Beşir Atalay: Çözüm süreci bitti demek yanlış

Beşir Atalay: Çözüm süreci bitti demek yanlış

AKP Genel Başkan Yardımcısı Beşir Atalay, "Çözüm süreci' dediğiniz çalışmalar, düz bir yol değildir. Beklentiler olur, talepler olur, bazısı karşılanır, bazısı karşılanmaz ve böyle gider bu. Hemen böyle bazı sarsıntılar olduğunda, 'Bitti' diye bakmak yanlıştır" dedi.

NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Atalay'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Dün HDP Parti meclisi üyesine bir bıçaklı saldırı gerçekleştirildi. Saldırgan yakalandı suçunu itiraf etti. HDP iktidarı kendisini hedef göstermekle suçladı. Buna cevabınız ne olacak?

Dün başbakanımızda düşüncelerini ifade etti ne kadar kınadığını söyledi. Bende gerçekten HDP’ye ve parti meclisi üyesine geçmiş olsun diyorum. Biz siyasetin kendi kuralları içinde yapılması gerektiğini savunan bir partiyiz. Dolayısıyla bu tür olayları şiddetle kınıyoruz. Bunu da Türkiye'de sadece HDP’nin parti meclisi üyesine değil siyaset kurumuna yapılmış şiddet olayı olarak değerlendiriyoruz. Hiçbir yerde bizim çalışmalarımıza şiddet bulaşmamıştır. Şiddeti teşvik edici hiç bir ifademiz yoktur. Dolayısıyla bizim duruşumuz çok açıktır. Dün AK Parti’yi bu anlamda tahrik edici diye suçlamalarına çok üzüldüm. En iyi onların genel başkanları bilir bizim bu konudaki hassasiyetimizi ve tavrımızı. Biz özgür siyaset için çalıştık, siyasi partilerin kapatılması mümkün olmasın diye çalıştık. Dolayısıyla bizim duruşumuz çok açık ve nettir. Bunu başlarken geçmiş olsun dileklerimle birlikte HDP’li dostlarımıza ifade etmiş oluyorum ben.  Hükümetle ve HDP arasında ve çözüm sürecini yürüten aktörler arasındaki ilişkiye gelmek istiyorum. Sadece bu görüşmelerin yapılmaması üzerinden mi durumu görmek gerekiyor yoksa çözüm süreci şu anda askıda mı?

