Berlin’de açılan olimpiyat tarihi sergisi hem övgülere hem de eleştirilere neden oldu. Sergide iki bin beş yüz yıllık eserler var. Katar’ın sergiye mali destek talebi kabul görmedi.
Berlin’in ünlü müzelerinden Martin-Gropius-Bau, sergi salonlarını olimpiyat tarihine açtı. “ Olimpiyat Miti – Antik dönemde spor ve kült” adlı sergide MÖ 776 yılından MS 393 yılına kadar olan süreçte düzenlenen olimpiyatlardan kalan tarihi ve arkeolojik eserleri görmek mümkün. Eserlerin pek çoğunun üzerlerinde Yunan sanatçıların olimpiyat yarışlarının resmettiği dikkat çekiyor. Ocak ayına kadar gezilebilecek sergiye Avrupa’nın pek çok ünlü müzesi konuyla ilgili eserlerini göndererek katkıda bulundular. Bunlardan bazıları iki bin beş yüz yıllık. Serginin açılmasında Berlin’deki Yunanistan Kültür Vakfı ve Alman Arkeoloji Enstitüsü öncülük etti. Katar Emirliği de serginin finansmanında katkıda bulunmak istedi ancak, 2020 yılındaki olimpiyatlara başvurduğu gerekçesiyle bu isteği yerine getirilemedi. Kronoloji niteliği taşıyan katalogunda, söz konusu dönemle ilgili sergide olmayan ayrıntılara da yer verildi.
Sergi övgüleri kadar eleştirileri ile de başkent sanat gündeminde geniş yer aldı. Sergiye eleştirel bir bakış açısı katmak için ön görülen ikinci bölümden vazgeçilmesi pek çok uzmanı hayal kırıklığına uğrattı. 1896’dan sonraki olimpiyatların da bulunması planlanan bu bölümde, doping, olimpiyatların ticarileşmesi, yolsuzluk, siyasi sömürü gibi perspektiflere ağırlık verilecekti. Alman spor filozofu Gunter Gebauer, bunun nedeninin Antik çağ ve sporun imajını korumak olduğunu iddia ediyor. Almanya’da 18. yüzyıldan bu yana olimpiyatlar hakkında romantik bir görüşün hakim olduğunu hatırlatan Gebauer, spor denince sadece galibiyet ve mağlubiyet değil, aldatma, kötüye kullanma, yolsuzluk ve siyasetten de söz edilmesi gerektiğini vurguluyor. Gebauer, olimpiyatların bir barış platformu olmadığının da altını çiziyor.
Sergiye yöneltilen bir başka eleştiri de olimpiyat tarihinde önemli olan arkeolojinin nasyonal sosyalist geçmişine hiç değinilmemesi ve modern olimpiyatların eksik bırakılması. İkisi de Almanların Yunanların torunları olduğuna inanan Adolf Hitler ve Prusya Kralı Wilhelm’in olimpiyatlarla ilişkilerine değinilmemesi bir eksik olarak gösteriliyor. Hitler 1936 yılında bir yandan İspanya’yı bombalar ve ikinci dünya savaşı için silahlanırken bir yandan da Berlin’de düzenlenen olimpiyatları barışçıl bir imaj yaymak için kullanmıştı. 1938 yılında olimpiyat kazılarını yöneten Alman arkeolog Hans Schleif’ın adının bir modelle anılması ancak Nazi ordusunda kariyer yapmış olduğuna hiç değinilmemesi de serginin objektivitesi konusunda tartışma yaratıyor. Spor filozofu Gebauer’in sözleri eleştirileri bir cümlede özetler nitelikte: “ Sergi kıymetli, güzel, pahalı ama hem arkeoloji ve sporun Nazi geçmişini aydınlatmıyor hem de gelecekle bir köprü kurmuyor.”