T24 - İstanbul Beyoğlu'nda üç yıldır görev yapan Savcı Ali Şafak sayesinde 'işkenceye sıfır tolerans'la polis şiddetinin önüne geçilebileceği görev ve sorumluluk bilinciyle bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Nijeryalı Festus Okey’ın karakolda silahla öldürüldüğü, Mardinli Nezir Çirik’in dalağı patlayana kadar dövüldüğü, 1 Mayıs’ta sokak arasında tekmelerin konuştuğu, sadece ‘Trafiği açın’ dediği için bir babanın oğluyla tartaklanıp yola atıldığı, ilçe emniyeti yetkililerinin TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül’ün telefonuna bile çıkmadığı Beyoğlu’nda, 2007 Temmuz’da görev başlayan Savcı Ali Şafak sayesinde işkenceye ‘tolerans’ sıfıra indi. Savcı Şafak, üç örnek vakada, işkence mağdurlarının iddiaları doğrultusunda, polislere ‘işkence’ ve ‘ağırlaştırılmış işkence’ iddialarıyla davalar açtı. Şafak; kolları ve burunları kırılacak şekilde dövülüp polislerce “Onlar bizi dövdü” diye suçlanan üç genci haklı gördü. Polisin tutanağını dikkate bile almayan Şafak, üç polis hakkında 48 yıla kadar hapis istedi. Şafak, üç yıl önce Taksim Polis Merkezi’nde gördüğü şiddet nedeniyle dalağı alınan Nezir Çirik’in iddiasını da davaya dönüştürdü ve 12 polise ‘ağırlaştırılmış işkence’ suçu ve 24 yıla dek hapis istemiyle dava açtı. Savcı son olarak Öztürk Aladağ’ın 1 Mayıs 2009’da bir sokak arasında polislerce çembere alınarak dövülmesi ve Naciye Kaplan adlı gencin de kayıt dışı gözaltına alınıp dövülmesini de cezasız bırakmadı. Şafak, beş polise 26 yıla kadar hapis istedi. Beyoğlu’na Nevşehir’den atanan Şafak’ın görev süresi bu ay doluyor. Kayıt dışı dayak ve gözaltıya 26 yıl istedi 1 Mayıs 2009’da öztürk Aladağ’ın Tarlabaşı Alhatun Sokak’ta polislerden yediği dayak, bir kameraya takılmıştı. Geçen yılki 1 Mayıs’ta DİSK korteji Şişli’den Taksim’e yürürken, bu güzergâh dışındaki sokaklar ve caddelerde çatışmalar yaşanıyordu. Binlerce katılımcı 1 Mayıs 2009’u Taksim Meydanı’nda kutlamak istiyordu. Onlardan bir kısmı da Tarlabaşı’ndaki Alhatun Sokağı’nda polisle karşı karşıya gelmişti. Sokağa bakan bir pencerenin arkasında, titrek bir elin tuttuğu kamera şu görüntüyü kaydediyordu: Bir genç, maskeli polislerce yere yatırılarak tekme, yumruk ve coplarla dövülüyor, ardından götürülüyordu. O kişi, 28 yaşındaki Öztürk Aladağ’dı. 2 Mayıs’ta bu kayıtla ortaya çıkan Aladağ, omzu ve alnındaki morartıları ortaya koyan sağlık raporuyla birlikte Beyoğlu Savcılığı’na giderek hem sokakta hem götürüldüğü Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde dövüldüğünü belirtip şikaâyetçi oldu. Aynı sokakta gözaltına alınan diğer kişi ise 22 yaşındaki Naciye Kaplan’dı. Kaplan, 8 Mayıs’ta yaptığı şikâyete kanıt olarak gazetelerde yayımlanan bir fotoğrafını sundu. Fotoğrafta Kaplan, koluna girmiş, biri maskeli iki polisçe götürülüyordu. Kaplan da savcılığa başvurdu. Coplanarak ve tekmelenerek dövüldüğünü, saçından sürüklenerek emniyete sokulduğunu anlattı.
