Sokakları, caddeleri, meydanları, parkları severim. Özgürce sokaklarda yürümek isyankâr ruhuma iyi gelir. Kendimi kalabalıklar içinde güvende hissederim. Bir şehrin dokusunu, kültürünü sokaklarından okurum. Toplumun renklerini, seslerini, kokularını sokaklarda meydanlarda hissederim.
İşte bu saydığım nedenlerle İstiklal Caddesi’ni çok severim. Adı anlatır kimliğini; İstiklal, özgürlüktür. İstiklal, örgütlü toplumun merkezlerinin yer aldığı, toplantıların, basın açıklamalarının, yürüyüşlerin yapıldığı demokrasi agorasıdır. İstiklal, dindarın trans bireyle, başörtülünün mini etekliyle, Suriyeli’nin İsveçliyle, Türkçenin Arapçayla, Kürtçeyle yan yana var olduğu, farklılıkları kucaklayan koca yürekli bir yuvadır. Konsoloslukları, galerileri, müzeleri, kültür ve eğlence merkezleri ile İstanbul’un dünyaya açılan kapısı, restoranları ve meyhaneleri ile buluşma noktasıdır.
Aslında öyleydi demek gerekiyor. Zira Türkiye her geçen gün el arttıran bir otoriterliğe saplanırken, İstiklal Caddesi de özgür kalamazdı, kalmadı da. İstiklal Caddesi, Gezi hareketi ile başlayan, sonrasında kalıcı hale gelen bir polis ablukası altında. Cumartesi Anneleri’nin 700 hafta, yaz kış demeden her Cumartesi yaptığı barışçıl oturma eylemlerini yaptığı Galatasaray’ın 50. Yıl anıtının etrafı Cumartesi Anneleri'nin açıklama yapmasını engellemek üzere 1 Eylül 2018’den beri polis bariyerleri ile 7 gün 24 saat nöbet tutan eli silahlı polislerce korunuyor. Konsoloslukların önü, sokak araları hemen her yer polis barikatları ile dolu. Resmi polis kadar, sivil polisler de cirit atıyor. Ne zaman 3 kişi yan yana yürüse hemen tepesinde bir polisi buluyor. Giderek artan baskıdan sonra, 2018’den beri İstiklal demokrasiye kapatıldı. Türkiye’nin İstiklal’den yükselen demokratik SES’i artık polis baskısı ile çıkamıyor.
Oysa 2018’de yapılan Feminist Gece Yürüyüşü o kadar renkli ve görkemliydi ki 10 Mart 2018 günkü New York Times gazetesinin ön sayfa manşetine taşınmıştı. Feminist kadınlar, LGBTİ+ aktivistleri, yüzbinler, Taksim’den Tünel’e kadar sloganlar, danslar eşliğinde yürümüşlerdi. O yürüyüş sonrasında İstiklal caddesi feminist gece yürüyüşüne yasaklandı. Son 3 yıldır her 8 Mart günü, polis İstiklal’e çıkan yolları ara sokakları kapatıyor. Barışçıl, şenlikli bir gece yürüyüşünü iktidara tehdit olarak görüyor. Binlerce polisi İstiklal’e getirerek, İstiklal’in özgür ruhunu cezalandırıyor.
Bu 8 Mart’ta böyle oldu. Caddeler trafiğe kapandı, İstiklal Caddesinin bütün sokak giriş ve çıkışları bariyerler ile kesildi. Binlerce polis İstiklal’in kadınlar ile buluşmasını engellemek üzere görev aldı. Ama, bütün bu yaptırımlara rağmen, Feminist Gece Yürüyüşünü organize edenlerin vazgeçiremediler. Organizasyon takımı günler öncesinden “aynı yerde, aynı kalabalıkla; patriyarkaya, nefeslerimizi kesmeye, bizi sürekli baskı altına almaya çalışanlara, bize sürekli neyi yapıp neyi yapamayacağımızı salık verenlere, karşı feminist isyanla buluşuyoruz” diyerek bizleri yürüyüşe davet etti.
Ben de 8 Mart’i feminist kız kardeşlerimiz ile dayanışma ruhunu yaşamak ve feminist isyana SES vermek üzere Feminist Gece Yürüyüşü’ne katıldım. Bin bir zorlukla beş polis bariyeri aşmak zorunda kalarak Sıraselviler caddesine sıkışan gruba ulaşmak başlı başına bir yazı konusu olacak bir maceraydı.
Feminist Gece Yürüyüşüne katılan on binlerce kadın bize İstiklal’i yasaklayan zihniyete karşı birlikte meydan okuduk “Geceler, sokaklar, meydanlar, hayatımız bizim!”
Bir tarafta binlerce polis, öte tarafta renkli perukları, şapkaları, kıyafetleri, esprili pankartları ile coşkulu kadınlar. Bir tarafta baskı, öte taraf özgürlük. Bir taraf gri, öte tarafta gökkuşağı renkleri. Bir tarafta korku, öte tarafta umut vardı. Bir tarafta bizi sürekli baskı altına almaya çalışan, bize sürekli neyi yapıp neyi yapamayacağımızı salık verenler, öte tarafta muzip dalgacı bir nanik çeken feminist isyankarlar vardı. Bunun cezasız kalması beklenemezdi, nitekim yürüyüşe katılan kadınlardan bazılarına göz altılar yapıldı. Gözaltılara tepki gösteren çok sayıda kadın, binlerce kişinin katıldığı eylemden birkaç kişiyi gözaltına alarak gözdağı verilmeye çalışıldığının altını çizerek sosyal medya üzerinden #8MartaDokunma etiketiyle “Biz de oradaydık” diyerek paylaşımlarda bulundu.
