Türk futboluna bir dönem damgasını vurmuş olan, şimdilerde ise ayakta kalma savaşı veren 106 yıllık Vefa Spor kapanmanın eşiğine geldi. Vefa Spor Başkanı Mesut Gülbaran, “Vefalıların, vefasızlığını ise sormayın gitsin. O kadar ünlü isimden takıma 1 kuruş katkı yok” dedi.
Yeni Şafak’tan Orhan Orhun Ünal’ın haberine göre, 106 yıllık çınar Vefa Spor'un tüm yükünü sırtlayan Başkan Mesut Gülbaran, belediye kulüplerinin imkânlarına sahip olmadıklarını belirterek, 'Gelecek sezona yokum' dedi. Benzeri amatör takımlar de destek bekliyor.
Son şampiyon Fenerbahçe, 767 milyon liralık piyasaya değerine sahip iken, Kanarya'dan sadece 1 yıl sonra kurulan Vefa Spor 800 bin liralık bütçesiyle ayakta kalma savaşı veriyor. Amatör ligde mücadele veren tarihi kulüplerin, bütün yükü, kulüp başkanı ya da birkaç futbol sevdalısının omuzlarında. Bu kulüpler, belediye takımlarının sahip olduğu maddi destek ve tesis imkânından yoksun. Birçoğu, yerel yönetimlerden ve özellikle federasyondan destek beklerken, önüne gelenin futbol kulübü kurup lokal açmasından ve sözde yardımlar toplamasından dertli.
Vefa Spor Kulübü 20 yıldır amatör ligde oynuyor. Başkan Mesut Gülbaran adeta tek tabanca kulübün ayakta kalması için uğraşıyor. “Vefanın dikili bir ağacı yok” diyen Mesut Gülbaran, hiçbir yerden gelirlerinin olmamasından şikâyetçi. Gülbaran, geçtiğimiz sezonda kulüp harcamasının 800 bin lirayı bulduğunu buna karşın, Belediye kulüplerinin bazılarının 2 milyon liralık bütçeleri yanında sponsorluk gelirleri olduğunu vurguladı. Belediye takımlarında tesis, lokal, stat hatta otopark gibi teşviklerle desteklendiğini sözlerine ekledi.
Başkan Gülbaran kulübün durumu şöyle açıkladı:
“Kuruluşundan 100 yıl sonra lokalimiz oldu. Onu bile şikâyet ettiler. Gidip ifade verdim. Vefalıların, vefasızlığını ise sormayın gitsin. O kadar ünlü isimden takıma 1 kuruş katkı yok.”
Gülbaran, “Gelecek sezon bırakacağım, benden sonrasını düşünüyorum” diyerek adeta isyan ediyor ve ekliyor:
“Belediyenin sahip çıkması lazım, Vefa sadece bir futbol takımı değil, aynı zamanda bir tarih.”
Vefa Spor'dan yetkililerle lokalde sohbet ederken, tarihi futbol dergilerinin biri geliyor, diğeri gidiyor. Hepsi hararetle anlatıyor, kocaman adamlar çocuk gibi heyecanlı. Sözlerini kesiyoruz ve “Sizden sonr”?' diyoruz tribündeki coşku şu sözlere sakinleşiyor:
“Çoğumuz 60 yaş üstü, bizi buraya getiren şey maneviyat, Vefa sevgisi. Herkes inanın üç-beş kuruşluk yardım yapıyor. Bütün yük başkanımızın omuzlarında. Kimimiz alt yapının Akbillerini doldurur kimisi üç beş kuruş atar. Yeni nesil bu kadar sahip çıkar mı bilmiyoruz. Belki de korkumuz ondan. Birileri sahip çıksa, kurumsallaşsak eski günlere dönsek.”
“Doğma büyüme Vefalıyım” diyen Özer Sarı ise, emekli maaşı ile kulübe katkı sağlamaya çalışanlardan. Özer Sarı, şunu hatırlatıyor:
“Devletimiz son yıllarda ecdat yadigârı birçok tarihi eseri restore ediyor, gün yüzüne çıkarıyor. Biz isteriz ki devlet de Vefa gibi bir tarihi yeniden gün yüzüne çıkarsın.”
Sarı, Vefa'yı şöyle anlatıyor:
“Vefa o dönemde Türkçe eğitim veren tek lise. İngilizler, İstanbul'u işgal ettiğinde iki kişi yan yana yürüyemezmiş. Osmanlı'nın evlatları o dönem bir yol bulmuş. Vefalılar, İstanbul Üniversitesi'nin bahçesinde İngiliz kuvvetleriyle maç yapar. O sırada, Vefalı öğrenciler, Unkapanı'ndan çuvallar ile Anadolu'ya silah kaçırır.” Sarı ekliyor, “O silahlar iddia edildiği gibi Kadıköy'den değil, buradan gitmiş. Zaten gerçek İstanbul sur içidir.” Biz hala bakıyoruz, aklımız başımıza sonradan geliyor her zamanki gibi. Çoktan gol atılmış, karşı sahadan haberimiz yok.
