Betonada | "Özgürlük ve Demokrasi Adası' adını vereceklerini söyledikleri Yassıada'yı betona boğmuşlar!"

Betonada | "Özgürlük ve Demokrasi Adası' adını vereceklerini söyledikleri Yassıada'yı betona boğmuşlar!"

Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, dün Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Vahap Munyar'ın dikkati çektiği Yassıada haberi için "Munyar'ın marifeti" ifadesini kullandı. Atay, "Özgürlük ve Demokrasi Adası' adını vereceklerini söyledikleri Yassıada’yı betona boğmuşlar" dedi.

"Çevre katliamı yapan insanlığın, bozduğu doğal dengeyi “kendi hesabınca” yeniden kurma yolunda ne güzel bir ruhunu kurtarma, vicdanını rahatlatma yöntemidir bu, sormayın gitsin!.." diyen Atay'ın "Betona tapanların mabedi yapıldı" başlığıyla (3 Eylül 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Tatili bitirip döndük, rutin tempomuzu tutarak gazetelere göz gezdirir olduk ki dakika bir-gol bir,Yassıada’nın yeni görüntüsü karşısında dehşete kapıldık!..

Dünkü Hürriyet’te Vahap Munyar marifeti ile verilen haberdeki fotoğraf, sadece ve sadece geçmişten hınç almak ile ne pahasına olursa olsun bugününü kurtarmak arasında sıkışıp kalmış bir dinbaz iktidarın dünyasında “demokrasi” ve “özgürlük” denince ne anlaşıldığının kristal berraklığıyla karşımızda duran bir resmi aslında…

“Özgürlük ve Demokrasi Adası” adını vereceklerini söyledikleri Yassıada’yı betona boğmuşlar!..

Elbette ne yaptıklarının da, bunun karşısında nasıl insanî tepkiler alacaklarının da farkındalar ve bu yüzden tüm bu olup bitenin başındaki karakterlerden Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’yla TOBB’a bağlı Gümrük ve Turizm İşletmeleri (GTİ) Yönetim Kurulu

Başkanı Arif Parmaksız demişler ki:

“Şu anda inşaat nedeniyle beton yoğun bir görüntü var. Proje tamamlandığında en az 100 adet yetişmiş ağaç dikeceğiz.” Maşallah size!..  

***

Çevre katliamı yapan insanlığın, bozduğu doğal dengeyi “kendi hesabınca” yeniden kurma yolunda ne güzel bir ruhunu kurtarma, vicdanını rahatlatma yöntemidir bu, sormayın gitsin!.. 125 odalı otel, 30 civarında betonarme bungalov, 600 kişilik konferans salonu, 1200 kişilik cami, ayrıca müzeler, kafeteryalar, restoranlar…

Ve buna karşılık 100 ağaç öyle mi?!

Siz ancak kendinizi kandırır ve bunun hesabını ne doğaya, ne de o inandığınız (tabii ne kadar içtenlikle inanıyorsunuz, o da tartışılır!) Allah’a verebilirsiniz!.. Ettikleri bir diğer lakırdı da şu: “Aslında adada ağaçtan çok maki vardı. [Böyle olmadığını, adanın eskiden yemyeşil olduğunu söyleyenler de var.] Dikilecek ağaç ve fidanlarla beton yoğun görüntü önemli ölçüde giderilecek.”

İşte bu da “çevrekırım”a (ecocide) hem bahane, hem de ön-ayak olan cahil cesaretinin bir başka nişanesi…

Acaba neden doğa ya da eğer istiyorsanız, önünde secde ettiğiniz Allah, Marmara’nın ortasındaki Yassıada’da ağaç bitirmek yerine maki bitirmiş ve bu bitki örtüsü ile uyarlı bir ekosistem var etmiştir de…

Siz şimdi güneş ışınlarını emecek toprak bırakmamacasına orayı cehenneme döndürecek bir betonlaşmanın yanına adeta çevrecilere “sus payı” nev’inden 100 ağaç dikmekten bahsediyorsunuz?..

Nedeni ortada: TOBB-GTİ tarafından yürütülen 500 milyonluk bir “proje” bu ve “İnşaat Ya Resulullah” şiarıyla hareket eden dinbaz iktidarın hükmünü sürdürebilmesi yolunda bu betonlaşmaya çok ama çok ihtiyaç var. “Yassıada” denince isimleri büyük acı ve hüzünle akla gelen Demokrat Parti maktul ve mazlumları da bu işin “paravan”ı ne yazık ki…

***

Biz böyle düşünüyoruz! AKP’nin bugün yaygın kitlesel desteğinin de, eksilmeyen “rıza üretimi”nin de arkasında inşaat kapitalizmi var. “Reis”in ağzından hiç düşmeyen, “Durmak yok yola devam” sözünün gerçek karşılığı da durmak yok yol yapmaya devam, yani kısacası “inşaata devam”dır. Ve nasıl tarif ediyordu eski Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce AKP’nin bu “ekonomi-politik” betona-taparlığını birkaç yıl önce, hatırlayalım:

“Beton makinesinin sesi bu ülkede hiç eksik olmasın! Bu beton makinesi böyle pat pat vurdukça Türkiye kalkınıyor. Bu beton pompaları hiç durmasın! Rabbim bu ülkeyi hep böyle kalkındırsın (…) ve o beton pompaları insanlara güzel güzel evler, yollar, otobanlar, havaalanları yapsın. Rabbim, bunu hep nasip etsin!..”

Başka söze hacet var mı?

Yassıada’yı Türk siyasi tarihinde kara bir leke, bir utanç mekânı olmaktan çıkarma bahanesiyle kolları sıvadılar, onu betona-taparlıklarının mabedi yapma yolunda ilerliyorlar.

Hepsi bu.