Hilal KöylüAnkara
Belarus-Polonya sınırındaki göçmen krizinde göçmenlerin yasa dışı şekilde Belarus’a taşındığı iddialarıyla gündeme gelen Türkiye, bu iddiaları yalanlasa da, Belarus'a gitmek isteyen Irak, Suriye ve Yemen vatandaşlarına bilet satışını durdurdu. Belarus’a gitmek isteyen Irak, Suriye ve Yemen vatandaşlarının uçaklara alınmayacağını duyuran Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, kararın ikinci bir emre kadar yürürlükte olacağını açıkladı.
Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel, desteği ve iş birliği için Türk yetkililere teşekkür ederken, Türkiye’nin bu kararı Polonya Dışişleri Bakanı Zbigniew Rau ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun telefon görüşmesinden sonra aldığı belirtiliyor.
Türk ve Polonyalı diplomatik kaynaklara göre görüşmede bir yandan sorunun bir tarafı olmamasına karşın Türkiye’nin sorunun bir parçası gibi gösterilmeye çalışılmasından ve Türk Hava Yolları’na (THY) dönük iddiaların ortaya atılmasından duyduğu rahatsızlığı dile getiren Çavuşoğlu, Rau'dan gelen "Düzensiz göçle mücadelede iş birliğinize ihtiyacımız var" mesajını olumlu karşıladı.
Belarus havayolu şirketi Belavia’nın, THY ile işbirliği içinde 4 ila 7 uçuş düzenleyerek her uçuşta 180 göçmeni İstanbul’dan Minsk’e taşıdığı iddiaları ortaya atıldığında THY, hiçbir uçuşunda uluslararası otoritelerle iş birliğinin dışına çıkılmadığını duyurmuştu.
Ancak AB’nin doğu sınırlarından girmeye çalışan göçmenlerin geldiği ülkeler Irak, Suriye, Afganistan, İran ve Türkiye olarak gösterilmiş, AB makamları Türkiye’nin kaçak göçmenlerle mücadelesini daha da güçlendirmesi gerektiğini vurgulamıştı.
Türkiye’nin Belarus’a gitmek isteyen Irak, Suriye ve Yemen vatandaşlarına bilet satmama kararının, "siyasi ve idari bir karar" olduğunda hem Türk hem de Avrupalı diplomatlar hemfikir. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) AB Direktörü Nilgün Arısan, Türkiye’nin bu kararı "AB’yi kaybetmemek için aldığını" düşünüyor. Arısan DW Türkçe’ye, "Polonya, Türkiyenin AB'ye üyelik sürecini destekleyen bir ülke. Ortada seyahat özgürlüğüne aykırı, siyasi ve idari bir karar var ama Ankara belli ki Polonya’yı kaybetmemek için böyle bir karar aldı" diyor.
Bir dönem Türkiye’nin AB Daimi Temsilciliği görevini de yapan emekli büyükelçi Selim Kuneralp ise "Ortada siyasi bir talep ve idari bir karar var. Türkiye, göçmenlerin yasa dışı bir şekilde Belarus’a taşındığı iddialarını yalanlamıştı ama demek ki Polonya tam tersini düşündüğü için Ankara’dan siyasi bir talepte bulunmuş. Ankara’nın da bu talebe olumlu yaklaşması doğrudur. Aksi durumda, bir AB sınırında büyüyen krizin nedeni Türkiye olurdu" yorumunu yapıyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden göç uzmanı Prof. Ayhan Kaya ise Irak, Suriye ve Yemen vatandaşlarına bilet satışı yapılmaması kararının düzensiz göçle mücadelede sadece "geçici bir çözüm" olduğunu düşünüyor. Kaya DW Türkçe'ye, "AB şu an bir tehdit altında. Polonya ve Almanya, düzensiz göçten çok rahatsızlar. Türkiye’nin de AB’ye karşı yükümlülükleri var. Düzensiz göçmenler konusunda daha sıkı tedbirlerin alınması da çok normal" diye konuşuyor.
