça aykırı kararlar veriyor. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen yeniden yargılanması talebini reddettiği CHP’li Enis Berberoğlu, bu konuda ilk değil. İktidar bloğundan ise mahkemelerin anayasaya uyması için adım atmak bir yana dursun, yerel mahkemelerin bu kararları vermesine yol açtığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne eleştiri geliyor. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Yüksek Mahkeme’nin yapısının değiştirilmesi gerektiğine yönelik sözleri de “Cumhur İttifakı'nın” yaşananlara bakışının özeti niteliğinde. Ancak kararı anayasaya rağmen uygulanmayan Anayasa Mahkemesi’nin de çok bir farkı yok. Yüksek Mahkeme de geçtiğimiz Temmuz ayında, “Biz daha iyi biliriz” diyerek, bağlayıcı olan AİHM kararını uygulamadı. Anayasa ve uluslararası sözleşmelere rağmen verilen bu kararların hiçbiri için bir yaptırım da uygulanmıyor. Devlet, hak ihlali ve ihlal kararlarının yerine getirilmemesi nedeniyle AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin hükmettiği tazminatları ödüyor ancak kararların gereği yerine getirilmiyor.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yeniden yapılanan yargı sistemi, cemaatin yargıya egemen olduğu dönemdeki uygulamaların travmalarını henüz atlamamış Türkiye’nin, yepyeni uygulamalarla tanışmasına neden oldu. Uzun yıllar boyunca siyasi kararlar vermekle eleştirilen yargıda farklı grupların ortaya çıktığı, bu grupların da iktidarın odağına koyduğu isimlerle ilgili olarak, politik kararlar aldığı tartışmaları yaşanmaya başlandı. Bu tartışmalar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Anayasa Mahkemesi kararlarının, anayasanın açık hükmüne rağmen uygulanmamasına kadar uzandı. Berberoğlu kararı da bu sürecin son ve en çarpıcı örneklerinden biri.
Süreci kısaca anımsamak gerekirse; MİT tırları davasında hapse mahkûm edilen Berberoğlu’na, 25 yıl hapis cezası verildi. Bu ceza, istinaf mahkemesi tarafından bozuldu. Berberoğlu, 5 yıl 10 ay hapse mahkûm edildi ve Yargıtay 16. Ceza Dairesi, bu kararı onadı. Hükmün kesinleşmesinden iki yıl sonra, nedense dosyayı iki yıl boyunca gündemine almayan Anayasa Mahkemesi henüz kararını vermeden, TBMM, Berberoğlu’nun vekilliğini düşürdü. Bu karardan üç ay sonra Berberoğlu dosyasını gündemine alan Anayasa Mahkemesi, "Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma", "kişi hürriyeti ve güvenliği" haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Anayasa Mahkemesi, bununla yetinmedi. Berberoğlu’nun yeniden yargılanmasına da hükmetti. Bunu yaparken, ilginç bir yorum da yaptı ve dokunulmazlığı kaldırılmadan yargılanmasının mümkün olmadığına işaret ederek, bunun için yeniden yargılama kararı verildikten sonra yargılamanın durdurulması gerektiğini belirtti. Bu karar, Berberoğlu için yargılamanın durdurulması kararı verildikten sonra, hükmün TBMM Genel Kurulu’nda okunması ile düşürülen milletvekilliğinin yeniden kazandırılması gerektiği yorumlarına yol açtı. Artık gözler, Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda işletilecek sürece ve Meclis’in tutumuna çevrilmişti ki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nden, "Ben daha iyi bilirim. Anayasa Mahkemesi karışamaz. Yeniden yargılama yapmayacağım" kararı geldi. Böylece, süreç başlamadan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne takıldı.
