Berlinale’de Türk kadın yönetmenler

Berlinale’de Türk kadın yönetmenler

Nesrin ve Hatun İstanbul’da iki Kürt gündelikçi kadın. İş bulsun diye evden kovduğu kocasının yolunu gözleyen Nesrin, ufak kızıyla geçim savaşı verirken, komşusu ve arkadaşı Hatun ise temizliğe gittiği semtlerde ev alıp sınıf atlamanın hayalini kuruyor. Ancak ne Nesrin’in kocası dönecek gibi, ne de Hatun’un daha konforlu bir dairede yaşama hayali gerçekleşek gibi görünüyor. Temizliğe gittikleri yerlerde de, Kürt oldukları için daha değersizmiş gibi görülmeleri çok nadiren gelmiyor başlarına.

İlk uzun metrajlı filmi “Toz Bezi” ile Berlinale'nin Forum bölümüne davet edilen Kürt yönetmen Ahu Öztürk alt sınıftan gelmenin ve Kürt olmanın bir nevi “çifte kavrulmuş” ayrımcılığa yol açtığını belirtiyor. 1990’lara kadar Türkiye’de Kürt kimliğinin yok sayıldığını, ama artık bu realitenin tanındığını kaydeden yönetmen, fakat yine de Kürtlerin aşağılandığını vurguluyor:

“Burada inkar yok, dışlama yok, ama pis bulma, kötü bulma var. Bu çok daha sıradan, çok daha gizil faşizm bence. İlkindeki daha görünür, daha açık ve senin daha sağlam öfke duyabileceğin bir şey iken, burada daha gizli bir kötülük var bence. Orta sınıf şehir ‘Beyaz Türk’ünde böyle bir bakış var. Hem Kürt, hem alt sınıftan olan insanın bildiği bir şey bu. Bilir yani kendinden hoşlanılmadığını. Bireysel bir şey değil bahsettiğim. Kürt olmanın kaçılacak bir coğrafya gibi algılanmasının sebebi bence bu yani.”

"Çifte kavrulmuş ayrımcılık"

Şu anda Türkiye’nin güneydoğusunda yaşananlar da konunun aslında ne kadar güncel olduğunu gösteriyor. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde aylardır devam eden çatışma ve operasyonlar ve sokağa çıkma yasakları yüzünden sivil halk da büyük zarar görürken ülkenin diğer bölgelerinde çok büyük bir çoğunluk sessizliğini bozmaya yanaşmıyor. Yönetmen Ahu Öztürk için, filmindeki kahramanlarına yönelik ayrımcı tavırlar ve ifadeler de, işte tam da bu sessizliğin dallanıp budaklanabileceği ortamın meyveleri.

Ahu Öztürk “Bir sinema salonu kadar sessiziz biz, bir cehennemi izliyoruz, yarın öbür gün bunun filmi çekilse, ‘bu çok ağır’ denir ve kimse izlemez bu kez” diyor.

İlk bakışta sesi duyulmayanların, hikayesi anlatılmayanların küçük bir hikayesini anlatıyormuş gibi görünen “Toz Bezi”, aslında Türkiye’nin en ağır sorunlarını beyazperdeye taşıyor.

Filmi neden Türkiye’de çekmedi?

Berlinale’de ayrıca 2000 yılından bu yana Berlin'de yaşayan Aslı Özge’nin son filmi “Auf Einmal” da Panorama bölümünde gösterildi. Türkçeye “Ansızın/Aniden” olarak çevirebileceğimiz filmin konusu, yapımcıları, oyuncuları, dili, hepsi Almanca, ama sonuçta Aslı Özge de eğitimini Türkiye’de almış, orada sinema yapmaya başlamış bir isim, o yüzden onun da ismini zikretmek gerek. Özellikle de böyle kaliteli bir film çektiği için. Filmin konusu kısaca şöyle: Eşi iş seyahatinde olan Karsten’in evindeki bir partinin ardından, son kalan misafir Anna salonun ortasında hayatını kaybeder. Bu olay ile şüpheli duruma düşen Karsten’in ufak bir şehirde sürdüğü düzenli hayatı alt üst olur. Çevresindeki insanlar da birer birer etrafından uzaklaşır.

Aslı Özge, senaryoyu neden Türkiye’de çekmediğini şöyle açıklıyor:

“Türkiye’de böyle çekmek istemediğim için Almanya’da çektim, çünkü Türkiye’de bu filmi çekseydim, daha çok ahlakla ilgili konular filmin ön safhalarında olacaktı. Halbuki ben daha çok insan doğasına ait bir şeyler anlatmak istedim. İşte suç, imajımız... Toplumda hepimiz bir statümüzü korumaya çalışıyoruz, herkes tarafından sevilmek istiyoruz, hata yapmak istemiyoruz. Hep zaten toplumda üstümüzde bir baskı var, hep daha iyi olabilmek için. Bu baskı beni ilgilendiriyordu aslında. Birey olarak bununla nasıl başa çıkıyoruz. Bütün bunları tartışmak istediğim için daha nötr bir alanda bu filmi yapmak istedim. O yüzden Almanya’da yapmayı seçtim.”

Bir şüphenin anatomisi

Film son sahneye kadar seyirciyi avucunun içine alan bir psikolojik gerilim örneği. Karsten’in ne kadar suçlu olduğunu tam olarak kestiremiyorsunuz. Karakterin antipatik oluşu da neredeyse hemen suçlu yaftasını yapıştırmanıza neden oluyor.

Yarı belgesel havasındaki ilk filmi “Köprüdekiler” ile sayısız ödüle boğulan, ardından çektiği ve tamamen stilize edilmiş bir ortamda geçen “Hayatboyu” ile başarı çizgisini sürdüren Aslı Özge, Almanca çektiği ve Alman yapımı üçüncü filminde bambaşka bir kulvarda çıkıyor seyircilerin karşısına.

Aslı Özge “Kendimi çok fazla tekrarlamak ilgimi çekmiyor. Bir konuyu ya da bir şeyi yaptığım zaman, başka bir şey yapmak istiyorum. Kendimi denemek istiyorum, kendimi riske atmak istiyorum. Ben de hatalar yapmak istiyorum, dolayısıyla aynı şeyi yapmak istemiyorum” açıklamasını yapıyor.

Bu yüzden dördüncü filmini ister Türkiye'de, ister Almanya’da, ister bambaşka bir yerde çeksin, bizi şaşırtmaya aday bir yetenek Aslı Özge.