Hükümetin bu konudaki yaptığı gelişmeleri çalışmaları değerlendirmek lazım. Dolayısıyla dün saldırıyı gerçekleştiren kişi hemen yakalandı ve itiraf etti. Ben bugünde içişleri bakanımızdan bilgi aldım geri planında bir şey var mı çok ciddi çalışma yapılıyor. Ama kişi kendisi zaten suç aletiyle yakalandı ama başka bir şey var mı, bu olaylar genelde çok yalın değildir o da değerlendiriliyor. Çözüm süreci çok önemli bir konu tabi. Ben eskiden olduğu gibi çözüm sürecinin içinde olan ve onu koordine eden konumda değilim. Dolayısıyla bu konuları hükümetimiz ciddi biçimde yürütüyor. Ama Afyon’da ciddi bir istişare toplantısı yaptık. Hükümetimizin 12.yılıydı böyle bir yıldönümüyle de birleşti. Orada yeni formatımız içinde milletvekillerimizle görüşmelerde çok konuşulan konulardan biri oldu. Çok sağlıklı değerlendirmeler oldu orada. Kapanış kısmında baş bakanımız bu konuda önemli kararlarımızı kamuoyuyla paylaşmış oldu. Hükümetin duruşu partimizin duruşu çözüm süreci bizim için önemlidir. Samimi şekilde biz bunu yürütüyoruz, bu millete mal olmuş bir projedir, milletimizin bu projeden büyük beklentisi vardır. Bölgemizdeki bütün olumsuzlukların içinde tek olumlu yürüyen ve umut bağlanan bir projedir. Ama son zamanlarda Kobani bahanesiyle meydana gelen olaylarda ve olaylardan sonra bu konuda tartışmalar gelişti. Bu da hem parti içinden hem dışında bazı tereddütleri meydana getirdi. Afyon toplantımızda da bölgeden gelen veya başka bölgeden milletvekillerimiz tereddütlerini dile getirdiler. Kobani sonrası HDP’nin o çağrısı veya o çağrı sonrası meydana gelen olaylar kamuoyunu etkilemiştir. Ama bizim durduğumuz yer çözüm sürecini kararlılıkla yürütme düşüncesi içindeyiz. Ama bölgede bu şikayetleri ortadan kaldıracak, özellikle oradaki vatandaşların güvenlikle ilgili kaygılarını giderecek tedbirlerde almak durumundayız. Oradaki güvenlik birimlerimiz mülki amirler yeniden uyarılıyor, çözüm süreci bahane olarak kullanılmasın. Her türlü hukuk dışılığa güvenlik olaylarına şiddetle müdahale edilecektir. Oralarda eksik varsa güvenlik elemanı sayısı arttırılıyor. Bizim milletvekillerimizin de partilililerimizin de en önemli beklentisi bu. Çözüm süreci yürürken bu hukuk dışılıklara zamanında müdahale etmemesi veya yetersiz kalması söz konusu olmayacak. Kesilme diye bir şey olacağını düşünmüyorum. Çözüm süreci kendi mecrasında yürüyor. Her ülkede bu tür örneklerde krizler olur. Beklentiler olur talepler olur bazısı karşılanır bazısı karşılanmaz. Hemen sarsıntı olduğunda bitti diye karşılamak yanlış olur.  Ama bir taraftan bizimle görüşmüyorlar diyen bir HDP var, İmralı ile görüşme taleplerinin de kabul edilmediğini biliyoruz bu süreçte. HDP ile görüşülmezse İmralı ile HDP görüşmezse süreç nasıl devam edecek peki?

Hükümetimizin bu konuda çalışmaları var. Başbakanın o açıklamaları açıktır kararlılığı ifade ediyor. Kendi mecrasında yürüyor diye değerlendirdiğim çerçeve içinde algılanmalıdır.

AK Parti kampında sizin moderatör olduğunuz oturumda bu güvenlik politikaları ve süreç tartışıldı. Orada gazetelere yansıyan haberlerde hakimiyetin terör örgütüne kaptırıldığı yönünde bu kadar net eleştiri geldi mi? Geldiyse siz buna katılır mısınız?

Bu bir aile toplantısı ve yeni formatı Afyon’da planlarken her şey daha net ve açık konuşulsun diye bir zemin hazırladık. 3 konuyu aynı anda üç ayrı salonda yürüttük, isteyen istediğine katıldı. Dolayısıyla daha rahat konuşuldu. Çözüm süreci ile ilgili kimsenin bir tereddüdü yok ama bu güvenlik olayları bölgede güvenlik zaafının doğduğu ve bunun önlenmesi. Yoksa oradan basına yansıyan dolaylı bazen kulis haberi gibi filan ben orada da bana sordular basın mensupları, orada da anlattım. Bu bir aile toplantısı eğer basına açık değilse kulis haberleriyle yanlış olabilecek şeyleri yazmak ahlaki de değildir. Ama çok fazla şey çıkmadı.

Sürecin bulunduğu bu noktada bundan sonrası için siz şu anda AK Parti genel başkan yardımcısısınız ama uzunca bir sürede sürecin başındaki isimdiniz. Bu şekilde kalırsa önümüzdeki dönemde yeniden silahların konuşması gibi bir endişe ya da bir korku var mı?

Orada benim gördüğüm kendi düşüncem çözüm süreci uzun nefesli yürütülmesi gereken, sabırlı ve dayanıklı olunması gereken bir süreçtir. Ortada çıkan sorunlar varsa onları gidereceksiniz. Büyük engeller de çıkabilir ama temizleyeceksiniz. Çözüm sürecini yönetenler provokasyonlara hazırlıklı olacak. İçerde ve dışarıda çözüm sürecinin başarısız olmasını isteyen faktörler var. Dışarıda daha fazla. Öyle sistematik yürütülüyor ki kendi partimizin içine kadar bu duyguların etkili olduğunu görüyorsunuz. Çözüm sürecini yönetenler bunları nasıl tolere ederim diye yer hazırlaması lazım. Hemen bazı gelişmelerde bu kadar büyük projeler kesintiye uğramaz.

