Bir aktivistin gözünden: Kadınlar, adaleti ve hakikati ülke dışında arayacak ve AİHM' e kadar süreci takip edecek

Bir aktivistin gözünden: Kadınlar, adaleti ve hakikati ülke dışında arayacak ve AİHM' e kadar süreci takip edecek

*Gülseren Onanç

Bizi mutlu eden yalanlara inanmayı mı yoksa bedeli ne olursa olsun hakikatin peşinden koşmayı mı tercih ediyoruz? Jamima Kelly, Financial Times’da yayınlanan makalesinde Boris Johnson gibi, Trump gibi yalancı politikacıların hakikati değersizleştiren toplumların ürünü olduğunu savunuyor. Kutuplaşan siyasal yaşamda insanlar kendi mahallelerinin yalanlarına inanmayı, hakikati aramaya yeğlediklerini söylüyor.

Yalanların gerçekmiş gibi sunulduğu hakikat sonrası (post truth) dünyada hakikati ortaya koyan, bilimsel, tarafsız araştırmalara dayalı, toplumlara ayna tutan raporlara hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var. Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) 2006’dan beri her yıl yayınladığı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği raporu bunlardan biri.

Rapor yakıcı bir hakikati, dünyadaki cinsiyet temelli eşitsizliği, adaletsizliği her yıl gözümüze sokuyor. 2022 raporu geçen hafta yayınlandı. Rapor, bu gidişat ile dünya genelinde tam cinsiyet eşitliğine ulaşmak için önümüzde 132 yıl olduğu öngörüyor.

Geçen yıl yayınlanan “Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2021 Raporu  Kovid-19 salgını etkisinde altında dünyanın 36 yıl geriye gittiğini ortaya koymuştu.

2020 raporu dünyada cinsiyet eşitliğini sağlamak için 100 yıla ihtiyaç var diyordu, 2022’de bu fark 132 yıl oldu. Yani dünya 2020’ye oranla son iki yılda 32 yıl geriledi diyebiliriz. Rapor dört başlıkta cinsiyet eşitsizliğini ölçüyor: 1. Ekonomik Katılım ve Fırsat Eşitliği 2. Eğitime Katılım 3. Sağlık ve Hayatta Kalma 4. Politik Güçlenme. Eşitsizliğin giderilmesi konusundaki ilerlemeyi zamana bağlı olarak izlemeyi amaçlıyor.

Basının ilgisini Türkiye’nin kaçıncı sırada olduğu ve hangi ülkelerin arkasında olduğu üzerinden çeken bu çok değerli rapora biz daha yakından bakıp satır aralarını okumak ve dersler çıkarmak istedik. Zira hakikati ortaya koymak kadar savunmanın da önemli olduğuna inanıyorum. Yandaş medya ve sosyal medyada yaratılan yalan dünyaya teslim olmadan kadın hakları savunuculuğunu hakikatler üzerinden yapmalıyız. Kutuplaşmanın kolaycılığına kaçmadan, hakikate itibarını kazandırırsak eşitlik mücadelemizde başarılı oluruz.

Dünya Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’ndan bizim çıkardığımız bazı başlıklar şöyle:

  • Eşitsizlik politik ve ekonomik güç kazanamamaktan kaynaklanıyor: Eğitime katılım ve sağlık ve hayatta kalma konularında dünyada %95 civarında bir eşitlik sağlanmış gözüküyor. Ama ekonomiye katılımdaki fırsat eşitliği konusunda %60 ve politik güçlenme konusunda %22 oranında eşitlik var. Ekonomik fırsatta tam eşitlik için 151 yıla, politik güçlenmede eşitlik için 155 yıla ihtiyaç var.
  • Dünyada eşitliği sağlayan bir ülke yok. Eşitliğe en yakın ülkeler hep aynı ülkeler oluyor ve İskandinav ve Avrupa ülkeleri başı çekiyor: İzlanda birinci sırada (90.8%), Finlandiya (86%), Norveç (84.5%), İsveç (82.2%) İrlanda (80.4%) Almanya (80.1%).
  • Politikada kadın liderliği eşitlik sağlıyor: Sıralamanın ilk on ülkesinin beşini kadınlar yönetiyor. İzlanda, Finlandiya, İsveç, Yeni Zelanda (84.1%) ve Namibya (80.7%) kadın başbakanlar tarafından yönetiliyor.
  • Coğrafyanın kaderi değişmiyor: Kuzey Amerika ve Avrupa eşitlik sağlama yönünde en başarılı bölgeler, Kuzey Afrika ve Orta Doğu ve Güney Asya bölgesi eşitsizlikte en geride bölgeler.
  • Refah ile cinsiyet eşitliği arasında pozitif bir korelasyon var: Daha eşit olanların kişi başı milli geliri daha yüksek.
  • Kadınların omuzlarına yüklenen bakım hizmetleri eşitsizliği artıyor: Pandemi sürecinde kapanan okullar ve çocuk bakım ünitelerinin yükü kadınların omzuna yüklendiği için kadınlar ekonomik yaşamdan çekilmek zorunda kaldılar.
  • Cinsiyetler arası servet eşitsizliği uçurumu var: Kadınlar çalışma yaşamları boyunca servet birikimi açısından erkeklere göre dezavantajlı. Teknik uzmanlık gerektiren işlerde cinsiyetler arası servet farkı yüzde 31 iken, üst düzey uzmanlık alanlarında istihdam edilenler arasında yüzde eşitsizlik yüzde 38’e kadar çıkıyor.
  • Yükseköğretimde kadınların sayısı artıyor ama kadınlar mühendisliği tercih etmiyor: Son 5 yılda dünya genelinde hem yüksek öğretime katılan hem de en az bir yükseköğretim kurumundan mezun olan kadınların sayısı artıyor. Ne var ki öğrencilerin yükseköğretim alanları cinsiyete göre ayrım göstermeye devam ediyor. Buna göre kadınlar eğitim ve sağlık gibi alanlarda daha fazla temsil edilirken bilgi ve iletişim teknolojileri ve mühendislik gibi bölümlerde erkek ağırlığı var.

