Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın oğlu ve Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan, "Aslında şu anda yaşadığımız 15 Temmuz'un yanında çok küçük bir şey. Allah'ın izniyle bunun üstesinden bizim ülkemiz gelecektir. Çünkü ekonomik temelleri sağlam olan bir ülke Türkiye" dedi.
'UNESCO Geleneksel Sporlar ve Oyunlar 4. Müşterek Danışma Toplantısı', Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan ile UNESCO Geleneksel Spor ve Oyunlar komitesi yetkilileri ve konuk ülkelerin bakanlarının katılımıyla İstanbul'da gerçekleşti.
Ataşehir'de bir otelde düzenlenen toplantının açılışında konuşan Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, geleneksel sporların dünyada yeniden yaygınlaşmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Geleneksel sporların ülkelerin geçmişinden izler taşıyan birer kültür olduğunu ifade eden Bakan Kasapoğlu, dünyanın kültürel zenginliklerinin yeniden buluşmasına vesile olduğu için Dünya Etnospor Federasyonu Başkanı Bilal Erdoğan ile geleneksel sporlara verdikleri destek için UNESCO yetkililerine teşekkür etti.
Kasapoğlu, "Her milletin mazisi kendisi için ne kadar kıymetliyse dünya için de o kadar kıymetlidir. Sorumluluk makamı olarak bizim vazifemiz bu sporların gençlerimiz arasında daha fazla saygınlık, popülarite kazanmasına yardımcı olmaktır. Kendi toplumuyla ve değerleriyle barışık bir gençlik, dünyada da barışı ve huzuru tesis edecektir. Bu gençler sahip oldukları kıymetli yadigarları gönüllü birer elçiler olarak tüm dünyaya tanıtacaklardır" dedi.
Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak geleneksel sporların tanıtımı adına pek çok faaliyet yürüttüklerini kaydeden Kasapoğlu, "Çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz. Çünkü gelenek ve geleceği birleştiren bu ruhun bir parçası olmak bizim için büyük bir mutluluk vesilesidir. Dünya Etnospor Konfederasyonu ve UNESCO işbirliğinde düzenlenen bu toplantının dünya sporuna hayırlı olmasını temenni ediyorum" ifadelerini kullandı.
Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan da toplantıdaki konuşmasının ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada, konfederasyon olarak geleneksel sporların ve oyunların desteklenmesine yönelik verdikleri önemin altını çizdi. UNESCO'nun bir spor kuruluşu olmadığını daha çok somut ve somut olmayan kültürel mirasın korunmasıyla ilgili çalıştığını anımsatan Erdoğan, "Onların geleneksel sporlara ilgisi, somut olmayan kültürel miras açısından; biz ise tabii ki geleneksel sporlarımızın somut olmayan kültürel miras olarak tanıtılmasını önemli buluyoruz. Ama Dünya Etnospor Federasyonu olarak bu sporların icrasına çok önem veriyoruz" diye konuştu.
UNESCO'nun çalışmasına bu yönden katkı vermeyi umduklarını kaydeden Erdoğan, "Bizim geleneksel sporlarla ilgili en temel aksiyon maddemiz, yerel yönetimlerin geleneksel sporların gelişmesine katkı sağlamasıdır. Çünkü geleneksel sporlara gerekli taban ilgisinin olduğunu görüyoruz. Sadece Türkiye'de değil, başka ülkelerde de bunun böyle olduğunu görüyoruz. Yeter ki yerel yönetimler buna sahip çıksın. Batı kültürünün hegemonyası altında dünyanın böyle bir tek renkliliğe doğru gittiğini görüyoruz. Dünyada siyasi ve ekonomik olarak tek kutupluluk, çift kutupluluk tartışılmıştır, tartışılacaktır. Ama kültürel olarak dünyanın tek kutupluluğa, tek renkliliğe gitmesi kabul edilebilir bir şey değildir. Dünya Etnospor Federasyonu'nun temel felsefesi dünyanın renkliliğini bir zenginlik olarak kabul etmek, kültürlerin birbirlerine saygısını, dünyanın huzuru ve barışı için bir alt yapı adımı olarak görmektir" şeklinde konuştu.
Bilal Erdoğan, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Bir gazeteci tarafından "Türkiye'ye karşı yürütülen bir ekonomik savaş var. Türkiye'nin buna karşı bir reaksiyon var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklinde yöneltilen soruya Erdoğan, şöyle yanıt verdi:
"Bizim özgüvenle hareket eden bir ülke olmamız, kendi kararlarını kendisi veren bir ülke olmamız tabii ki birilerini rahatsız ediyor. Dünyanın tek renkliliğe doğru gitmesi, bunun bir zorbalıkla zorlanması; kültürel alanda yaşadığımız budur aslında. Bir spor endüstrisinden, müzik, sinema endüstrisinden bahsediyoruz. Başkalarının araya girmesine izin verilmeyesice adeta bir tezgahın olduğunu görüyoruz. Bunun bir uzantısı, ekonomik alanda da yani ekonomik olarak bir ülke güçlendiği zaman, kendi kararlarını dış ilişkilerde kendisi vermeye soyunduğu zaman dünyada, rekabet var, siyasi nüfuz alanlarını genişletmeye çalışan büyük güçler var. Bunların oyunları başladığı zaman da ister istemez kalkıyorlar sabotaj girişimleriyle neler yapıyorlar.
İşte 15 Temmuz'u yaşadık. Aslında şu anda yaşadığımız 15 Temmuz'un yanında çok küçük bir şey. Allah'ın izniyle bunun üstesinden bizim ülkemiz gelecektir. Çünkü ekonomik temelleri sağlam olan bir ülke Türkiye. Kim ne derse desin, şunun bunun ne dediğine bakmadan biz ülkemize güvenmek zorundayız. Biz büyüyen bir ülkeyiz. Genç nüfusu olan, insan sermayesi güçlü olan bir ülkeyiz. Ciddi krizleri atlatmayı başarmış ve bu krizlere karşı ciddi dayanıklılık kazanmış bir ülkeyiz. Benim bunlarla ilgili bir endişem yok ama biz millet olarak, Malazgirt'te bizi zafere taşıyan, Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda bizi zafere taşıyan o şuur... 'İşte rakip benden güçlüymüş, karşıdaki benden büyükmüş' ezikliğiyle hareket etmek değil, 'benim özgürlüğüm, benim inancım, benim birliğim hepsinden önemli'. Biz yeter ki bu kutsal ruhu yaşatalım. Bunu yaşatırsak, Allah'ın izniyle hem bölgemizde huzuru hakim kılabiliriz, hem de bu tür sabotaj girişimlerini, global zorbalıkların karşısında güçlü durmuş oluruz."
Toplantının açılış bölümü protokol üyelerinin aile fotoğrafı çektirmesiyle sona erdi. Toplantı, çeşitli oturumlarla bugün ve yarın devam edecek.