*Gülseren Onanç
Gülşen’in hukuksuz, keyfi ve eril yargılama sürecinden ev hapsi çıktı. Aktivist ve avukat Hülya Gülbahar “Yargı Gülşen’e yaşı küçük çocuğun var, konser verme evde çocuk bak talimatı veriyor” diyor. Bu mesaj uzunca bir süredir toplumun genelinde bütün kadınlara veriliyor. Türkiye’de siyasal İslam kendini kadın bedeni ve yaşam biçimi üstünden dayatıyor. Gülşen’in bu bağlamda neden hedef alındığını geçen haftaki yazımda yazmıştım.
Peki siyasi iktidarın bu dayatmasının toplumda karşılığı var mı? Toplum giderek daha fazla muhafazakârlaşıyor mu ki iktidar buna uygun olarak politika belirliyor? Bu soruya cevabı BUPAR araştırma şirketinin yaptığı Gülşen araştırması cevap veriyor. Gülşen’in tutuklanması doğru buluyor musunuz” sorusuna sadece toplumun yüzde 10’u ‘Evet’ cevabı vermiş.
Müslüman Feminist Kadın Derneği Havle’nin 2020 yılında yaptığı araştırma İstanbul Sözleşmesi’nin feshi, erken yaşta evlilikler konusunda AK Parti seçmeninin iktidardan net bir şekilde ayrıştığını söylüyordu. Öte tarafta araştırma muhafazakar eril zihniyetin AK Parti tabanında var olduğunu, bu zihniyetin kadınların güçlenmesinden nasıl çekindiklerini, şiddeti meşrulaştırdıklarını da ortaya koyuyordu. Bu eril zihniyet muhafazakar siyasete destek veriyor, onu güçlendiriyor.
Kadın güçlenirken, muhafazakar siyaset yükseliyor.
Siyaset bilimci Fatmagül Berktay, “Kadın hakları bütün dünyada hâlâ çok kırılgan. En kolay geri alınabilen haklar ve kazanımlar hep kadınlara ilişkin olanlardır. Bu İsveç’te de böyle, bizde de böyle. Kadınlar hak kazandıkça, o hakları kullanmaya başladıkça, bir tepki meydana geliyor. Erkekler ve erkek egemenliği direniyor, hatta intikam almaya, eskiyi ihya etmeye çalışıyor” demişti.
Nitekim Macaristan’da Devlet Denetim Ofisi, eğitimde kadınların oranının artmasının ekonomik ve sosyal sorunlara yol açabileceğini iddia etti.Teknik beceriler, risk alma ve girişimciliği “maskülen özellikler” olarak nitelendirildiği raporda, bu özelliklerin değersizleşmesi durumunda Macaristan ekonomisinin riske girebileceği iddia edildi.“Pembe eğitim” yüzünden erkek çocukların risk almalarına izin verilmemesi halinde “ruhsal ve davranışsal sorunlar” geliştirebileceği iddia edildi.
Macaristan’da iktidardaki Orban’ın muhafazakar kadın politikalarına direnen, eleştiren ve alternatif politikalar üretenleri biz duymamış olabiliriz. Peki Türkiye’de Gülşen üzerinden kadına dayatılan Sünni İslam yaşam biçimine dayatmasına karşı muhalefet partilerinden amasız, fakatsız net bir duruş görebildik mi?
Maalesef hayır.
Gülşen olayına muhalefetin tepkisi ne oldu?
Mehveş Evin haklı bir şekilde dini siyaset ve toplumsal hayatın merkezine yerleştirmeye çalışan iktidarın karşısında ‘Altılı Masa’nın benimsediği ‘dengeci’ politikayı eleştiriyor. “Muhalefet durumun ciddiyetini kavrayamadı. Bu rejimin gideceğini, hukuk devletinin inşa edileceğini iddia eden bir muhalif partiden beklenen, ifade özgürlüğünün sadece bir kesim için değil, herkes için geçerli olduğunu, bir kişinin sözleri nedeniyle asla hapse atılamayacağının açıklanmasıdır. Altılı masa yine aman muhafazakarları ürkütmeyelim dedi” diye haklı olarak altılı masayı eleştiriyor.
Öte tarafta İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Feminist misiniz?” sorusuna, “Feminizmi ben çok ciddiye alıyorum. Ciddi bir felsefesi var. Her bir ilkesine uyuyor muyum bilmiyorum. Güçlü bir kadın hakları savunucusu ve aktivisti olduğumu söyleyebilirim” diye yanıt vermiş.
Ben Meral Hanım’ın samimiyetine inanıyorum.
Onu bir kadın aktivist olarak Gülşen’in evinin önüne gidip ona destek olmaya davet ediyorum. Meral Hanım her kesimden kadınları da davet etsin. Her inançtan, yaştan, etnik kökenden kadınlar hep birlikte Gülşen’in evinin önüne gidelim ve hep bir ağızdan Gülşen parçasını birlikte söyleyelim.
Örneğin “Yurtta aşk cihanda aşk. Her yerde aşk bundan sonra” diye birlikte haykıralım.
Eril muhafazakar siyasete bu coğrafyanın bütün kadınları birlikte direnelim!
Bu yazı; SES, Eşitlik, Adalet ve Kadın platformundan alınmıştır.