Berlin-Ankara hattında ‘soykırım’ gerginliği

Berlin-Ankara hattında ‘soykırım’ gerginliği

Almanya’nın geçen yıl karşı karşıya kaldığı sığınmacı krizi, Merkel hükümetini Türkiye ile işbirliğine zorlamış, bunu stratejik diyalog mekanizması, ilk hükümetlerarası stratejik istişareler ve AB mutabakatları izlemişti. Ancak son haftalarda yaşanan gelişmeler ve Federal Meclis gündemine gelen Ermeni soykırımı tasarısı sürecin geleceği konusunda soru işaretlerine yol açıyor.#

Türk ve Alman dışişleri bakanlarının başkanlığında yapılması öngörülen Stratejik Diyalog Toplantısı için Berlin Ankara’dan iki buçuk aydır yanıt bekliyor. Alman İçişleri Bakanlığı Müsteşarı’nın Türkiye’ye ziyareti ise ertelendi.

Türkiye’nin, AB ve Almanya ile işbirliğinden beklediklerine somut karşılık bulamaması nedeniyle duyduğu hayal kırıklığı, Almanya’nın ise Türkiye’deki iç siyasi gelişmeler, düşünce ve ifade özgürlüğü ihlalleri ile Alman gazetecilere yönelik uygulamalardan duyduğu rahatsızlık, ilişkilerde ilerleme sağlanmasını engelliyor.

2 Haziran’da Federal Meclis’te oylanacak olan 1915 Ermeni tehcirinde yaşananları soykırım olarak tanıyan karar tasarısı, iki ülke arasında ipleri daha da gerecek gibi görünüyor. Muhalefetteki Yeşiller Partisi’nin girişimleriyle gündeme gelen ve iktidardaki koalisyon partilerinin de destek verdiği tasarı ilk olarak geçen yıl gündeme gelmiş, Türkiye tasarının tartışıldığı süreçte yedi kez uyarılarını iletmek üzere Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği yetkililerini Dışişleri Bakanlığı’na çağırmıştı. İki ülke ilişkilerinin tarihinde benzeri bir süreç yaşanmadığı belirtiliyor.

Ankara’nın tepkisi ne olacak?

Türkiye-Almanya ilişkilerini yakından takip eden isimlerden TÜSİAD’ın Berlin Temsilcisi Alper Üçok, 2 Haziran’da soykırım tasarısının kabul edilmesi durumunda bunun ilişkilerde gerginliğe yol açacağını ama bir kırılma beklemediğini kaydetti.

Üçok, “Alman Meclisi’nde görüşülecek sözde soykırım karar tasarısının Türkiye ile AB ve Batı arasındaki ilişkilerin gergin olduğu bir sürece denk getirilmesi manidar. Kabul edilmesi elbette ikili ilişkilere kısa süreli hasar verecektir. Ancak tam anlamıyla bir kırılma olacağını söylemek doğru olmaz. Türkiye-Almanya ilişkileri şu anda kırılma yaşanamayacak ölçüde stratejik öneme sahip” diye konuştu.

Alman hükümeti, Ankara’nın tepkisinin ortak çıkarlar doğrultusunda süren işbirliğini sekteye uğratmamasını umut ediyor. Alman Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı 1 Haziran’da, meclisteki soykırım oylamasında bir gün önce Ankara’da istişarelerde bulunacak. Görüşmenin kilit önem taşıyacağı belirtiliyor.

Tasarı ile ilgili kaygıların “en üst düzeyde” Almanya’ya iletildiğini vurgulayan Türk tarafı ise Berlin büyükelçisini istişareler için Türkiye’ye çekme dâhil birçok seçeneği değerlendiriyor.

"İşbirliğinin geleceği Erdoğan’a bağlı"

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) Berlin Bürosu Direktörü Josef Janning’e göre işbirliğini sürdürmek her iki ülkenin çıkarına ve Almanya bunu sürdürmek istiyor, bunun ne ölçüde gerçekleşeceği ise Erdoğan’a bağlı.