22 yaşındaki Kaplan’ın sağlık raporunda boyun hareketlerinde kısıtlılık, sol meme altında ağrı, iki bacakta, sol diz kapağı ve baldırında morluk, sağ bileğinde şişlik, sol şakağında morluk saptandı. Kanıt, kamera ve küpür İki dosya 13 Mayıs’ta birleştirildi. Aladağ’ın kanıtı kamera kaydı, Kaplan’ınki gazete kupürleriydi. Bayrampaşa Çevik Kuvvet Şubesi’nde komiser yardımcısı olan Nuh Mete Damgacı, şubede polis olarak görev yapan Veli Tarım ve Beyoğlu Emniyeti’nden Ayhan Aktaş ve Kemal Güney ile Fatih GBT Şubesi’nde görevli Ayhan Baştürk teşhis edildi. Aladağ ve Kaplan’a ilişkin gözaltı kaydı bulunmadığı ve yakalama tutanağı da tutulmadığı ortaya çıktı. Beyoğlu Savcısı Ali Şafak soruşturmayı 30 Haziran’da bitirdi. Beş polis hakkında ‘işkence’ ve ‘kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak’ iddiası ve 26 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. Beyoğlu 1. Ağır Ceza’daki davanın ilk duruşması, 2 Aralık 2010’da. Dalak patlatan dayağa üç yıl sonra dava açtı
Nezir Çirik’in karakolda yediği dayağın ardından dalağı alınmıştı. Mardinli Nezir Çirik, arkadaşı Arif Kılınç’la birlikte 10 Ağustos 2007’de Tarlabaşı’na babası Saim’in evine gitti. İki arkadaş, ziyaret dönüşü saat 20.00 civarında Demirbaş Sokak’ta resmi ve sivil polislerce durdurulup arandı. Çirik’in iddiasına göre üzerlerinde çakı bulununca Taksim Polis Merkezi’ne götürüldüler: “Tutanakta, ‘kimliğini göstermemek ve direnmek’ yazıyordu. ‘İmzalamam’ deyince nezarethaneye konulduk. Arkadaşım nezarethaneye girmeden önce bir sigara yakınca bir komiser onu azarlayıp sigarayı söndürttü. O da, ‘Bari arada bir verin’ dedi. Bunun üzerine dört-beş polis arkadaşımın üzerine atıldı. ‘Yapmayın, sinir hastasıdır’ dedim. Dinlemediler. Arkadaşımı korumak isteyince boynuma cop geldi. Yüzüme darbe gelmesin diye yüzümü kapayınca boşluklarıma, hayalarıma tekme attılar.” Çirik’e göre dayaktan sonra nezarethanede, çektikleri acı yüzünden tepki gösterip bağırınca dışarı çıkarıldılar: “Bu kez anlattığımız gibi bir tutanağı yazıldı, imzaladık. ‘Gidebilirsiniz’ dediler. ‘Olmaz, hastaneye götürün’ dedim. ‘Bırakıyoruz işte’ dediler. Dışarı çıkarıldık.” Kılınç’ın eşi ve kayınbiraderi de karakolun önüne gelmişti. Çirik’in iddiasına göre, karakol çıkışında Kılınç, kendini yere atarak bağırdı: “Devriye gezen polis gelip dördümüze de vurdu. Duvarın önüne yığıldım. Sonra ‘Sizleri hastaneye götürüyoruz’ denilerek araca konulduk. Bizi Dolapdere’de yolda attılar.” Arkadaşlarının hastaneye kaldırdığı Çirik’in darp nedeniyle dalağının patladığı belirlendi ve dalağı alındı. Çirik, suç duyurusunda bulunduğu halde, ilk açılan davada ‘görevi yaptırmamak için direnme’ iddiası ve ‘sanık’ sıfatıyla yargılandı.
Beyoğlu 6. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki dava, Aralık 2008’de beraatle sonuçladı. Çirik’in şikâyetiyle ilgili soruştumaysa 34 ay sürdü. Savcı Ali Şafak, soruşturmayı 1 Temmuz 2010’da bitirip 12 polis hakkında dava açtı. Aralarında Komiser Yardımcısı Ergün Işıldar’ın da yer aldığı sanıklar, TCK’nın 95. maddesine göre, ‘ağırlaştırılmış işkence’ iddiası ve altı- 24 yıl arasında hapis cezası istemiyle Beyoğlu 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 5 Kasım 2010’da hâkim karşısına çıkacak. ‘Onlar vurdu’ diyen polisler inandıramadı: 36 yıla dek hapis istemi Savcı Ali Şafak’ın Beyoğlu ilçesinde ‘faturasız’ bırakmadığı polis dayaklarından bir örnek de geçen yıla ait. Beyoğlu’nda, 5 Mart 2009’da Sosyalist Parti üyesi üç genci burunları ve kolları kırılacak şekilde dövüp “Onlar bize saldırdı” diye tutanak hazırlayan üç polis, Savcı Ali Şafak’ı inandıramamıştı. Savcı Şafak, üç polis hakkında ‘işkence’ ve ‘ağırlaştırılmış işkence’ suçlarından 48 yıla kadar hapis istemiyle dava açmıştı... Slogan ve polise saldırı’ Savcı Şafak tarafından hazırlanan iddianameye göre; polis memurları Cihan Saraç, Osman Tozan, Recep Koç ve Habipkaradelioğlu 5 Mart 2009’da Sosyalist Parti üyeleri Ufuk Özgün Erhan, İbrahim Doruk Balkan ve Ufuk Göllü’ye kimlik sordu. Polis tutanağına göre kimlik sorulan kişiler bunu reddedip, slogan atmış hatta polise yumruk, tekme ve tokatla saldırmıştı. Kırık, morarma, şişlik Polislerin “Bize saldırdılar” dediği Göllü’nün sağ göz çevresi morardı, burnu kırıldı, kolu, göğsü ve kafasında şişlikler oluştu. Erhan’ın sol bileği kırıldı ve kafasında şişlikler oluştu. Balkan ise hafif şekilde yaralandı. Aynı tutanakta, üç eylemci tarafından dövüldüklerini öne süren polislerinse ‘basit tıbbi müdahaleyle iyileşecek şekilde’ darp gördükleri belirlendi. Tutanağı dikkate almadı Savcı Ali Şafak, dava iddianamesinde yer verdiği bu tutanağı dikkate almayarak, polislerin ‘Zor kullanma sınırını aşıp işkenceye varacak şekilde kasten yaralama eylemini gerçekleştirdikleri, müştekilerin kelepçelendikten sonra biber gazı sıkılarak kasten yaralama eylemine devam ettikleri, bu eylemin araç içerisinde sürdüğünü’ saptadı.
Suçlanan polislere dokuz yıldan 36 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.