Bilge köyü imamı: Biraz da Kürt olalım

Bilge köyü imamı: Biraz da Kürt olalım
Mardin’deki katliamda hayatını kaybeden Bilge köyü imamı Hacı Kazım Ozan, facebook’ta kurduğu ‘Türk – Kürt kardeştir” adlı grupta Kürt sorununa ilişkin düşüncelerini yazmış. O yalnızca bir imam değildi! - VİDEOMardin’deki katliamda hayatını kaybeden İmam Hacı Kazım Ozan’ın Facebook’taki sayfasında Türk – Kürt kardeşliğine ilişkin görüşleri de yer alıyor. Facebook'ta 'Kürt-Türk Kardeştir' grubu kuran Ozan “Türk Kürt kardeşliğini pekiştirelim” ve “Biraz da Kürt olalım” başlıklı yazılar yazmış. Ozan, Türk-Kürt kardeşliğini pekiştirelim başlıklı yazısında, "Osmanlı döneminde Türkler ve Kürtler İslam milletinin birer unsuru olarak birbirlerinden farklı muamele görmediler; yüzyıllar boyunca birbirleriyle evlenerek kaynaştılar. Öyle ki bugün Türkiye'de Türk kimliğinin nerede bittiğini, Kürt kimliğinin nerede başladığını belirlemek kolay değildir. Türkiye'nin her karış toprağı kendini Türk sayanlar kadar Kürt sayanların da vatanıdır. Kürt kökenlilerin büyük çoğunluğu ülkenin Türk çoğunluklu batı bölgelerinde yaşamaktadır. En çok sayıda Kürt'ün yaşadığı şehir, ne Süleymaniye, ne Erbil ne de Bağdat, İstanbul'dur. Kürt kökenlilerin Türkiye'nin siyasi, iktisadi ve kültürel elitleri içindeki payı, nüfustaki paylarının çok üzerindedir. Türk ve Kürtler arasındaki yakınlık ve karşılıklı etkileşim öylesine derindir ki, Türkiye'deki Kürt milliyetçiliğinin esin kaynağı Türk milliyetçiliği olduğu gibi, Türk milliyetçiliğinin gelişmesinde de Kürt kökenliler rol oynamıştır. PKK, önemli ölçüde, Türkiye radikal solu'nun bir ürünüdür." ifadelerini kullanıyor. ‘Bu ilgisizlik neden’ "Biraz da Kürt olalım" başlıklı yazısında ise Ozan, "Kürtlerle Türklerin arasında bir sorun yok' ifadesi de derinlerdeki gerçeği yansıtmıyor. Evet, çatışma yok, gerginlik yok, birçok konuda ayrımcılık da yok; ama Türkler, bu ülkede bin yıldır birlikte yaşadığı Kürtlerin kültür, dil ve duyuş alanlarının ne kadar 'içinde'? Bu sorunun cevabından çok emin değilim doğrusu. Daha kestirmeden soralım; Türkiye'de Kürt kökenli olmamakla beraber Kürtçe bilen kaç kişi var sizce? Bütün Kürtler anadillerinin yanında mutlaka Türkçeyi de öğrenirken bugün kaç Türk Kürtçe konuşabiliyor acaba? Türkiye genelinde bu sayının bir iki bini aşacağını hiç sanmıyorum. Bu önemsiz bir konu değil; bizim Kürtlerle ilişkilerimizde 'onların özel alanları'na ne kadar 'uzakta' durduğumuzu yansıtıyor. Bin yıldır birlikte yaşadığımızı söyleyip bağlılık, sadakat ve hatta itaat beklediğimiz Kürtlerin dillerine bu ilgisizlik neden? Az biraz eğitimli, kentli her Türk, İngilizce, Fransızca, Almanca ve hatta Rusça üç beş kelime bilir. En azından 'merhaba', 'günaydın', 'teşekkürler', olmadı 'seni seviyorum' demeyi kıvırır. Çıkın sokağa sorun, bin yıldır beraber yaşadığımız 'bizim' Kürtlerin dilinden bunları söyleyebilen kaç Türk var? 15 yıl öncesine kadar varlığı inkâr edilen, 5 yıl öncesine kadar dilini herhangi bir şekilde öğretme imkânından yoksun olan bir halkın dilini bilmek kolay olamazdı, doğru. Yine de birlikte yaşayan, komşu olan, akraba olan insanların dili sosyal alanda bile olsa biraz ilgi görmeliydi." 'Kürtçe teşekkür edemediğim için utandım'Kendi hesabına en basit bir duyguyu, teşekkürü bile Kürtçe ifade edemediğini fark ettiğinde utandığını vurgulayan Ozan "Kürtleri, 'bizim' dilimizi öğrenen, hayatımıza bir şekilde eklemlenen, devletimize itaat eden 'pasif varlıklar' olarak gördükçe 'sorunlarımızı' çözemeyiz. Devlet de çözmez zaten böyle bir toplumun sorunlarını. Hazır değiliz, Kürtlerle hayatı 'paylaşarak' yaşamaya hazır değiliz. Mesele, Kürtlüğünü bilmeden sevdiğimiz bir Kürt'le sorun yaşamamamız değil, Kürtlüğünü bilerek ve onu paylaşarak birlikte yaşamayı öğrenebilmek. 'Onlardan ne farkımız var ki' demek çok kestirme bir yol ve de anlamsız. Onları 'bizden' görmek ayrı, farklılıklarına saygı göstermek ayrı. Bizden görerek farklılıklarını inkâr etmek onları bizden koparan en acı yol. Kürtlerle bu vatanı, geçmişi ve geleceği 'paylaştığımızı' idrak etmedikçe Kürtlerin hakkını vermiş olmayız" diyor.