AKP Genel Başkanvekili ve Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım, “Dilini muhafaza edemeyen egemenliğini muhafaza edemez. Dil aynı zamanda yakınlaşma, birleşme, kaynaşma vesilesidir. Üç şey vardır insanları birbirinden uzaklaştıran, bunlardan birincisi mesafedir. İkincisi dindir, üçüncüsü dildir. Şimdi mesafeler artık yakın. Eskisi gibi değil. Dinde bir problemimiz yok. Hepimiz elhamdülillah Müslümanız. Dil üzerine yoğunlaşmamız gerekiyor. Birlikteliğin çok hızlı bir şekilde sağlanmasının yolu, dilde birliğin sağlanmasından geçiyor” dedi.
AKP Genel Başkanvekili ve Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım; ‘Dilde, Fikirde, İşte Birlik Türk Dünyası Edebiyat Ödülleri’ ve ‘2022 yılı Türk Diline Hizmet Ödülleri’ törenlerine katılmak İçin Bursa’ya geldi. Programa Binali Yıldırım’ın yanı sıra Bursa Valisi Yakup Canbolat, AK Parti Bursa milletvekilleri, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Türk Dil Kurumu Başkanı Gürer Gülsevin, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Muhammet Hekimoğlu, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu Başkanvekili İskender Pala katıldı.
Ödül töreni öncesi konuşan Binali Yıldırım, “Bugün kalemleriyle, kelamlarıyla kültürümüze, medeniyetimize hizmet eden aynı zamanda aydınlarımızın ve sanatçılarımızın da günü olarak idrak ediyoruz. Bulunduğumuz şehir Bursa, yeşil Bursa, Türk dünyası kültür başşehri. O kadar yoğun faaliyetler var ki yılbaşından beri belediye başkanımız bir toplantıdan bir başka toplantıya koşmaktan doğrusu yorgun düşüyor. 2 gün sonra Dünya Göçebe Oyunları’nın açılışını yapacağız. İznik'te, oranın hazırlık çalışmalarını büyük oranda belediyemiz tamamladı ön ayak oldu. Büyük gayretler gösterdi. Dünya Göçebe Oyunları aslında Türk devletlerini birbirine yaklaştıran, birbirine kaynaştıran spor alanında eğitimin gençlerin bir araya gelmesi bakımından çok önemli bir şey. İlk üç tanesi Kırgızistan'da büyük bir başarıyla gerçekleşti. Burada da Sayın Cumhurbaşkanımız üye devletlerden üst düzey devlet başkanları, üst düzey yöneticilerin katılımıyla inşallah gerçekleşecek” dedi.
20’nci yüzyılın ilk çeyreğinde araya bir demir perde çekildiğini belirten Yıldırım, “75 yıl birbirimize hasret kaldık. 20’inci yüzyılın son çeyreğinde bu demir perde yırtıldı. Özlemimizin, hasretimizin önündeki engeller tamamen kalkmış oldu. Şanlı ve köklü bir milletin evlatları olarak 90’lı yılların başlarında yeniden birbirimizle buluştuk ve bir daha ayrılmamak üzere sözleştik, anlaştık. Biz birlikte rahmet, ayrılıkta azap olduğu şuuruyla yaşayan, bu anlayışı taşıyan bir milletiz. Türk devletleri olarak 30 boyunca üst üste koyduğumuz taşların çatısını 2009’da Nahçıvan'da imzaladığımız anlaşmayla kurmuş olduk. Türkiye'nin ev sahipliğinde Cumhurbaşkanımızın başkanlığında tarihi zirvede ise imzalanan anlaşmayla teşkilatın adı Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirildi. Esasında Türk devletleri teşkilatı kurulmasıyla beraber Türk devletlerinin, Türk coğrafyasında yaşayan kardeşlerimizin birlikteliği ete kemiğe tam anlamıyla bürünmüş oldu. Bu teşkilat bünyesinde en üst organ devlet başkanları konseyi yılda bir toplanıyor ve alfabetik süreye göre başkanlık birinden diğerine geçiyor. Bu sene Türk Devletleri Teşkilatı’nın Başkanı Türkiye'de, başkanı da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan. Ekim ayında Semerkant'ta gerçekleşecek zirveyle birlikte başkanlıkta Özbekistan'a geçmiş olacak. Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde ülkemize, uzun yıllar bakan, başbakan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak hizmet etmenin yanında beni gururlandıran en büyük görev, paye Türk Devletleri Teşkilatı aksakallısı olarak görev yapmaktır” dedi.