Dün HDP’ye yönelik saldırı da bir provokasyon olabilir mi yoksa münferit mi?

Çalışıyor arkadaşlarımız. Böyle olaylar da çok tesadüf olmaz. Doğrusu ben 6-7 Ekim'i hiç tesadüfi görmüyorum. Hepsini bunların yürüyen çalışmalarla ve Türkiye ile ilgili görüyorum. Biz 12 yıldır iktidardayız nice badireler atlattık çok tecrübe kazandık. Bütün bu gelişmelerin en manaya geldiğini çok iyi biliyoruz ve o hassasiyetler yürütüyoruz. Hükümetimizin de çözüm sürecini çok dikkatli yürüttüğünü biliyorum. O kesinti falan gibi şeyler söyleniyorsa bir sebebi vardır kesinti değildir süreç içinde bir yeri vardır.

3 Kasım AK Parti’nin iktidarının 12. yılıydı. Giderek otoriterleştiği yönünde eleştiriler var partinize ya da demokratikleşme adımları yönünde yukarı gitmesi gereken bir grafiğin durağan olduğu hatta kimi zaman aşağı yöneldiği, son güvenlik paketi ile ilgili tartışmaları da hatırlatarak soruyorum, bu otoriterleşme ve demokratikleşme adımlarının durması eleştirilerine?

Son zaman bu otoriterleşme gibi kavramlar kullanılıyor ve bu yayılmaya çalışılıyor. AK Parti’nin varlık sebeplerinden belki de en önemlisi tam bir demokrasi mücadelesidir. İlk yıllarımızda karşılaşılan zorluklar, Avrupa Birliği süreci içinde yürüttüğümüz reform paketleri, partimize karşı kapatma talepleri, elektronik muhtıralar filan bütün bunları göz önüne alarak biz Türkiye'yi tam bir normalleştirme ve demokratikleştirme mücadelesi verdik. 12 yılda en belirgin husus nedir diye baktığımda sessiz bir devrim diyorum. Bir halk hareketi değil tam bir siyaset ve hukuk içinde bütün bu çalışmaları yaptık. Kararlılığımız o konuda tamdır ve devam edecek. Son paketle ilgili orada getirilen şeyler var Molotofkokteyli gibi şeylerin bomba statüsüne sokulması, eli yüzü örtülü kişilerin mitinglerde vesaire.…

Orada daha çok polisin 24 saat gözaltı yetkisine…

Orada yine Avrupa Birliği müktesebatını göz önüne alarak biz hangi çalışmayı yaparsak yapalım Avrupa Birliği müktesebatını göz önüne alıyoruz. Burada güvenlik birimlerinin özellikle 6-7 Ekim olaylarında da olduğu gibi bazı yerlerde istenilen talebin hemen karşılanmaması, Bingöl olayları oradaki polislerimizin şehit olması vesaire onları da düşünerek güvenlik birimlerinin bazı makul talepleri varsa hükümet değerlendiriyor. Aslında bu daha tasarı haline gelmesi tam ne çıkacak onu bilemiyoruz. Ama genel manada orada asla demokratikleşme sürecimizi sorgulatacak bir şey olmayacak. 2015 seçimi sonrası da hedefimiz yeni anayasa. Eğer biz bu hedefi bırakırsak AK Parti kendi varlık sebebini bir kenara bırakmış olur. Siz Afyon’da bu son olaylardan en çok zara gören HDP oldu dediniz bunu siyasi perspektifle mi ortaya koydunuz elinizde somut anketler var mı?

Orada basın mensuplarımızla konuşurken o tür sorular geldi onu bilerek söylüyorum. Biz her ay bir Türkiye gündem araştırması yaptırıyoruz. Bu son araştırmada da Ekim ayı araştırması HDP’nin vatandaş tercihinde ciddi bir düşme var 5.5’e kadar düşmüş. Türkiye'de başka bir araştırma kuruluşumuzun da bir araştırması bana intikal etti aynı sonuç var bizimkiyle.

