"Bir bakan, Beşiktaş'taki terör saldırılarının ardından mangal partisi verdi!"

"Bir bakan, Beşiktaş'taki terör saldırılarının ardından mangal partisi verdi!"

Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, İstanbul'da Dolmabahçe ve Maçka Parkı'nda eş zamanlı olarak düzenlenen terör saldırılarından bir gün sonra Ankara'da bir bakanın, evinde mangal partisi verdiğini öne sürdü. Öztürk,  "Sokak, gelen misafirlerin araçlarıyla doldu. Bu durumdan rahatsız olanlar, 'Yas ilan ettiklerini açıklıyorlar, burada mangal partisi yapılıyor' diye telefon ettiler. Gerçekten çiftlik evi o gün doluydu" diye yazdı.

Saygı Öztürk'ün "Bundan büyük fedakarlık olur mu?" başlığıyla yayımlanan (14 Aralık 2016) yazısı şöyle:

Olaylardan ders alınmıyor. O yüzden bomba yüklü araçlar da patlatılıyor; polis, üzerinde bomba bulunduğunu bildiği teröristi etkisiz hale getirmek için üzerine atlıyor. Şehit olabileceğini bile bile teröristin üzerine atlayan o polislerin ne kadar büyük bir fedakarlık içinde olduğunu bir düşünün. Canını ortaya koyan polise, bomba yüklü teröriste nasıl yaklaşacağını, o an ne yapması gerektiğini öğretmiyorsunuz. 20'ye yakın bombalı eylemden ders çıkarılmıyor, maaş taltifinde bile adaletli davranılmıyor. Polis açığını kapatmak için Emniyet Genel Müdürlüğü gerekli eğitimi vermeden genç polisleri sahaya sürüyor. Genelde ilk görev yerleri de Çevik Kuvvet oluyor. Polise eğitim döneminde silah kullanmayı da, yasaları da öğretemiyorsunuz. Eğitim süresince sadece 25 mermi kullanan polisin, önünden koşarak geçen teröristi vuramadığını Diyarbakır'ın Sur İlçesi'nde görmedik mi?

Bunların her biri bir can

7 Haziran genel seçimlerinden sonra bölücü örgütün eylemlilik dönemi yeniden başladı. “Çözüm süreci” döneminde bölücü örgüte dönük operasyonlar yapılmadığı için bu dönemi “eyleme hazırlık” planlamasıyla geçirdiler. Bugün büyük kentlerde patlatılan bombalar işte o dönemde örgüt evlerine konuldu. Yeri gelince örgüt bunları kullanmaya başladı.

Evet, son olayda da olduğu gibi yetkililer, önceki olaylardakine benzer açıklamalar yaptı. Çünkü bomba yüklü araçlarla, canlı bombalarla daha önce de kanlı eylemler gerçekleştirilmişti. Her biri bir can olan sayıları vermek istiyorum: 7 Haziran 2015 yani seçimlerden 13 Aralık 2016 tarihine kadar ülke genelinde meydana gelen terör olaylarını resmi kaynaklardan yararlanarak derleyen MHP'li Oktay Vural'ın Danışmanı Fevzi Satır, şöyle bir tablo ortaya çıkarıyor: – Şehit asker: 538 – Şehit polis: 301 – Şehit korucu: 63 – Vatandaş: 555 Bunların yanı sıra darbe girişiminde 5 asker, 62 polis, 173 sivil olmak üzere 240 şehit daha… Onlar sayı değil, her biri bir can. Hepsi de terör eylemleri nedeniyle hayatını kaybetti. Her olayın ardından teröristlere hak ettikleri cezanın verileceği söylendi. Toplam bin 686 kişi değil, bir olayda o kadar kişi de hayatını kaybetse benzer açıklamalar yapılacağından hiç şüpheniz olmasın.

Yas günü bakanın mangal partisi

İstanbul'da yaşanan bombalı eylemlerden sonra hükümet bir günlük yas ilan etti. İstanbul'da yaşanan acıyı yerinde gören bakanlar bunun etkisiyle “intikamlı” açıklamalar yaptı. Ankara'da ise durum farklıydı. Ankara'nın Hacılar Mahallesi'nde bir bakanımızın çiftlik evi var. Pazar günü evinin bahçesinde çok kalabalık bir gruba mangal partisi verdi. Sokak, gelen misafirlerin araçlarıyla doldu. Bu durumdan rahatsız olanlar, “Yas ilan ettiklerini açıklıyorlar, burada mangal partisi yapılıyor” diye telefon ettiler. Gerçekten çiftlik evi o gün doluydu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl, “Yas ilan edilmişken, CHP'li bir milletvekili eğer evinin bahçesinde mangal partisi vermeye kalkışsa kıyameti kopartırlardı. Hükümet yas ilan ediyor, ancak bakan yas günü mangal partisi veriyor” diyor. Daha fazla söze de gerek yok.

Bu müsteşarlık ne iş yapar?

Deniz Bayramoğlu'nun CnnTürk'teki programında, terörle mücadele konusunda bu alanın uzmanlarının da görüşlerinin alınacağı enstitü kurulması gündeme getirildi. Aslına bakılırsa ülkemizde terörle mücadele konusunda söylenmeyen söz kalmamıştır.

Başbakanlık bünyesinde bakanlıkların temsilcilerinden oluşan Terörle Mücadele Koordinasyon Birimi bulunuyor. Ama ancak büyük bir olay yaşanırsa bir araya geliyorlar. Bu ülkenin Milli Güvenlik Kurulu'nda iç ve dış olaylar bir zamanlar her ay ayrıntılı olarak konuşulurdu. Hükümete tavsiye edilen konuların önemli bir bölümü AKP hükümeti döneminde “yok hükmünde” sayıldı. İşte, bugün bunun sancılarını çekiyoruz. Fetullah Gülen cemaatinin silahlanıp darbe girişiminde bulunacak boyutlara gelmesinde de “yok sayılan” kararların etkisi var. 2010 yılında Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kuruldu. Bu müsteşarlık terörizmle mücadele için ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak, bu konuda politika ve strateji geliştirmekle yükümlü. Genelkurmay Başkanlığı, MİT Müsteşarlığı Dışişleri Bakanlığı, Emniyet ve Jandarmanın istediği istihbaratı toplama, strateji belirleyip müdahale etmesi gerekiyor. Bünyesinde terörle mücadele konusunda uzman isimler çalıştırılması için emekli olanlardan da yararlanılması öngörülmüştü. Dahası, “istersen bu konuda yabancı uzmanlar da çalıştırabilirsin” denilmişti. Anlaşılıyor ki bu müsteşarlık ahbap-çavuş ilişkileriyle birilerine emekli olduktan sonra oturacağı müsteşarlığa dönüşmüş. Dev binada sessiz-sedasız oturuyorlar. Bunlara “Ne yapıyorsunuz?” diyen de yok mu?