Türkiye’de bir gelişme yok

146 ülke arasında 124’üncü sırada olan Türkiye geçen yıl olduğu gibi bu yıl da alt ligde yer aldı. Geçen yılki rapor yayınlandığında Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararı almıştı. Üzerinden bir yıl geçti, Türkiye’de eşitliği sağlamaya yönelik bir gelişme yok.

Rapora göre Türkiye’de öne çıkan başlıklar şöyle:

  • Siyasette güçlenme yok: Gelişmiş ülkelerdeki kadın devlet başkanlarının hizmet yılları ortalama 15 yıl civarındayken Türkiye’nin bugüne kadarki tek kadın başbakanı sadece üç yıl görev yaptı. Kabinede en fazla kadın temsilinin olduğu 54. Hükümet döneminde dahi sadece 4 kadın bakan vardı.
  • Bakım hizmetleri kadınların omuzlarında: “Karşılıksız emek faaliyetleri” de denilen ev işleri ve bakım hizmetleri, Türkiye’de kadınların ve kız çocuklarının üzerine yüklenmiş durumda. Türkiye bu yönüyle cinsiyetler arası bakım emeği bölüşümünde dünyadaki en eşitsiz üç ülkeden biri olarak öne çıkıyor.
  • Servet uçurumu var: Türkiye kadınlar ile erkekler arasında servet uçurumu olan ekonomiler arasında yer alıyor. Son yıllarda kadın yoksulluğu önemli bir sorun olarak ortaya çıkıyor.

Bunu söylemişken İspanyolca dilinde en çok okunan Şilili yazar İsabel Allende’nin son romanı Violeta üzerine yazılan yazıda Allende, “Ekonomik bağımsızlık olmadan feminizm olmaz” diyor. 30 yılı aşkın bir süredir Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan Allende kendisini kesinlikle Şilili olarak görüyor, “Bu hissi içimden çıkaramıyorum. Çıkarmak da istemiyorum” diyen Salvador Allende’nin yeğeni Isabel, Yeni Şili’nin kurulmasında aktif rol oynayan bir entelektüel.

Şili’de son yıllarda yaşanan kadın devrimini gıptayla izlerken, Türkiye’de kadınların gerilemeye karşı mücadele verdiğini hayranlıkla gözlüyorum. Cumhurbaşkanı kararı ile bir gecede Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesine İlişkin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı verilen mücadele aynı zamanda bir hakikat mücadelesi oluyor.

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptaline ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin yapılan hukuksal mücadeleye bir engel de Danıştay’dan geldi. Danıştay 10. Dairesi, Cumhurbaşkanlığı’nın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptal istemini reddetti. Oysa barolar, kadın örgütleri, siyasi partiler mükemmel savunmalar yapmış ve Danıştay savcısı kararın iptalini istemişti.

Danıştay’ın kararı siyasi bir karar. Danıştay’ın yargıçları hukukun üstünlüğünü savunmak yerine siyasi iktidarın gücünün yanında olmayı seçti.

Kadınlar adaleti ve hakikati ülke dışında arayacak ve AİHM' e kadar süreci takip edecek. Kadınların mücadelesi kendi mahallesinin yalanına inananlara hakikatin değerini anlatma ve toplumu dönüştürme mücadelesidir.

Eşitliği, adaleti ve hakikati aramaya devam edeceğiz.

Bu yazı, SES, Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu'ndan alınmıştır.