Ortalama 5 ile 10 bin lira masrafla ve yasal şartları da yerine getirerek futbol kulübü kurabilirsiniz. Bu kulüplerin çoğu, vergi avantajı ve tesis imkânlarından yararlanıp belediyelerden destek alıyorlar. Ancak spora en ufak katkıları olmadığı gibi, gerçekten paraya ihtiyacı olan takımların önünü kesiyorlar. Kimileri de dernek adı altında açtıkları lokalleri kahvehaneye çevirip adeta para basıyor. Amatör kulüplerin çoğu, bu tür kulüpleri kuranların, şirketlerden sponsorluk adı altında yardım topladıklarının altını çiziyor.
Anadolu yakasında 100 yılı devirmiş bir kulübün yetkilisi, son dönemde lokallerin artmasından şikâyetçi. Yetkili, çanta kulüpleri şöyle anlatıyor:
“Zaten yerel yönetimlerin her yıl bütçesinden ayırdığı bir para var. Örneğin Üsküdar'da 70'in üzerinde kulüp var, Fatih'te 55, Şişli 'de 40'dan fazladır. Başvurup paralarını alırlar. Belediyeler de ses çıkarmıyor, 'Bakın ben sporu ne kadar çok destekliyorum' diye. Ama sormuyor sen kimsin, futbol takımın nerede demiyor. Olan amatöre oluyor.”
Selimiye Spor Kulübü Başkanı İdris Kalaycı, “Akıllı adam bu işi yapmaz” diyor. Çanta kulüplerden şikâyetçi. Anlamını şu sözlerle açıklıyor:
“5-6 kişi toplanırsın, şartları karşılarsın, yerin yurdun tesisin belli olmadan kulübün olur. Sonrada elinde çanta ile belediyelerden, şirketlerden yardım toplarsın.”
Belediye desteğinin önemini vurgulayan Kalaycı, kulübün çarklarının banka kredileri ile döndüğünü söyledi. “Dışarıdan göründüğü gibi değil, üyeler atıp tutar ama yardımları olmaz” dedi. Kalaycı, “7-8 bankaya borcum var ve sadece emekli aylığımla kulübü yönetmeye çalışıyorum. 3 Mayıs'ta U17 Takımları Türkiye şampiyonu oldu ama ne teşvik aldık ne de tebrik” dedi.
Kulübün masraflarıyla ilgili Kalaycı'nın, kabaca hesabı şöyle:
“Ortalama 20 bin hoca ve teknik ekip masrafı, 9 bin her şeyiyle 50 bin lira. Kulübün ana geliri ise lokal ve halı sahadan sağlanıyor.”
Takımlarının bölgesel lige çıkması sonrası yaşadıklarını şöyle anlattı:
“25 bin lira teminat bulamadım. 300 bin lira borcum vardı. Bölgeselde nasıl oynayayım.”
“Futbolcuya amatörde para yok” diyen Kalaycı, maç başı ve primlerle, futbolcuların sezonluk 15-20 bin arasında kazandığını söyledi. Maç başına ise 300 lira, galip gelirsen. Kalaycı, stada yıllık bin liraya reklam bulmadığını belirterek bulundukları durumu özetledi.
“Fanatik”, Latince 'Fanatikus'dan “akıl dışı bağlılık” anlamına gelip, “önümüzdeki maçlara bakıcaz” diyerek yoluna devam eder. Her futbol hastasının vardır bir fanatikus hali. Başlama vuruşuyla, aklın başından gider. Kendine verdiğin hiçbir söz durduramaz seni. Öylece bakar ardından. Her sonucu anlarsın, yetmediği yerde hak verirsin. Mutlu anları hatırlarsın en çok. 6-0 akla gelmez mesela. Toz kondurmaz, hep iyi düşünürsün. Sahi, siz hala futboldan bahsettiğimi düşünmüyorsunuz değil mi? Bir lokalde ve 60 yaşında ömrünü verdiğin takımın geleceğini düşünecek kadar tuhaf bir şeydir çünkü şu futbol İçinde sana ve bana yani hayata dair çok şey olduğu için sevilir. Bu arada, İngilizlerle yapılan maçın sonucunu merak edenlere tarihten bir son dakika bilgisi “Evelallah 2-1”