O düşen oy AK Parti’ye mi?

Biz kendi yerimizi koruyoruz yüzde 51 gibi bir yerdeyiz. Cumhuriyet Halk Partisi’nde de bir düşüş gördüm. Ortada açık sorular var Kobani sonrası meydana gelen şiddet olayları çok iyi analiz ediliyor. 6-7 ekim şiddet olaylarının en büyük oluşturucusu olarak HDP görülüyor. Orada örgüt yapmadı çağrıyı direk siyasi parti sokağa çağırdı. Ama kendi içlerinde de tartışmalar oldu kendi milletvekillerinin beyanları oldu bunun yanlış olduğu konusunda öz eleştiri yapanlar oldu.

Alevi açılımı konusunda nasıl adımlar atılacağı konusunda Bahçeli’nin dünkü grup konuşmasında yaptığı açıklamaları hatırlatmak gerekiyor. ‘Önyargılar kırılmalı Alevi kardeşlerimizin haklı taleplerine kulak tıkamanın izahı olmayacağını görmeliyiz’ şeklinde açıklamaları vardı. Belki bu yönde atılacak adımlara Milliyetçi Hareket Partisi’nden destek gelebilir.

Somut adım üzerinde çalışılıyor. Başbakanımız bizzat kendisi yürütüyor. Umuyorum bu defa somut adım atılır. Daha önceden belli noktaya kadar gelinmişti ama kendi içlerinde Alevi vatandaşlarımızın mutabakat olamadığı için biraz endişe ettik bir şey yaparız bir kesim memnun olur bir kesim olmaz anlamında son anda vazgeçtik. Şimdi tekrar bu teşebbüs yürüyor. Sayın Bahçeli’nin dünkü demecinden çok memnun oldum. Bu sadece Alevi vatandaşlarımıza yönelik çalışmalarda değil de önemli konularda parlamentoda siyasi partilerin işbirliği yapma geleneği giderek azaldı. Ama son zamanlarda iki bu konuda örnek gelişti. Çözüm süreci çerçeve yasasını çıkarırken Cumhuriyet Halk Partisi buna destek verdi eve meclisin yüzde 80’inin oyuyla çıkmış oldu. Burada da Milliyetçi Hareket Partisi’nin desteğini çok önemli görüyorum. Biz hükümet olarak bu çalışmalara muhalefet partilerini ne kadar çok katabilirsek o kadar başarılı sayabiliriz kendimizi.

Cem evlerinin statüsü ile ilgili bir adım beklenebilir mi?

İçeriğe dair bir şey söyleyemem bilemiyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dünkü grup toplantısında partinizi eleştirirken ‘ülkeyi Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiyor ama ne adaleti var ne kalkınması var. Adı var kendisi yok’ dedi. Bu ifadeyi kullanırken de yeni cumhurbaşkanlığı sarayına ve bu sarayın maliyetine gönderme yaparak eleştirisini yöneltti.

İlk cümlesini şimdi ana muhalefet partisi genel başkanından geldiği için önemsemek gerekiyor ama çok da önemseyemiyorum. Böyle genel ifadeleri çok kullanıyor. Eğer kalkınma kalmadıysa bir cümle söyle şu sebeple kalmadı diye. Türkiye'nin bu 12 yılda hangi ekonomik kalkınmayı gerçekleştirdiğini dünya biliyor. Ülkemizi 26. sıradan 17. sıraya çektik ekonomide G20 içindeyiz. Türkiye geneline bakın yollara, hastanelere bakın hayat standardının ne kadar yükseldiğine bakın. Uluslararası gösterge bunlar Türkiye'nin ürettiği şeyler değil. Fert başı milli gelir 2 bin 500 dolardı şu anda 11 bin dolar. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu kalkınma yok ifadesini kullanırken bir veri söylemesi lazım. Adalet diyorsa bizim en önemli mücadelemiz demokrasi ve adalet mücadelesi. Ana muhalefet olarak ilk dönemlerde kendileri de bunlara destek verdiler. O dönem Deniz Baykal vardı Cumhuriyet Halk Partisi daha farklı bir çizgideydi. Şimdi seçim yaklaşıyor muhalefet eleştirecektir ama muhalefetten eleştirirken tutarlı cümleler ve veriler isteriz biz.

