Berlin'de 14'üncü festivalini düzenleyen ve kısa bir süre önce sözleşmesi 2019 yılına kadar uzatılan Berlinale direktörü Dieter Kosslick'in yönetiminde, bu sene de heyecan verici bir program bekliyor sinemaseverleri. Berlinale'nin ana programında 19 film, Altın ve Gümüş Ayı ödülleri için çekişecek, dört film de yarışma dışı gösterilecek. Festivalin açılış filmi İspanyol yönetmen Isabel Coixet'in imzasını taşıyan “Nadie quiere la noche”.
Altın Ayı'ya aday olan ve daha önce de Penelope Cruz ve Ben Kingsley'li “Elegy” ile yarışma bölümüne kabul edilen yönetmenin filmi, Kuzey Kutbu'na ayak basan ilk kaşif olarak kabul edilen Robert Edwin Peary'nin gözüpek karısı Josephine'in hikayesi. Kocasını bulmak için yollara düşen ve bu yolculuk sırasında, zorunlu olarak İnuit bir kadınla tek başına kaldığında, aslında aralarında pek fark olmadığını idrak eden Josephine rolünde Juliette Binoche var.
Geçen sene festivali açan “The Grand Budapest Hotel”, şimdi dokuz dalda Oscar'a aday. Bu nedenle, bu yılki açılış filmi için çıtanın epey yüksek olduğu söylenebilir.
Ağır toplar Malick, Greenaway ve Panahi
Festivalin heyecanla beklenen filmlerinden biri, basına sızan sadece bir avuç fotoğrafı bulunan, 1970'lerin sonundan 1990'ların sonuna kadar sinemaya ara veren, ardından çektiği „The Thin Red Line“ ile Altın Ayı'yı kapan, birkaç yıl önce de „The Tree of Life“ ile Altın Palmiye'ye layık görülen reji efsanesi Terence Malick'in yeni çalışması „Knight of cups“. Christian Bale, Cate Blanchett ve Natalie Portman gibi yetenekleri buluşturan film, pazar günü gösterilecek.
İngiliz yönetmen Peter Greenaway de Sovyet sinema efsanesi Sergei Eisenstein'i eksenine oturttuğu kurgu film “Eisenstein in Guanajuato” ile yarışmaya katılan diğer bir usta.
İran'da rejim karşıtı olduğu gerekçesiyle ev hapsinde tutulan ve 20 yıl boyunca mesleğini icra etmesi yasaklanan yönetmen Cafer Panahi'nin gizlice çektiği ve festivale davet edilmesinin ardından Tahran rejiminin sert tepki göstermesine neden olan „Taxi“, 45'inci evlilik yıldönümünü kutlamaya hazırlanan bir adamın, aldığı bir mektupla hayatının ve evliliğinin altüst olmasını anlatan, başrollerini usta oyuncular Charlotte Rampling ve Tom Courtenay'in paylaştığı “45 Years”, burjuvaziye alaycı bir gözle yaklaşan meşhur "Oda Hizmetçisinin Günlüğü” adlı Octave Mirbeau romanının 1946'da Jean Renoir ve 1964'te Luis Buñuel tarafından çekilen uyarlamalarının ardından üçüncü beyazperde macerası da göze çarpan yarışma filmleri.
Evsahibinden iki aday
Rumen Radu Jude imzalı "Aferim!“, “No” ile 2013 Oscar yarışında Şili'yi temsil eden Pablo Larraín'den “El Club” ve yine Şili'den, yarışma bölümünün tek belgeseli Patricio Guzmán imzalı „El botón de nácar” da ödül peşinde olan yapımlardan. Evsahibi Almanya'dan Altın Ayı adayları ise daha önce iki kez yarışma bölümüne kabul edilen ve “Halbe Treppe” ile Gümüş Ayı alan Andreas Dresen'den “Als wir träumten” ve Türkiye asıllı oyuncu Burak Yiğit'in de oynadığı Sebastian Schipper filmi “Victoria”.