8 Mart toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi verenlerin yeni başlangıçlar yapmaları, SES’lerini daha güçlü çıkarmaları için bu yılda vesile oldu. Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) 8 Mart mesajında “Ailede, toplumda, devlette reis istemiyoruz” diyerek SES’ini yükseltti.
Kadın dayanışması platformu Ekmek ve Gül, 22 ilde, 23 farklı işkolunda ücretli çalışan 680 kadınla anket ve görüşmeler sonucunda son 1 yılda kadınların hayatında değişenleri tüm yönleriyle anlatan bir rapor yayınladı. Kadınların % 95’i salgın öncesine göre “daha yorgun, daha yoksul ve daha öfkeliyiz” diyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi “Yerel Eşitlik Eylem Planı” yayınladı. Yerel Eşitlik Eylem Planı’nda kadına yönelik şiddet ve ayrımcılıktan sağlığa, kadının barınma ve konut ihtiyacından, istihdamına yönelik başlıklar yer aldı.
Plan yapmak önemli ve değerli ama biz yine de uygulamayı görmek istiyoruz.
Almaya başbakanı Angela Merkel “Toplumu şekillendirmede önemli rolü olan kadınların hala politika, iş hayatı ve toplumda önemli karar alma süreçlerinde eşit haklara sahip olmamaları kabul edilemez, kadınlarla erkekler arasında “fırsat eşitliği” sağlanması gerek” diyor.
Covid 19 aşısını geliştiren BioNTech şirketinin kurucu ortağı Özlem Türeci, “Cinsiyet eşitliği sayesinde korona virüs aşısını geliştirebildik” diyor.
SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği olarak ilk kez 8 Mart 2020 tarihinde düzenlediğimiz SES Kadın Mentörlük Yürüyüşü’nü bu yıl pandemi sürecine uygun olarak ‘Kadından Kadına SES’ adıyla çevrimiçi olarak 7 Mart Pazar günü gerçekleştirdik. Kadınlar arası diyaloğu ve dayanışmayı geliştirmek amacıyla yola çıkan “Kadından Kadına SES” projesini hayata geçiren Servisimin Cömert, Ayla Sevand ve Asuman Bayrak ile projenin gelişim süreci, katılımcıların deneyimleri ve etkinliğin kadın dayanışmasına katkısını konuştuk. Okumanızı öneririm.
Türkiye’nin farklı şehirlerinden, mahallelerinden farklı geçmişe sahip farklı yaşlarca 300 e yakın kadının zoom ortamında 100 dakika süren birebir buluşması sonucunda duydukları heyecan bize çok anlamlı bir 8 Mart hediyesi oldu.
Öte tarafta reklam ajansları yine markalar için 8 Mart reklam filmleri hazırladılar. Sivil topluma gönüllü hizmet veren Marjinal Portel Novelli iletişim ajansının başkanı Asuman Bayrak bu reklamlara ihtiyatla yaklaşıyor. “Bir markanın kadın haklarına yönelik yaklaşımını en doğru şekilde eylemleriyle ölçebiliriz. “Kadınlarımız” tanımıyla göstermelik söylemlerden öteye gidilmeli” diyor.
Memleketimizde kadınlar sokaklarda, salonlarda, çevrimiçi toplantılarda SES’leri yükseltip her türlü baskıya ve ayrışmaya karşı düşünsel ve aksiyoner direnişi örgütlüyorlar. 8 Mart haftası bu mücadelenin daha çok görülmesine fırsat hazırladı. Türkiye’de verilen demokrasi mücadelesini ödüllendirme geleneği yoktur, şanslıysanız cezalandırılmazsınız. İyi ki global kadın hareketi var da bu sayede verilen mücadelenin ödüllendirildiğini görebiliyoruz. Canan Güllü, Canan Arın, Sema Kendirci, Yakın Ertürk gibi kadın hareketine yıllardır emek veren kadınlar uluslararası kuruluşlar tarafında ödüllendirildiler. Onlarla gurur duyuyorum, tebrik ediyorum.
WOW Dünya Kadınlar Festivali, Dünya Kadınlar Günü’nde İstanbul, Birleşik Krallık, New York, Nepal, Bangladeş, Pakistan, Tayvan ve Batı Avustralya’da gerçekleşti. WOW Kurucusu ve Direktörü Jude Kelly, bu yıl Siyaset, Kültürel Yaşam, Kimlik, Sağlık, Barış&Adalet, Eğitim, İklim Değişikliği, Ekonomi, Ev Yaşamı ve Çatışma kategorilerinde lider kadınlar seçti. Dünyanın farklı yerlerinden öne çıkarılan isimler arasında Türkiye’den siyasetçi ve sivil toplum aktivist bendeniz (Gülseren Onanç), yazar Sema Kaygusuz, aktivist ve sanatçı Canan, doçent doktor Özge Akbulut, insan hakları aktivisti Hacer Foggo, siyaset bilimci Fatmagül Berktay, Sürdürülebilir Yaşam Festival’inin Kurucusu Pınar Öncel, gazeteci, antropolog Seben Ayşe Dayı, avukat Canan Arın ve müzisyen Rümeysa Çamdereli yer aldı.
8 Mart haftasının coşku ve heyecanı bana İstiklal Caddesi’nde sürdürdüğüm aktivizm yolculuğuma yeni başlangıçlar yapma motivasyonu sağladı. İstiklal Caddesi’nde yine özgürce Feminist Gece Yürüyüşleri yapacağımız, SES’imizi özgürce yükselteceğimiz zamanların umuduyla hepinizi kucaklıyorum.