Yeni cumhurbaşkanlığı sarayını iktidar olursam ODTÜ’ye teslim edeceğim dedi.

Kendisi bilir. İktidar olamayacağı için bu tür ifadeleri ne kadar kullanırsa kullansın. Kendi partisini genel başkan olarak nereden nereye getirdi, parti içinde ayrılmalar bölünmeler konuşuluyor. Onun için dışarıya dönük mesajlardan ziyade kendi partisine ve durumuna iyi bir baksın. Kendisinin iktidar olamayacağını biliyor böyle popülist bazı cümleler söylüyor.

Sayın başbakan partinizde de genel başkan yardımcılıklarından tek tek bilgilendirme aldı. Bundan sonra o aldığı brifinglerden sonra yönetimsel anlamda atılacak anlamda bir değişiklik planlanıyor mu?

Birimlerle çalışmaları hem bilgilenme hem de kendi düşüncelerini paylaşma toplantılarıydı. Aysını biliyorsunuz hükümetle de yapıyor kurumlarda da yapıyor. Bugün hem Merkez Bankası var hem MİT var. Orada da genel başkan yardımcılıklarını ziyaret ederek büyük bir nezaket gösterdi. Hangi çalışmalar yapılıyor bundan sonra ne yapalım istişare ettik. Partinin genel merkezini tanımış oldu biz bilgi sunduk ve bundan sonraki çalışmalarımızla ilgili bazı şeylerimiz oldu. Sosyal medyayı bizim içinde daha etkili yürütmemiz gibi kararlarımızda oldu. Doğrusu çok verimli oldu ama biliyorsunuz bizim hükümet olarak kendi platformlarımız vardır. Nasıl hükümette bakanlar kurulu var partide de iki kurulumuz var. MKYK ayda bir toplanır ama MYK mümkün olduğunda haftada bir toplanıyor. O yürütme kurulunda hem başbakanımız genel başkanımız hükümet çalışmalarıyla ilgili bilgi vermiş oluyor.

İl ve ilçe kongreleri için ayak basmadığımız yer kalmayacak dedi sayın Başbakan. Kendisi de herhalde her hafta sonu bir günde iki il şeklinde gezilerini sürdürecek. Özel geziler düşünüyor musunuz ve bütün Türkiye gezilebilecek mi?

Şu anda partimizin en yoğun çalışması kongrelere dönük. İlçe kongrelerimiz başladı. Sadece başbakanımız değil hepimiz her hafta sonunu değişik ilçelerde geçireceğiz. Mesela bana teşkilat başkanlığımız 4 ayrı ili verdi. O kongrelere hepimiz katılıyoruz. Genel başkanımızın seçime kadar gitmediği il kalmayacak. Seçim öncesi mitinglerde bütün illeri sığdıramıyoruz ama bir kısmına kongrelerde gidecek büyük kısmına da seçim öncesi mitinglerde gidecek. Seçim öncesi stratejik çalışmalarımızı da başlattık. O konularda hazırlıklarımızı başlattık. Partimizin bir sürekliliği var ama genel başkanımız değişti her seçimde vardır müzikler üretilecek seçime dönük sloganlar üretilecek vesaire erken zamanda o hazırlıkları yine benim koordinasyonumda yürüyor.

Seyahat programına baktığımızda bölge ilerline özel program olacak mı yoksa kongreler çerçevesinde mi gidilecek?

Büyük illerdeki büyük ilçelere gidilecek. Daha sonra il kongreleri başlayınca onunda programı hazır ama size hangi iller veremiyorum.

Yüzde 51’i muhafaza ediyoruz dediniz son araştırmaya göre. Bu anketler sayın Davutoğlu başbakan olduktan sonra yapılan ilk anket mi?

İkincisi. İkisinde de bizim oranımız o civarda.