Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ateş Kara, Sağlık Bakanlığı'nın aşı takviminde yaptığı değişikliğin yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgınıyla bir ilgisinin olmadığını belirtti. Prof. Dr. Kara, "Bu değişiklik planlanan bir değişiklikti. Aşılar okullarda yapıldığında ailelerin tereddütleri oluyordu" dedi.
Sağlık Bakanlığı, aşı takviminde değişikliğe giderek, 1. ve 8. sınıf okul aşılamalarının, aile hekimliği birimlerde uygulanmasına karar verdi.
Kara, Türkiye'de çok gelişmiş bir aşı takviminin olduğunu, 13 hastalığın tamamına karşı koruyacak şekilde aşı yapıldığını söyledi.
Prof. Dr. Kara, ilk aşıların Aile Sağlığı Merkezleri'nde yapıldığını anımsatarak, sonrasında ise okullarda ilkokul 1. ve 8. sınıfta yapılan aşılar olduğunu söyledi. Kara, "Yalnız çocukların okula başlamaları ve okulda geçirdikleri dönemde biraz adaptasyonları olduğu için aşıların uygulanması genellikle sonbahar aylarının sonuna doğru kalıyordu. Bizim diğer aşılarımızın tamamı aslında aile hekimliğinde yapılıyor. Aile hekimi arkadaşlarımız, eksiksiz ve mükemmel olarak, bu sorumluluğu almış ve gerçekleştiriyorlar" dedi.
Prof. Dr. Kara, aşıların artık aile hekimliklerinde yapılacak olmasının avantajlarına ilişkin, "Bazı dönemlerde hem ailelerin istekleri hem de okullarda aşı yapmanın belli zorlukları nedeniyle aile hekimliklerinde aşı yapılması tarafındaydı bu işle ilgilenen dernekler. Sağlık Bakanlığı da bu yönde hazırlıklarını yapıyordu. Bu hazırlıkları tamamlayarak bizim okullarda yapılan aşılarımız artık aile hekimliğinde yapılacak” ifadelerini kullandı.
Kara açıklamasında şunları kaydetti:
“Bunların avantajı; aile hekimliğinde yapılıyor olması aşıların yeni doğan döneminden 2 yaşına kadar çocuklarımızın tüm aşılarını aile hekimleri yapıyor ve birebir takip ediyorlar” diyen Eksik kaldığında da ailelerle görüşerek, onları davet ederek aşıları tamamlıyorlar. Okul aşılamalarında biz okuldaki çocuklara ulaşıyoruz, onların o gün okulda bulunmalarına göre değilse de sonradan o aşıları tamamlama yoluna gidiliyordu. Aile hekimliğine geçilmesinin en büyük avantajı şu olacak; çocuklara direkt olarak ulaşılacak, aile hekimi arkadaşlarımız zaten aşıyı bilen, bu aşıyı uygulayan ve bu konuda çok emek harcayan arkadaşlarımız bu aşıların tamamlanmasını sağlayacaklar.
48. ayda yapılması bizim için bir avantaj, biraz daha erken yapıyoruz. Orada en önemli iki aşımız vardı. Karma aşı dediğimiz tetanozdan, difteriden ve boğmacadan koruyan aşımız ve kızamık, kızamıkçık ve kabakulaktan koruyan aşılarımız. Aşıların koruyuculukları çok yüksek; ancak ilköğretim 1. sınıfa bıraktığımız zaman aşıyı arada çocuklarımız bir kısmı kızamıkla karşılaştıklarında bu rakam çok düşüktü; ama kızamık olma riski vardı. Şimdi 4. yaşta yaptığımızda ilk aşının koruyuculuğu daha devam ederken diğer aşıyı kazanmış olacaklar. Aslında kızamık aşısının koruyuculuğu çok yüksektir. Yüz çocuğun 99'u neredeyse korunur; ama bir tanesinin korunmama ihtimali kalıyordu. Şimdi 4 yaşında yaptığımızda o bir taneyi de erkenden korumuş olacağız, öbür türlü 6-7 yaşında yapıyor olacaktık. Hem aşının koruma rakamını yükseltiyor olmamız hem çocuklara daha kolay ulaşıyor olabilmemiz hem de aile hekimliğinde bu işi bilen, artık bu işin uzmanı haline gelmiş arkadaşlarımın bu işi yapıyor olması bizler için büyük bir avantaj. Bu avantajları Türkiye kullanır hale geldi.
"Özelikle de okullarda yapıldığında ailelerin tereddütleri oluyordu. Şimdi bu işi bilen ve istedikleri soruları sorabilecekleri hekimler olduğu için bu tereddütlerin de önüne geçilmiş olacak. Bir de böyle bir avantajları olmuş olacak. 6. yaşı, 7. yaşı beklemeden 48. ayda yapılıyor olması da bizim ikinci avantajımız olacak. Bu iki avantaj açısında takvimimizde bir değişiklik oldu. 48. aya aldığımız zaman aşıyı, diyelim ki; 52 aylık, 54 aylık çocuklarımız var. Daha okula başlamamış, okul aşısı olmamış, ama 48 aydan da büyük olan çocukların aşılamaları okulda devam edecek. Ama küçük olanlar 48. aya gelince direkt aile hekimliğinde aşılanacaklar.
ABD'nin rakamları var; yüzde 60'a yakın çocukların aşı olmasında azalma oldu. Geçen sene bu dönemde 100 kişi aşılanırken bu sene o rakam 40'larda, 35'lerde kaldı. Türkiye'de bu yaşanmadı. Bizdeki aşı oranı geçen seneyle aynı oranda neredeyse devam etti. Yüzde 1 veya 2'lik bir azalma görüldü. O da çok büyük bir azalma değil ve olabilecek bir değerlendirme. Biz hep Koronavirüs'ü konuşuyoruz; ama kızamığın hem bulaşıcılığı hem de öldürme olasılığı daha yüksek. Biz kızamık aşısında bir düşme yaşarsak bu önümüzdeki dönem için çok ciddi bir tehditti. Türkiye böyle bir tehdidi yaşamadı. Bu da bizim için bir avantaj. Bizde temelde şöyle bir tereddüt oluyordu; 'acaba aşıya gerek var mı?' Koronavirüs'ün bizim için belki de en büyük avantajı şu oldu; aşının ne kadar gerekli olduğunu, aşı olmadığında dünyanın neler yaşayabildiğini gördük. O bakımdan aşıların da ne kadar kıymetli olduğunu fark ettik."