Janning, “Erdoğan karardan duyduğu memnuniyetsizliği dile getirip bir süre sonra işbirliğinin sürdürülmesinden yana tavır benimseyecektir. Akılcı yaklaşım bunu gerektirir. Şu anda Almanya dışında Türkiye ile bu denli diyaloga açık başka bir ülke yok ne yazık ki” diye konuştu.

Türkiye-Almanya işbirliği konusunda dikkatler, Başbakan Merkel’in BM İnsani Yardım Zirvesi için 22 Mayıs’ta İstanbul’a yapacağı ziyarete çevrilmiş durumda. Merkel geçen aylarda Davutoğlu ile yakın bir ilişki inşa ederek birçok sorunu üst düzeyde doğrudan diyalog yoluyla çözmeyi sağladı. En son ARD muhabirinin Türkiye’ye girişine izin verilmemesi ile patlak veren krizin çözümü, çok sayıdaki örnekten sadece biri. Merkel’in Gaziantep’te konuyu Davutoğlu’nun gündemine getirmesinden birkaç gün sonra Alman gazeteciye sorunun çözümlendiği, Türkiye’ye gidebileceği iletildi.

Erdoğan-Merkel ilişkisi düzelir mi?

Ancak artık Davutoğlu görevi bırakıyor ve Merkel- Erdoğan ilişkisinin çok da iyi olmadığı da bir sır değil. Peki, bu gelişmeler ışığında iki liderin ilişkilerini düzeltmesi mümkün mü?

ECFR Berlin Direktörü Janning bu soruyu şöyle yanıtlıyor:

“Merkel ve Chirac yıllar önce Türkiye’ye sırt döndüklerinde Erdoğan bunu kişisel bir hakaret olarak algıladı. Bu halen aşılabilmiş değil. Erdoğan için kişisel prestij çok önemli, Putin, Berlusconi hatta Sarkozy ile ilişkileri dolaysıyla bu tür kişilik yapılarıyla çalışmaya alışkın Merkel ilişkiyi yönetebileceğini düşünüyor. Mülteci meselesindeki beklentileri karşılandığı müddetçe Erdoğan’ı gemide tutmak için onun beklentilerine karşılık verecektir.”

AB ile Türkiye arasında işbirliğinin başlaması sonrasında Yunanistan’a yasadışı göç yüzde 90 oranında azaldı. Türk Sahil Güvenlik birimleri düzenlediği operasyonlarla 12 bin kaçak göçmenin Yunanistan’a geçişini önledi. Ege’de ayda ortalama yüz kaçak göçmen boğularak hayatını kaybederken, Nisan ayında ölenlerin sayısı 7’ye geriledi.

Merkel işbirliğinden alınan sonuçlarından memnun. Ancak Türkiye’nin memnun olduğunu söylemek zor. Vize muafiyeti, terörle mücadeledeki görüş ayrılıkları nedeniyle Ekim ayına kaldı. Açılması vaat edilen 5 fasıldan sadece biri açıldı, vaat edilen mali yardımın ancak onda biri sağlandı, Gümrük Birliği’nin yenilenmesi beklentisinde ise hiç yol alınmadı.

İlişkilerin 2 Haziran eşiğinden geçilirken ne kadar zarar göreceği henüz öngörülemiyor. Ancak TÜSİAD Temsilcisi Alper Üçok, siyasi olumsuzluklara rağmen Türk-Alman ilişkilerinde ekonomik, insani ve sosyal bağların yadsınamaz öneme sahip olduğunu vurguluyor ve şu noktalara dikkat çekiyor:

“Türk-Alman ilişkilerinin taşıyıcı gücü sadece devletler veya siyasiler değil, devlet dışı kurumlar, sivil toplum örgütleri, meslek odaları, iş dünyası, sendikalar gibi çok sayıda katman iç içe geçmiş durumda, diyalog ve işbirliği içinde. Ekonomik ve ticari ilişkiler de güçlü şekilde gelişmekte. Tüm bunlar ilişkilerin stratejik çok boyutluluğunu ortaya koyuyor. İki tarafta da ikili ilişkileri bozma niyetli çevrelerin varlığı malum. Yine de sağduyulu politikacıların ve iyi niyetli devlet ve devlet dışı sivil aktörlerin varlığı ve çabaları Türk ve Alman ikili ilişkilerinin en önemli teminatı.”