Ancak Kaya’ya göre hem AB’nin hem de Türkiye’nin unuttuğu bir gerçek var. Kaya, bu gerçeği, "Düzensiz göç unsurları, yani göçmenler, bir takım kapılar kapandığında göçmen kaçakçılığı yapanlara yöneliyor, kendilerine başka kapılar buluyor. Göçmen yaratan ülkelere destek gitmediğinde daha iyi bir hayat için yollara düşen göçmenler daha maliyetli ve daha zor yolculukları her zaman göze alabiliyorlar. Bu yüzden geçici çözümler yerine kalıcı çözümlere odaklanılması gerekiyor. Göçmen kaynağı ülkelere maddi destek götürülmeli" sözleriyle anlatıyor.
Peki seyahat özgürlüğünün kısıtlanması, Irak, Suriye ve Yemen vatandaşlarına bilet satılmaması konusunda göçmen hukuku ne söylüyor?
Van 100. Yıl Üniversitesi Nüfus ve Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Orhan Deniz’e göre bilet satışıyla ilgili kararın mutlaka daha açıklayıcı bir şekle dönüştürülmesi gerekiyor. Deniz DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, "Türkiye’ye yasal yollardan gelmiş insanlara bilet satılmayacaksa özgürlüğün kısıtlanması anlamına gelen bir karar var ortada. Yok eğer kaçak yollardan geldikleri tespit edilmişse, onların engellenmesi doğrudur. Kararın kimlere, nasıl uygulanacağı açıklanmalıdır ki tüm göçmenler nasıl bir uygulamayla karşı karşıya olduklarını bilsin" ifadesini kullandı.
Dış Politika Enstitüsü Başkanı Prof. Hüseyin Bağcı ise bilet satışıyla ilgili kararı, "Var olan uluslararası hukukun ihlali" olarak tanımlıyor. Bağcı bu ihlalin, ülkelerin kendileri için tehdit gördükleri bir durumda karar alma hakkına da sahip olmalarından kaynaklandığına dikkat çekiyor.
"Dünyada var olan uluslararası hukuk sürecinin kaosa dönüştüğü bir süreç yaşıyoruz. Devletler, uluslararası hukuka uymama haklarını kullanmaya başladı. Polonya istedi ve Türkiye karar aldı. Durum bu, yapılacak bir şey yok" diyen Bağcı, "Göç krizinin öyle ya da böyle çözülmesi gerekiyordu. Ama esas olan, kalıcı çözüm için nasıl bir adım atılacağı sorusudur. AB de, tüm dünya da bunu düşünmelidir" eleştirisini getiriyor.
Ceza hukukunun duayen isimlerinden Prof. İzzet Özgenç de, bilet satışıyla ilgili kararın nasıl ve neye dayanarak alındığı konusunda Avrupa ve Türk makamlarının kamuoyuna ayrıntılı açıklama yapması gerektiğini savunanlardan.
Özgenç DW Türkçe'ye, "Bir mal ve hizmeti satarken hiç kimse –bilet satmıyorum- diyemez. Satmıyorum dediğiniz anda ayrımcılık suçu işlersiniz. Vize kısıtlaması olmayan, pasaportu olan herkesin seyahat özgürlüğü vardır. Siz bu insanlara bilet satmadığınız anda o insanlara karşı ceza hukuku bakımından sorumlu olursunuz. Ayrımcılık yapamazsınız" diyor.
Prof. Özgenç’e göre vize kontrollerinin neden artırılmadığı, sorunun kökenine neden inilmediği soruları üzerinde durup, düşünülmesi gerekiyor. Özgenç diğer yandan "Göçmen krizini çözeceğim diye hak ihlallerinin önünü açmak evrensel hukuka sığmaz. Hiçbir vize sorunu yoksa ve pasaportu sağlamsa sizden bilet isteyen herkese bilet satmak durumundasınız. Kararın ayrıntıları kamuoyu ile paylaşılmalı" çağrısında bulunuyor.