Mahkemenin kararı ilginç… Kararda, Anayasa Mahkemesi’ne açıkça, “Asıl yasalara uymayan sensin” denilerek, şu ifadeler kullanılıyor:
“Kesinleşen hapis cezasına ilişkin başvurucunun hak ihlali tespit ettikten sonra, yerindelik denetimi yapılacak şekilde mahkememize yeniden yargılama kararı verilmesi ve hemen durma kararı verilmesine dair vermiş olduğu karar, mahkememizin görev ve yetki alanı içerisinde verilmiş olan karara müdahaledir. Zira temyiz aşamasında sanık müdafileri tarafından Yargıtay 16. Ceza Dairesi'ne 29/06/2018 tarihinde başvuruda bulunarak, sanığın yeniden milletvekili seçilmesi sebebiyle dokunulmazlık kazandığı gerekçesiyle yargılamanın durması talebinde bulunulmuştur. Bu talep ayrıntılı olarak Yargıtay 16. Ceza Dairesi Başkanlığı'nca incelenerek, yargılamanın durmasına ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Yani sanık müdafileri tarafından daha önceden yargılamanın durması ve infazın durması talepleri temyiz aşamasında incelenmiş olup, bu taleplerin reddine karar verilmiştir. Yeniden AYM tarafından bu talepler hakkında yerindelik denetimi oluşturacak şekilde yeniden yargılama kararı ve durma kararı verilmesine ilişkin mahkememize yol gösterme kararı yerindelik denetimi kapsamındadır. Burada yapılacak işlem Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlalini tespit ettikten sonra bu ihlalin yerindelik denetimi olmayacak şekilde ortadan kaldırılmasını sağlamaya ilişkin olmalıdır. Ancak AYM tarafından verilen kararda, hak ihlali tespit edildikten sonra bu ihlalin ortadan kaldırılmasına ilişkin yapılması gerekenlere hükmedilirken yeniden yargılama kararı verilmesi ve durma kararı verilmesi tamamen yerindelik denetimi kapsamındadır. 6126 sayılı Yasa'nın 50 fıkra 1-son cümlesi uyarınca Anayasa Mahkemesinin yerindelik denetim yapma yetkisinin bulunmaması, vermiş olduğu mevcut kararda hak ihlali tespitinden sonra yeniden yargılama kararı verilmesi ve durma kararı verilmesine dair yapmış olduğu yol gösterme işlemi de yerindelik denetimi yapma kapsamı içerisinde kaldığı anlaşılmakla yeniden yargılama yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.”
Mahkemenin bu kararına karşı itiraz yolu açık… İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi, itirazı değerlendirecek. Karara imza atan heyetin başkanı ise tanıdık bir isim; Akın Gürlek. Heyetin diğer üyeleri Mesut Özdemir ve Şenol Kartal, kararı oybirliğiyle aldı.
Gürlek, daha önce, uzun süre tahliye edilmeyen ve ölüm orucu eyleminde yaşamını yitiren İbrahim Gökçek için tahliye kararı vermemesiyle, Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve ÇHD üyesi avukatların tahliyelerinden bir gün sonra yeniden tutuklanmaları için karar vermesiyle gündeme gelmişti. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na 9 yıl 8 ay hapis cezası verilen dava ile eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile HDP’li Sırrı Süreyya Önder’in hapisle cezalandırıldığı davada da Gürlek heyetlerde yer aldı.
Anayasa Mahkemesi ile AİHM kararlarının uygulanmaması ilk kez Berberoğlu davasında yaşanmıyor. Bu konudaki ilk uygulama, akademisyen, yazar Prof. Dr. Mehmet Altan’ın yargılandığı davada görüldü. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararına rağmen mahkeme, Altan’ı 4 ay boyunca tahliye etmedi. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi, Altan ile ilgili kararın uygulanmamasının yeni bir hak ihlali oluşturduğuna hükmetti. Altan’a 30 bin TL ödenmesine hükmeden mahkemenin kararında, “Derece mahkemelerinin görevinin Anayasa Mahkemesi‘nin görev ve yetkilerinin kapsamını değerlendirmek değil Anayasa Mahkemesi'nce tespit edilen ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmaktan ibaret olduğunu ifade etmiştir" denildi.
Anayasa Mahkemesi, Anayasa'ya açıkça aykırı davranıldığını işaret ettiği kararında, yerel mahkemeleri kesin dille uyardı. Bu uyarının bir yaptırım gücü yok. Mehmet Altan da beraat ettiği davada, haksız yere dört ay daha tutuklu kaldı. Bu kararlara imza atan hakimler hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulu’na başvuru yapıldı ancak hiçbir sonuç çıkmadığı gibi bazı hakimler, bu süreçte terfi etti.
İktidardan da bir uyarı gelmedi ve daha önce AİHM’nin verdiği kararlarda örneğine rastlanan, “Tazminat neyse öderiz” tavrı, yerel uygulamalara da yerleşmiş oldu.
