Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, 30 Mart yerel seçimleri sonrası Fethullah Gülen cemaatine yönelik "artık yok oldular" şeklindeki sözlerini yineleyerek, "Kendi uyguladıkları yanlış strateji ile kendilerini yok ettiler" açıklamasında bulundu. "Seçimde, yaptıkları somut çalışmalara rağmen bir güçleri olmadığı ortaya çıktı" diyen Atalay, "Bu yapı, bir nebze radikalleşme ihtimaliyle birlikte bundan sonra gelişemez ve zamanla ortadan kalkar" yorumunda bulundu.
Özellikle Gülen cemaatine yakınlığı ile bilinen kimselerce "İrancı" olarak nitelenen Atalay, "Ben kendim bağımsız bir kimseyim, herhangi bir grubun, yapının, cemaatin parçası değilim. Onların şahsımla ilgili İrancı, Şia gibi iddiaları da iftiradır" ifadesini kullandı.
Yeni Şafak'a konuşan Beşir Atalay'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Cemaat açısından bu seçim sonuçları ne anlama geliyor?
Cemaatin geldiği nokta yok oluş noktasıdır. Cemaatin çok yanlış bir strateji uyguladığı besbelli. Bunu kendi içlerinde de ifade etmeye başlayanlar var ve bu giderek de artacak. Cemaati bu noktaya hangi faktörlerin getirdiği, neden böyle bir karar verdikleri konusunda çeşitli şeyler söylenebilir; gerçek sebebi belki de bir gün kendileri açıklayacaklardır ve biz de gerçek sebepleri o zaman öğreneceğiz. Dershane gibi mevzuları tâli görmek gerekir.
Bu seçimin taşıdığı anlam neydi?
Bu seçim çok önemliydi. Çünkü bu seçimin ardından cumhurbaşkanlığı ve genel seçim olacak. Neredeyse ülke ile ilgili önemli bütün kararlar, bu bir buçuk yılda belirleniyor. Burada artık hükümetle ve Başbakan'la hesaplaşması olanların bir karar vermeleri gerekiyordu. Paralel Yapı'nın da taşeron olarak tercih edildiğini görüyoruz.
Paralel Yapı'nın büyük bir kavgaya yalınkılıç girmesindeki motivasyon ne olabilir?
'Yargıda, emniyette ve bürokraside yeterince güçlendik. Hem AK Parti, hem de yargı, iş dünyası, medya ve sanat çevresi gibi alanlarda birçok kişiyi dinleyerek oluşturduğumuz kayıtları da kullanarak Türkiye'de siyaseti biz dizayn edebiliriz' diye düşünmüş olabilirler. Nitekim iş dünyasında bu kayıtlarla şantajlar yapıldı. Ancak anlamadıkları şu ki, bu iktidar başka bir iktidar değil. AK Parti muhafazakar bir parti. Dini ve milli değerlere sahip ve inanç ve düşünce özgürlüğüne son derece önem veren ve bu doğrultuda hizmet veren bir hükümete neden böyle bir saldırı yaptıkları anlaşılamamaktadır. Hülasa, çok önemli tarihin not edeceği bir dönemi yaşadık.
Cemaat için 'Yok oldu' dediniz. Bu sonuca nasıl vardınız?
Kendi uyguladıkları yanlış strateji ile kendilerini yok ettiler. Çünkü bu yapı, güvenle alakalı bir yapı. Yine bu seçimde, yaptıkları somut çalışmalara rağmen bir güçleri olmadığı ortaya çıktı. Tabanlarındaki birçok insanın da onların işaret ettiği şekilde oy vermediğini düşünüyorum. Bu yapı, bir nebze radikalleşme ihtimaliyle birlikte bundan sonra gelişemez ve zamanla ortadan kalkar.
Başbakan seçim sonrasında yaptığı balkon konuşmasında Paralel Yapı ile ilgili mücadelenin kararlılıkla yürütüleceğini bir kez daha vurguladı. Nasıl bir mücadele öngörüyorsunuz?
Bahsettiğimiz mücadele, hukuk çerçevesinde olacaktır. Şu anda dinlemeler ve bunların hangi hukukî dayanakla gerçekleştirildiği incelenmektedir. Burada hatası olan, hukuku çiğneyen kişiler elbette yargıya havale edilecektir. Mücadele derken kastettiğimiz, işini düzgün yapan insanlar için geçerli değil. Yanlışlıklara ortak olan kişilere karşı hukukun içinde gereken yapılacaktır. Sayın Başbakanımızın bu hususta kararlı bir duruşu var. Hükümetimiz de, diğer tüm sorunlarda olduğu gibi idare-i maslahatçı davranmayacak, sorunu çözmek için kararlı bir biçimde hareket edecektir.
Paralel Yapı ile mücadele etme kararı bazı riskler içermiyor mu?
Risk alamayan, siyaset yapmasın. Korkak bezirgan misali, hiç risk almadan sorunları çözmeye çalışmak netice vermez. Türkiye, önemli bir ülke ve sorunları da ancak risk alarak çözülebilir. Bugünkü sorun için de, Çözüm Süreci için de durum budur.
Paralel Yapı tarafından en çok hedef alınan isimlerden birisiniz. Sizin için İrancı, Şii türü propaganda işletiliyor. Size karşı neden bu denli yoğun bir saldırı var?
Tam olarak bilemiyorum. Ben kendim bağımsız bir kimseyim, herhangi bir grubun, yapının, cemaatin parçası değilim. Onların şahsımla ilgili İrancı, Şia gibi iddiaları da iftiradır. İçişleri Bakanlığı yaptığım dönemde bu yapıya yönelik tasarruflarımızdan rahatsız olmuş olabilirler.
Mesela?
İstihbari bilgilerin önceden bazı yerlere servis edildiğini gördük. Bunlar affedilemezdi ve bazı tedbirler aldık bu yönde. Ancak 2011'in ikinci yarısından sonra orada maalesef farklı gelişmeler olmuş. Yapılanma yoğunluk kazanmış.