Beyler, parlak giymeyin

Beyler, parlak giymeyin

T24 - Milliyet gazetesi Cumartesi ekinde Melis Alphan erkeklere, bir kadın gözüyle neden parlak takım elbiseler giymemeleri gerektiğini anlatıyor.  Melis Alphan'ın gözüyle, "parlak ceket giyen erkekler, bunun gösterişli olduğunu düşünüyor." halbuki öyle değil, "atlete dahi razıyız, yeter ki parlak olan giysileri kadınlara bırakın" diye de ekliyor.Milliyet gazetesinde Melis Alphan'ın  "Ayaklı Abajurlar" başlıklı yazısı (24.10.2009) şöyle:

Biz kadınlar erkekleri ışık saçan abajurlar gibi parlak takımlarla ve ceketlerle görmek istemiyoruz. Havalı göründüğünüzü sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.

Daha önce erkekte en katlanamadığım kıyafetin atlet olduğunu yazmıştım.

Fikrimi değiştirdim, şimdi atlet nefretimle kapışabilecek ikinci kıyafeti açıklıyorum: Parlak ceketler, parlak takım elbiseler...Arkadaşlar, dostlar, beyefendiler, burada mesele sizin parlak takımları taşıyamamanız değil.

Dünya üzerinde parlak takımlarla karşımıza çıktığında “Vay be ne yakışıklı olmuş, parlak takım / ceket amma da yakışmış” diyebileceğimiz tek ber erkek yok.

Sean Combs / Puffy / Puff Daddy veya P. Diddy, hangi isimle çağırırsanız çağırın... İşte bu adam parlak takımlarla anılmak istiyor. Şarkılarından birinde “Şu konuda anlaşalım” diyor, “Parlak takımlı adamdan konuştuklarında benden söz edildiğini herkes bilsin”...

Buyrun sayın Diddy, parlak takımlar sizin olsun, dünyanın bütün parlak ceketleri de sizin tekelinize geçsin. Biz kadınlar için hiç sakıncası yok. Siz de gözümüze görünmeyin, olsun bitsin.Bizde parlakları genelde şarkıcı, türkücü ve oyuncu takımı giyiyor.

Çünkü kadınlar bir erkeğin parlak ceketini / takımını sadece saçlarını düzeltirken ayna görevi gördüğü için kabul edilir bulabilir.

Bizde genellikle şarkıcı, türkücü ve oyuncu tayfasının itibar ettiği parlaklar takımını erkeklerin nasıl bir ruh hali içindeyken beğendikleri benim aklımı gerçekten kurcalıyor.

Belki zayıf ışıklı odalarda giyip görüntünün vahametini idrak edemiyorlar. İlk işleri loş ışık veren ampullerini yenileriyle değiştirmek olsun.

Ya da belki bu ceketlerle gösterişli göründüklerini zannediyorlar. Eğer öyleyse, fena halde yanılıyorlar. Parlak ceket giyebilen erkekte bir doz kibir olduğu da çok ortada, kimse kusura bakmasın.

Anlıyoruz da erkekleri; biliyoruz erkek giyiminde tarz değişiklikleri çok minimal düzeyde oluyor. Kısalıp uzayacak bir etek boyu yok, üzerine çalışılacak bir bel çizgisi yok, bir sezon şişirilip diğer sezon söndürülecek omuzlar, kollar yok. Fanteziye kaçmadıkları sürece erkekler haliyle hayat boyu aşağı yukarı aynı şeyleri giymek durumunda kalıyor. 

Ama ne olur, atlete dahi razıyım, ne giyerseniz giyin...Yeter ki parlak olanları kadınlara bırakın.

Özellikle de parlak ceketleri ve takım elbiseleri...

Biz gri tonlarında parlak ceketlere / takımlara alışmıştık ki Cem Özer bu doreye kaçan renkteki parlak ceketle karşımıza çıktı. Ezberimizi bozdu. Bozmasaydı daha iyiydi. Çünkü parlak gri ceketten daha kötüsünün de olabileceğini bize göstermiş oldu.

Kırmızı kravata karşılık kırmızı ceket

Bana göre siyasetin rengi kırmızıdır. Cayır cayır yanan, fokur fokur kaynayan kırmızı...

Kırmızı lider rengidir. Ülkenin lideri, ortamın lideri... Lider dikkat çekmelidir, kırmızı gereğini yerine getirir ve dikkati çeker.

Daha önce kırmızı kravatın siyasetçiler için önemini, temsil ettiklerini buradan çok kez paylaştım sizlerle.

Kırmızı kravatın geçmişte ABD Başkanı Ronald Reagan ile birlikte nasıl “kırmızı güç kravatı” olarak nam saldığını, iktidarın simgesi olduğunu çoğunuz biliyordur.

Ama siyasette verdiği tek bir mesaj var; o da GÜÇ.Tabii siyasette erkek egemenliği olduğu için kadın siyasetçiler arasında yaygın bu tür kıyafet kodları yok.

Ama bir kodu alıp kendilerine uyarlamakta da serbestler tabii ki...

Almanya Başbakanı Angela Merkel tam da bunu yapmış.

Bir kadın siyasetçiyi kolay kolay kırmızı renkte bir kıyafetle göremezsiniz.

Çünkü gri çevrelerde kırmızı rengi detayda bırakmak yerindedir. Siyah takımla birlikte kullanılan kırmızı kravat küçük bir alan kapladığından bağırması gerektiğinden fazla bağırmaz.Oysa kırmızı bir ceket bir kilometre öteden giyeni belli eder, avaz avaz bağırır.

Merkel kendi konumunu da belirleyecek seçimde oy vermeye giderken de, koalisyon görüşmeleri yaparken de o kırmızı ceketi tesadüfen geçirmedi sırtına.

Dolabına kolunu uzatıp eline ilk gelen şeyi çekip almadı.Kırmızı ceketi giyerek vermek istediği bir mesaj vardı: Güç.“Güç bende...”

Coppola’nın üzümlü kravatı şaraplarına göndermeymiş

Geçtiğimiz hafta ünlü yönetmen Francis Ford Coppola’nın ülkemizdeyken taktığı üzüm salkımı desenli kravatına dikkat çekmiş ve Kraliçe II. Elizabeth’in Çankaya’ya giydiği elbiseden sonra bunu “İkinci salkım vakası” olarak adlandırmıştım. Kraliçe’nin ziyaret edeceği ülkelerin özelliklerine göre giyindiği, Türkiye’de de Anadolu kökenli bir sembol olan üzüm salkımı desenini tercih ettiğini hatırlatmıştım. Coppola’nın böyle bir gönderme yapıp yapmadığını kestirememiş, “Her halükarda güzel bir tesadüf” demiştim.

Alp Uysal adlı okurun verdiği bilgi bunun hakikaten bir tesadüf olduğunu ortaya koydu. Şöyle diyor Uysal: “Napa’da bağ ve şarapevi olan Coppola üzüm meraklısıdır. Kendi aile adlarını taşıyan şarapevi turistler tarafından en çok ziyaret edilen yerlerden biridir.”

Demek biz de onu ziyarete giderken üzüm salkımı deseninden şaşmayacağız.