Adolf Hitler'in son günlerini anlatan “Der Untergang” ile büyük başarı kazanan Oliver Hirschbiegel'in, bu sefer de 1939 yılında Hitler'e yönelik suikast girişiminde bulunan Georg Elser'in hikayesini beyazperdeye aktardığı “Elser” ve James Franco, Charlotte Gainsbourg ve Rachel McAdams'lı kadrosu merakla beklenen, ve bu yılki festivalin Onursal Altın Ayı Ödülü sahibi Wim Wenders tarafından çekilen üç boyutlu “Every Thing Will Be Fine", Almanya'dan ana programa kabul edilen, ancak yarışma dışı gösterilecek olan yapımlar.
Jüri başkanı Aronofsky
Altın ve Gümüş Ayı ödülleri, 14 Şubat akşamı yapılacak galada açıklanacak. “Black Swan” ve “The Wrestler” gibi filmlerin yönetmeni Amerikalı Darren Aronofsky'nin başkanlığındaki uluslararası jüride Alman aktör Daniel Brühl, “Amélie” rolüyle gönülleri fetheden Audrey Tautou, geçen yıl “Snowpiercer” ile Forum bölümünde beğeni toplayan Güney Koreli yönetmen Bong Joon-ho, ünlü Amerikalı yapımcı Martha De Laurentiis, 2009'da “La teta asustada” ile Altın Ayı alan Perulu yönetmen Claudia Llosa ve televizyon dünyasının son yıllardaki en başarılı dizilerinden “Mad Men”in yaratıcısı Matthew Weiner oturuyor.
Ayrıca festivalin uluslararası kısa film jürisinde ünlü sanatçı Halil Altındere, Berlinale'de insan hakları temasını en iyi şekilde işleyen filmi belirlemek için Uluslararası Af Örgütü'nün oluşturduğu jüride de Sibel Kekilli var.
Türkiye'den üç film
Bu yılki Altın Ayı yarışında Türk filmi yok. Ama Türk Sineması'ndan yine de üç ilginç eser gösterilecek Berlinale'de. İlki, nispeten deneysel çizgisiyle tanınan Forum bölümündeki “Nefesim Kesilene Kadar”. Emine Emel Balci'nın filmi festivalde “En İyi İlk Film Ödülü” için yarışacak 18 yapım arasına seçildi, yani epey iddialı. Balcı, 2011 yılında Berlinale'deki Yetenek Kampüsü'ne katılmış, 2012'de de aile birleşimi yasası gereği Almanca öğrenmek zorunda kalan, Şanlıurfa'nın köylerindeki Kürt kadınlar üzerine “Ich liebe Dich” adlı bir belgesel çekmişti.
Gençlik filmleri bölümünde ise “Kar Korsanları” adlı yapım var. Kars doğumlu Faruk Hacıhafızoğlu'nun imzasını taşıyan film, bu coğrafyada 1980 darbesi sonrasını çocukların gözünden aktarıyor ve Kristal Ayı Ödülü için yarışacak. Türkiye'den festivale gelen üçüncü ve son film ise gençlik bölümünün kısa film yarışmasına kabul edilen „Gri Bölge“. Oyuncu-yönetmen Derya Durmaz'in çektiği bu yapım, hiç beklenmedik bir anda, kızının artık bakire olmadığını öğrenen bir anne ile kızı arasındaki iletişime odaklanıyor.
Türk video aktivistleri Berlinale'de
Berlin Film Festivali'nin Forum Expanded bölümü kapsamında görsel sanatlara ilişkin sempozyumlar ve sohbet toplantıları da düzenleniyor. Bu bağlamda „What if? Revisiting Images 1“ başlığıyla düzenlenecek bir etkinliğin konukları ise, Türkiye'den video aktivisti Oktay İnce ve video yapımcısı Alper Şen olacak. 1990'lardan bu yana göçe zorlanan Kürtlerin ve diğer azınlıkların protestolarını belgeleyen İnce ve Şen, 2004 ile 2014 arasından kayıtlar göstererek, muhalif bir arşiv oluşturmanın önemi konusunda konuşacak.