Türk devletleri arasındaki ticari ilişkilerden bahseden Yıldırım, “Türk Devletleri Teşkilatına üye olan ülkelere baktığımız zaman 5 milyon kilometrekarelik bir coğrafyadan bahsediyoruz. Balkanlar'dan Çin'e uzanan tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan ve güzergahta 45 önemli şehri barındıran Türk Devletleri Teşkilatı’nın nüfusu 170 milyon. Bu sadece teşkilata üye olan ülkelerimiz olsun. Ancak Rusya. Çin, İran, Irak, Suriye, Balkanlar bu ve diğer coğrafyalarda bulunan kardeşlerimizi de kattığımızda 300 milyonu buluyor. 5 milyon kilometrekare coğrafya ve 1,5 trilyon dolarlık gayrisafi hasıla 700 milyar dolarımızla 5 milyar aslında dünyanın 12’inci büyük ekonomisi. Peki hal böyleyken Türk Devletleri Teşkilatı dünya refahından, dünyanın milli gelirinden gerekli payı alabiliyorduk. Bir de ona bakalım dünyanın gayrisafi hasılasının 95 trilyon olduğunu düşünürsek yüzde ikiden biraz fazla bir payımız var. Nüfusumuz da dikkate aldığımızda. bu oran çok düşük ve gelişmiş ülkeler, Avrupa, Amerika, Çin, Japonya bu gibi ülkeler dünya refahından çok daha fazla koyar. Aslında dünyanın problemi de bu. Bölgesel ve küresel anlamda adil dağıtılmamış olmasının sancılarını, sıkıntılarını bugün çekiyoruz. Nasıl çekiyoruz? Terörle çekiyoruz, iç savaşlarda ve göç. Bunları çok uzun bir geçmişi var. Kısa sürede de bitecek gibi gözükmüyor. Türk Devletleri Teşkilatı’na tekrar geri dönersek 700 milyar dolarlık toplam dış ticaretin içinde acaba Türk devletleri teşkilatını kendi aralarında ticareti ne kadar, sadece 18 milyar dolar. Yani yüzde 5 bile değil, yüzde 3’ün altında. Ticaretimizi kendi aramızda yapmamışız. Başka ülkeler arasında yapıyoruz. Hani işte, fikirde ve dilde. diyoruz ya, işte birlik bu. İşte birliğin geliştirilmesi için birbirimize daha çok iş yapacağız, daha çok ticaret yapacağız. Ulaşımı, altyapıyı, iletişimi geliştireceğiz. Bunun yolu da nereden geçiyor? Dilden geçiyor. O 75 yılın kesildiğini ortadan kaldırıp ortak dilde mutlaka buluşmamız gerekiyor. Ortak alfabede mutlaka buluşmamız gerekiyor. Ortak tarihte mutlaka buluşmamız gerekiyor. Bunu yapabilecek kabiliyetimiz var mı? Fazlasıyla var. İşte bir asra yaklaşan Atatürk, kültür, dil, tarih, yüksek konu içindeki Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu. Hepsi çok büyük birikimleri var. Büyük imkanlar var. Ülkemizin köklü üniversiteleri var. Dolayısıyla kaynak ve imkan çok. Ortak Türk tarihinin ortaya çıkarılması için çalışma başlattık” diye konuştu.
Binali Yıldırım sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dilini muhafaza edemeyen egemenliğini muhafaza edemez. Dil aynı zamanda yakınlaşma, birleşme, kaynaşma vesilesidir. Üç şey vardır insanların birbirinden uzaklaştıran, bunlardan birincisi mesafedir. İkincisi dindir, üçüncüsü dildir. Şimdi mesafeler artık yakın. Eskisi gibi değil. Dinde bir problemimiz yok. Hepimiz elhamdülillah Müslümanız. Dinimiz bir. Rabbimiz bir. Peygamberimiz bir, kitabımız bir. Dil üzerine yoğunlaşmamız gerekiyor. Birlikteliğin çok hızlı bir şekilde sağlanmasının yolu dilde birliğin sağlanmasından geçiyor. Hepimizin ümidi, hedefi burada çıktığınızda konuşurken bir kulaklık, bir tercüman kullanmaya ihtiyaç duymadığımız günlerdir. Bunun yani çok kısa bir araştırmada ben şuna şahit oldum. 2 bin 500 tane ortak kelime var. Bugün günümüzde gençler, günlük hayatta bin kelime bile ancak kullanabiliyoruz. Hal böyle olunca biz rahatlıkla aramızda. hiçbir tercümana, hiçbir çevreye ihtiyaç kalmadan anlaşabiliriz. Ve böylece daha çok şeyi birlikte yapabiliriz.”
Konuşmanın ardından ‘Dilde, Fikirde, İşte Birlik Türk Dünyası Edebiyat Ödülleri’ ve ‘2022 yılı Türk Diline Hizmet Ödülleri’ sahiplerine verildi. (DHA)