Bir Aktivistin Gözünden: Eril siyasetin sorunu, başörtüsü

Bir Aktivistin Gözünden: Eril siyasetin sorunu, başörtüsü

* Gülseren Onanç

Türkiye bu hafta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM’ye verdiği başörtüsü yasa teklifini konuştu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hemen “gelin anayasa değişikliği yapalım, aile kurumumuzu güçlendirecek ilave değişiklikler yapalım” diyerek el yükseltti. Milli Görüş’ün eski tüfekleri Abdullah Gül, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Davutoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu’nu CHP’yi sonunda bu noktaya getirdiği için tebrik ettiler. Memleketin kanlı bıçaklı iki kutbunun erkek siyasetçileri kadının başörtüsü konusunda aynı hizada buluşuverdi. Altılı masanın tek kadın temsilcisi Meral Akşener ise “Kapanmış yaraların üzerinde konuşmayı doğru bulmuyorum. Türkiye’nin çok acil çözüm bekleyen sorunları var” dedi. Böylelikle, başörtüsünün erkekler tarafından dert edilen, eril siyasetin bir sorunu olduğunu görmüş olduk. Eril siyasete göre memleketin en önemli kadın sorunu başörtüsü.

Oysa kadın kuruluşları yıllardır SESlerini yükselterek bu eril siyasetten kadın sorunlarına çözüm istiyorlar. Örneğin biz SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği olarak 2023 yılında yapılacak seçimlere giderken 30 Haziran’da altılı masa partilerin temsilcileri ile kadın örgütü temsilcilerini bir çevrimiçi toplantıda bir araya getirmiştik. Kendilerine aşağıdaki soruları sormuştuk:

Kadınları parti içinde kalıcı ve etkili şekilde var edebilmek için hangi örgütsel/kurumsal dönüşümler öngörüyorsunuz? Eksik temsil sorununu çözmek için neler yapmayı planlıyorsunuz? Kadın haklarını korunması ve eşitliğin sağlanması ile ilgili Altılı Masa’nın görüş birliğine vardığı ortak ilkeler nedir?Kadınların ittifakın çıkaracağı cumhurbaşkanı adayının desteklemesi yönündeki önerileriniz nedir?

Altılı Masa’nın “Önce seçimi kazanalım sonra bakarız” yaklaşımı

Toplantı sonunda üzülerek gördük ki, altılı masanın bir “kadın hakları politikası” olmadığı gibi kadın hakları sorununu içselleştirmemişlerdi. Bize özetle, “Önce seçim olsun ve şu ucube sistemi bir değiştirelim de sonrasında kadın politikalarına da bakarız” dediler. Bize söyledikleri tek politika, seçildiklerinde İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden imzalayacakları idi.

Kadına yönelik şiddetin çözümü, kadın yoksulluğunun giderilmesi, kadınların iş gücüne katılımının arttırılması, kadınların eşit temsilinin sağlanması yönünde herhangi bir spesifik politika daha duymamışken sanki kadınların en önemli sorunu başörtüsüymüş gibi Kılıçdaroğlu seçimi bile beklemeden yasa teklifi verdi. Siyasi taktik olarak amacı muhafazakar kadın seçmene iktidara gelince başörtülerine dokunmayacaklarının garantisi vermek ve onları Cumhur İttifakı’ndan Altılı Masa’ya oy vermeye ikna etmeye çalışmaktı.

Bu hamleye cevap TİP Milletvekili Sera Kadıgil’den geldi: “Memlekette hiç gündemde bile olmayan bir sorun, asli gündem haline getirildi. Bu ülkedeki kadınların asli sorunu laikliği ayaklar altına alanlar ve buna ses çıkartamayanlardır. Türkiye’de kadınların başörtüsü diye bir sorunu yok, “Saray Rejimi” diye bir sorunu var!” diye tepki verdi ve eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na seslenerek “Aslı dururken hiç kimse sahtesine bakmaz! Siyasal İslamla müzakere değil, mücadele edilir!” dedi.

Feminist avukat kadın hakları aktivisti ve 2021 yılının SES Yılın Kadınları’ndan biri olarak seçtiğimiz Hülya Gülbahar ise yasa teklifini şöyle yorumladı: Ben kişisel olarak CHP’nin başörtüsü ile ilgili yasa teklifini yanlış zamanda, yanlış bir hamle olarak görüyorum. Ateşle oynamak olarak değerlendiriyorum. Erdoğan’ın el yükselteceği bilinmiyor olamazdı. Yasalarda ve anayasalarda kadınların kıyafetleri ile ilgili hüküm bulunmasını mantığım almıyor. Laiklik ilkesi ile de çeliştiğine inanıyorum. Toplumsal uzlaşma ile çözülmesi gereken ve büyük oranda da çözülmüş olan bir konunun birdenbire yasa/anayasa düzeyinde siyasi pazarlık masasına sürülmüş olması karşısında üzgünüm. Konunun genişleyerek hayatlarımızı daha da kuşatacak bir atmosfere yol açmasından endişeliyim. Kaygı ve endişe konularımdan biri de, bu teklifin AKP’nin elinde tamamen kadınların aleyhine işleyecek şekilde kullanılması. “Yasalara Dokunma Uygula” sözlerimizin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak ihtiyacı duyuyorum”

Başörtüsü eril siyasetin sorunudur

İran’da, Afganistan’da, Suudi Arabistan’da kadınlara kamusal alanda başörtüsü zorunluluğu getiren şeriat hukukunu uygulayan erkek egemen siyasettir. Türkiye’de başörtüsü yasağını getiren zihniyet de demokrasiyi, laikliği, bireysel hak ve özgürlükleri sindirmemiş otoriter bir zihniyetti. Kendini sağda veya solda tarif etsin, başörtüsü; bireysel hak ve özgürlükleri odağına almayan, gerçek laikliği anlamayan erkek siyasilerin sorunu oldu.

Dünyanın her yerinde başörtüsü takmak veya takmamaktan dolayı mağdur olan kadınlar kendi haklarını mücadele ederek savunuyor. İran’da saçının ucu gözüktü diye erkek ahlak polisi tarafından öldürülen Mahsa Amini’nin öldürülmesinden sonra kadınlar öldürülme pahasına protestolarına devam ediyorlar, hükümeti ve polisi protesto ederek kadınların başörtüsü takıp takmama özgürlüğüne sahip olma çağrısında bulunuyorlar.

İranlı kadınlar Türkiyeli kadınlara da laikliğe sahip çıkın diyorlar. İran Türkiye olsun isteyen kadınlara karşı, Türkiye İran olsun diyen erkekler var.

Biz kadınlar Türkiye’nin demokrasi inşasında eşitliği, bireysel hak ve özgürlüklerinin, laikliğin savunucusu olarak karar mekanizmalarında olmak ülkeyi yönetmek istiyoruz. Bizi kendi gündeminiz ile oyalayamazsınız.

Biz geleceğimizi sizin ellerinize teslim etmeden, ülke yönetiminde eşit olarak var olmak ve gerçek sorunlarımıza çözüm istiyoruz.

Kadınlar için bir şey yapmak istiyorsanız koltuklarınızdan kalkıp bizim de eşit olarak memleketi yönetmemize yol açmakla işe başlayabilirsiniz.

Bu yazı, Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu'nun sitesinden alınmıştır.