HDP’li Selahattin Demirtaş ve iş insanı Osman Kavala hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği, “hak ihlali” kararları da “Hemen serbest bırakın” uyarısına rağmen bugüne kadar türlü yöntemler geliştirilmesiyle, uygulanmadı.
Kararlar uygulanmıyor ancak devlet, AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali ve hak ihlali kararının yerine getirilmemesi nedeniyle hükmettiği tazminatları düzenli olarak ödüyor. Bir anlamda, “Kararı uygulamam ama parası neyse öderiz” tavrı geliştirilmiş durumda.
Ancak Anayasa Mahkemesi’nin de bu durumu eleştirme hakkı yok. Anayasa Mahkemesi de Anayasa'nın 90. Maddesi uyarınca, AİHM kararlarını uygulamakla yükümlü olmasına rağmen, kısa süre önce benzer bir yoruma imza atarak, AİHM kararını uygulamadı.
Yüksek Mahkeme, AİHM’nin ceza alan bir hakimin hak ihlaline maruz kaldığına yönelik kararını değerlendirirken, şu yorumu yaptı:
“AİHM'nin kesinleşmiş kararları bağlayıcı olmakla birlikte, Türk hukukunda yargı mensuplarının tutuklanmasına ilişkin kanun hükümlerinin yorumlanması Türkiye Cumhuriyeti'nin kamu gücü makamlarına ve nihai olarak mahkemelerine ait bir yetkidir. Türk mahkemelerinin ulusal hukuka ilişkin yorumlarının Sözleşme'de güvence altına alınan hak ve özgürlükleri ihlal edip etmediğini incelemek AİHM'nin yetkisinde ise de AİHM'nin ulusal mahkemelerin yerine geçerek ulusal hukuku ilk elden yorumlaması uygun görünmemektedir. Türk hukukundaki kanun hükümlerinin anlamlandırılmasında ve yorumlanmasında Türk mahkemeleri AİHM'ye göre çok daha iyi konumdadır.”
Görüldüğü gibi bu yorumun, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Anayasa Mahkemesi ile ilgili yorumundan çok bir farkı yok. Anayasa Mahkemesi, “Biz daha iyi biliriz” diyerek AİHM kararını uygulamıyor, yerel mahkeme de aynı gerekçeyle Anayasa Mahkemesi kararını... Anayasa, uluslararası sözleşmeler ise bir yanda duruyor. Bu kararların uygulanmasını ancak yaptırım uygulayarak sağlayabilecek olan Hakimler ve Savcılar Kurulu ise sessiz.
Hukukçulardan tepki: Mahkeme, AYM’yi kapattıAvukat Hüseyin Ersöz: Ağır Ceza Mahkemesi'nin Enis Berberoğlu hakkında, "yeniden yargılama yapmaya gerek yok" kararı için "skandal" tanımlaması az kalır. Anayasa'yı tanımama, normlar hiyerarşisini yadsıma vs. Hukuk Güvenliği'ni ortadan kaldıran bu karar "yok hükmünde" ve "görev suçu" Hukukçu Kerem Altıparmak: Geçen ay AYM, AİHMin hakimlerin tutuklanmasına ilişkin kararının uygulanmamasına karar verirken ulusal hukuku yerel mahkemeler daha iyi uygular dedi. İstanbul 14. Ağır Ceza da "e madem ben daha iyi biliyorum, ben de senin kararına uymuyorum" demiş. Tencere doğurursa, ölür de.. CHP’li eski Savcı İlhan Cihaner: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasa Mahkemesini kapattı! Eski Anayasa Mahkemesi raportörü ve eski AKP MYK üyesi Osman Can: #EnisBerberoğlu davasında Anayasa Mahkemesi oybirliğiyle açık ihlal tespit etti ve ihlalin sonuçları yeniden yargılamayla ortadan kaldırılsın dedi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi AYM kararını tanımıyorum dedi. TBMM Başkanı ise karar kalkmadı, Meclis'e gelemez dedi, utandım. Berberoğlu hakkında İstanbul 14. AğCM'nin kararı 2002'de yargı marifetiyle ve özel gayretle Erdoğan'ın Meclis'e seçilmesinin engellenmesi politikasını hatırlatıyor ve ondan daha ağır. Hukuka uyma değil, hukuku muarızının kafasını kırma aracı olarak görme geleneği...
|