Mardin’de 44 kişinin hayatını kaybettiği katliamın yaşandığı Bilge köyünün imamı Hacı Kazım Ozan, köylülerle iletişim kurabilmek için Kürtçe bile öğrenmişti. Gencecik yaşında iddiallerini gerçekleştirmek üzere yolu Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyüne düşen Hacı Kazım Ozan, küçük yüreğindeki büyük sevgiyi köydeki yediden yetmişe herkese akıtmayı başarabilen ender biri olarak hafızalarda yer aldı. Köyde 4 Mayıs akşamı düzenlenen nikah töreni için davet edilen ve cemaate namaz kıldırdığı sırada hain saldırının hedefi olan Ozan, hayallerinin tamamını gerçekleştiremeden yaşama veda etti. Ölen 44 kişi arasında yer alan ve yok edici kinin hiç bir noktasında yer almayan imam Ozan'ın tek amacı, idealleri uğruna doğduğu yerden çok uzaktaki köye gelerek, insanlar arasına sevgi ve hoşgörüyü yaymaktı. Görevi başında "şehitlik" mertebesine ulaşan ve 2.5 yıl gibi kısa bir sürede Bilge köyünde yediden yetmişe herkesin adeta sevgilisi olan imam Kazım Ozan, yöre insanın en güzel ölümsüz anıları arasında yerini almayı başardı. Bolu'nun Kıbrısçık ilçesine bağlı Kızık köyünde, bir kızdan sonra erkek bekleyen Ozan ailesinin yüzü 2 Temmuz 1985'de Kazım Ozan'ın doğumu ile sevinçle aydınlandı. Büyükbaş hayvancılıkla uğraşan baba İzzet Ozan, çocuklarına daha iyi eğitim koşullarını sağlamak için 3'ü kız toplam 4 çocuğu ve eşiyle Beypazarı'na göç etti. Dedesi ile aynı ismi taşıyan dedesinin "hacı" olması nedeniyle de nüfusa "Hacı Kazım" olarak kaydettirilen Ozan, babasının işlerinin bozulmasıyla zor şartlarda orta ve lise eğitimini tamamlamayı başardı. Ailenin umudu olan Ozan, eli para tutar tutmaz hem anne babasına hem de üniversite okuyan 2 kız kardeşine bakmayı da ihmal etmedi. Babası İzzet Ozan'ın "Çocukluğundan bu yana çok sevgi dolu, kız kardeşlerine bile sesimi yükselttiğimde ilk ağlayan Hacı Kazım olurdu" dediği Kazım Ozan, başarıyla tamamladığı İmam Hatip Lisesinden sonra ailesine bakmak için 1.5 yıl Devlet Planlama Teşkilatı'nda güvenlik görevlisi olarak çalıştı. Bir süre de Beypazarı'nda Toprak Mahsulleri Ofisi'nde güvenlik görevlisi olarak çalışan Kazım Ozan, Bilge köyüne imam olarak atandığı haberini alır almaz, memur olmanın sevincini ilk ailesiyle paylaştı. Yolu düştü Mardin’e İmam Ozan'ı doğduğu yerden bin kilometreyi aşkın uzaklıktaki bir köye geliyor olması ürkütmedi. Aksine imam Ozan, bu görevlendirmeyi yüreğindeki sevgiyi, İslamiyet'in güzelliğini, hoşgörüsünü, kardeşliğini ve birleştirici etkisini çağdaş bir tavırla anlatmak için bulunmaz bir fırsat olarak gördü. İlk olarak anne ve babasıyla Bilge köyüne gelen imam Ozan kısa sürede cana yakınlığı ile tüm köylünün sevgilisi oldu. Yöre insanıyla daha iyi iletişim kurmak için Kürtçe öğrenmeyi başaran Ozan, 2.5 yıl kaldığı sürede başta çocuk ve gençlerin yaşamına yeni bir pencere açmak için büyük çaba gösterdi. Bilge köyünün bilge çocukları Köy sakinleri ile ciddi bir güven köprüsü kuran imam Ozan çocuklara, Kuran'ı Kerim öğretmenin yanı sıra üniversiteye hazırlanan kızlı-erkekli gençlere her akşam evinde matematik, fizik ve kimya gibi dersler vererek üniversiteye gitmeleri için de büyük emek veriyordu. Ayrıca daha önce köy dışına hiç çıkmamış olan köyün kızları başta olmak üzere bütün çocukları bölgenin tarihi mekanlarına götürerek, onların ufkunu açmaya çalıştı. Üstelik bunu küçük el kamerasıyla belgeleyip, çocukların teknolojiyle de tanışmalarını sağladı. Öte yandan, çok sevdiği çocukları oyuncaklarla, kitaplarla ödüllendirerek, daha çok okumalarını teşvik etti. Köyde aksayan ve "Dolly' adını verdiği köpeği de sahiplenerek çocuklara hayvan sevgisini aşılayan imam Ozan, çocuk ve gençleri götürdüğü Mardin'deki mekanlarda farklı dinlerle de tanışmalarını da sağladı. İmam Ozan, köyde kaldığı sürede Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünü de başarıyla tamamlayarak, köyün gençlerine de örnek oldu. Hayali kaymakam olmaktı Tek erkek evladı ve evinin umudu olan oğlunun büyük bir sevinçle geldiği Bilge köyüne, bu defa baba İzzet Ozan, hain kurşunlara hedef olarak öldürülen oğlunun eşayısını almak için geldi. Baba İzzet Ozan, metanetli görünmeye çalışsa da köye adım attığı andan itibaren gözyaşlarına boğuldu. Saldırıda yaşamını kaybedenlerin yakınlarının acısını paylaşan İzzet Ozan, oğlunun kaldığı evi ziyaret ederek, bir süre hatıralarıyla başbaşa kaldı. Baba Ozan, AA muhabirine, oğlunun tüm köylüyü çok sevdiğini onların da Hacı Kazım Ozan'ı çok sevdiğini söyledi. Zaman zaman kendisinin de eşiyle köye gelerek kaldıklarını ve oğlunun köye de gönüllü geldiğini anlatan baba Ozan, şöyle konuştu: "(İmamlık yaptığım sürece bu köyde kalırım.) diyordu. O kadar çok seviyordu bu köyü. Ama iki yılı dolunca annesiyle biz onu çok zorladık ve çok zor ikna ettik. Buradan ayrılmak istemiyordu. İnsanları anlamak ve o insanlarla kaynaşma yönünde büyük çabası vardı, kaynaştı da... Bu yüzden de Kürtçe öğrendi. Çocuklar zaten onun dünyasıydı. Çocuklar için olmazı yoktu. İkindi ile akşam namazı arası çocuklara Kur'an-ı Kerim öğretiyordu, 20-25 öğrencisi oluyordu. Yatsı namazından sonra da liseye giden 6 öğrencisi vardı. Onlara dersler veriyordu. Çocukları pikniklere götürüyordu. Çektiği görüntüleri bilgisayarından bize gösteriyordu. Bu yıl da onları Şanlıurfa'ya Balıklı Göle götürmeyi planlıyordu. Ama olmadı." Dolly köyde kalacak Baba İzzet Ozan, oğlunun köyde yaşlı ve ayağı sakat "Dolly" adın verdiği bir köpeği sahiplendiğini, onun bakımını yaptığını ifade ederek, söz konusu köpeği Beypazarı'na götüremeyeceklerini onu köylülere emanet edeceklerini kaydetti. İmam Kazım Ozan'ın bir arkadaşının gitarıyla müzik öğrenmeye çalıştığını da belirten İzzet Ozan, şöyle konuştu: "Oğlumun gitara merakı vardı, çalmasını isterdim. Onun tüm özel eşyasını hatıra olarak saklayacağız. Oğlum iddealleri olan biriydi. İmam oldu. Ama daha çok insana ulaşmak, yardım etmek için Kaymakam olmak istiyordu. Bunun için de 2010 yılının 12. ayına kadar askerliğini erteletmişti. KPSS ve ardından Kaymakamlık sınavına girmek istiyordu." ‘Onun dünyası sevgiye dayalıydı’ Yavrusunun bu köyde haince bir saldırıda şehit olduğunu, bunu yapanları Allah'a havale ettiğini belirten Ozan, şöyle devam etti: "Benim onlara da kinim yok. Hele öbür köylüler, benim canım ciğerim. Onlar bize, oğluma, evlerini ve gönüllerini açtılar, bağırlarına bastılar. Oğlum onları çok seviyordu. Sevdikleriyle beraber gitti. Çocuğumun kin, nefret böyle bir şey onun dünyasında yoktu. Onun dünyası sevgiye dayalıydı. Herkese de sevgiyi telkin ederdi. Benim temmenim o ki bu son olsun. Bir daha analar babalar ağlamasın. Böyle bir acıyı bu memleket bir daha görmesin. Bizim birlikte olmamıza neden olan bir çok şey var. Benim dedemle bu köyün insanları yani dedelerimiz birlikte Çanakkale'de, Dumlupınar'da ve Sakarya'da omuz omuza savaştı. Bu bizim beraber olmamıza yeter. Ayrıca biz aynı Allah'a, aynı peygambere, aynı dine mensubuz. Ben istiyorum ki Yunus gibi Mevlan'a gibi insanlar hoşgörülü olsun, kavgalar bitsin." Oğlunun umreye gitmek istediğini, ancak ekonomik nedenle bu isteğini yerine getiremediklerini dile getiren baba İzzet Ozan, şunları anlattı: "Oğlum inanılmaz bir insan sevgisiyle doluydu. Ben de Mehmet Altan'ın yazısından öğrendim. Facebook'ta 20 ve 24 Ocakta 2 yazısı var. Birinin başlığı 'Biraz da Kürt olalım' idi. Çünkü insanları anlamak yönünde çabası vardı. O tüm insanlarla kaynaşmak istiyordu. Yazısında, her Türk vatandaşı az da olsa İngilizce ve Fransızca 'Merhaba demeyi bilir, hatta Rusça da... Ama bin yıldır birlikte yaşadığımız Kürt kardeşlerimizi hiç olmazsa bir 'Merhaba' ve 'Nasılsın' diye bilmemesini yadırgamıştı."