Bir Erdoğan telefonuyla başlayan ABD'nin Suriye'den "çekil(e)me(me)" planının perde arkası

Bir Erdoğan telefonuyla başlayan ABD'nin Suriye'den "çekil(e)me(me)" planının perde arkası

Melis Karaca & Metin Kaan Kurtuluş

Dünya bir haftadır ABD Başkanı Donald Trump'ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'un yazdığı, henüz yayımlanmamış kitabından sızan bölümleri konuşuyor. "Olayın Olduğu Oda" (The Room Where It Happened), Trump'ın hem iç, hem de diplomatik ilişkilerde kapalı kapılar arkasında attığı adımlardan anekdotlar paylaşırken, 45. ABD liderinin Oval Ofis'teki günlerinde en türbülanslı ilişkilerden birini kurduğu Türkiye'nin bahsinin geçmesi kaçınılmazdı.

Bolton, kitabında Trump'ın 14 Aralık'ta Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye konusunda yaptığı konuşmaları, danışmanlarına söylediklerini ve attığı adımları nasıl gerekçelendirdiğini detaylandırdı.

T24'ün ABD'deki yayım tarihinden önce eriştiği kitaba göre Bolton, Erdoğan ile Trump'ın 14 Aralık 2018'de yaptığı telefon görüşmesinden önce ABD lideriyle konuştu. Bolton'un aktardığına göre Trump kendisine Suriye'yi kastederek, "Buradan defolup gitmeliyiz" dedi. Trump'ın bunu direkt olarak Erdoğan'a da söyleyeceğinden endişe duyduğunu ifade eden Bolton, ilk başta konunun Halkbank davasından açıldığını ve ABD Başkanı'nın bu konuda bir çözüme yakın olduklarını söylediğini aktardı. Kitaba göre bu durum Erdoğan'ı çok memnun etti ve Cumhurbaşkanı İngilizce konuştu. Bolton'un aktardığına göre konu Suriye'ye geldiğinde Erdoğan Türkiye'nin FETÖ, PKK ve IŞİD konusundaki endişelerinden söz etti. Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı'na göre Erdoğan, "PKK derken genel olarak Kürt savaşçılardan bahsediyordu."

Bolton, kitabında konuşmanın devamını şöyle anlattı:

"Trump, eğer Türkiye IŞİD'in geri kalanını halletmeyi kabul ederse Suriye'den çekilmeye hazır olduğunu söyledi: Türkiye geriye kalanını halledecek ve biz çekilecektik. Erdoğan bu konuda söz verdi ancak güçlerinin lojistik desteğe ihtiyacı olacağını ifade etti. Sonra sıkıntılı kısım geldi. Trump, benden hemen bir çekilme planı hazırlamamı istediğini söyledi. Trump bana konu üzerinde sessizce çalışmamı ve IŞİD'i bitirdiğimiz için çekildiğimizi söyledi. Trump bana 'konuşabilir misin?' diye sordu, ben de yönergeleri duyduğumu söyledim. Konuşmanın sonlarına doğru biraz daha Halkbank üzerine konuştuktan sonra Trump, Erdoğan'a ordu konusunda benimle, Halkbank konusunda da Mnuchin'le çalışması gerektiğini söyledi. Erdoğan, Trump'a teşekkür etti ve ona çok pratik bir lider olduğunu söyledi. Kısa süre sonra Trump, IŞİD'i yendiğimizi, Suriye'deki görevimizi tamamladığımızı ve şimdi çekileceğimizi belirten bir açıklama hazırlamamızı istedi. Trump'ın bunu da Afganistan'dan çekilmekte olduğu gibi bir kampanya aracı olarak gördüğünden şüphem yoktu. Verdiği sözü tutma konusunda kararlıydı. Kısa süre sonra Mattis'i (dönemin savunma bakanı) arayıp haberleri verdim. Söylemeye gerek yok ama memnun olmadı." 

Trump'ın IŞİD'liler için kabul edilmeyen iki çözüm yolu

Bolton kitabında, Suriye'den çekilme kararını bir hata olarak gördüğünü ve IŞİD'den sonra bölgede İran tehdidi üzerine odaklanılması gerektiğini düşündüğünü ifade ediyor.

Kitapta anlatılana göre 18 Aralık'ta Bolton, eski Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford, eski istihbarat şefi Dan Coats, Merkezî İstihbarat Teşkilatı Başkanı Gina Haspel, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve eski Savunma Bakanı Jim Mattis, Pentagon'da çok dikkat çekmeyecek bir odada konu ile ilgili bir toplantı yaptı. Toplantıda YPG kontrolündeki bölgelerdeki IŞİD'liler gündeme geldi. Bolton'un aktardığına göre Trump, Aralık ortasında iki çözüm sundu:

  • "Suriye'deki IŞİD tutuklularını Guantanamo Kampı'na taşımak". Mattis bu fikre karşı çıktı.
  • "Avrupa ülkelerinin IŞİD'e katılıp, yakalanan kendi vatandaşlarını geri alması". Ancak ülkeler bu fikre karşı çıktı.

"Macron çekilmememiz için yalvardı"

Bolton, kitabının bu bölümünde sıklıkla Mattis'in IŞİD konusunda endişeliyken, kendisinin İran konusunda endişeli olduğunu ifade ediyor. Bolton, çekilme tartışmalarında Al-Tanf askeri üssünün de elde tutulması konusunda ısrarcı olduğunu, ancak Mattis'in bu fikre mesafeli durduğunu anlatıyor.

Bolton, daha sonra Mattis, Dunford ve Pompeo ile Trump'ın kararını bildirmek için müttefiklerini aradıklarını ancak hiç destek almadıklarını belirtiyor. Kitaba göre en sert tepkiyi Fransa verdi:

"Etienne bana Macron'un bu konuda Trump ile konuşmak isteyeceğinden emin olduğunu söyledi. Bu beni şaşırtmadı. Diğer tepkiler de tahmin ettiğimiz gibiydi. O gün, (Fransa Cumhurbaşkanı) Macron aradığı sırada Oval Ofis'teydim ve Fransa lideri hiç mutlu değildi. Trump onu duymazdan geldi; IŞİD'in işinin bittiğini ve kalıntıları Türkiye ile Suriye'nin temizleyeceğini söyledi. Macron, Türkiye'nin Kürtlere saldırmaya odaklı olduğunu ve IŞİD'e taviz vereceğini söyleyerek yanıt verdi. Trump'a çekilmemesi için yalvardı, çok kısa süre içinde kazanabileceklerini söyledi. Trump, tekrar danışmanlarıyla konuşacağını ifade etti ve bizden mevkidaşlarımızla görüşmemizi istedi. Mattis, Fransa Savunma Bakanı'nı aradı ve o da Trump'ın kararından hiç memnun değildi. İsrail'in büyükelçisi Ron Derner, bana o günün Trump yönetimi sırasında geçirdiği en kötü gün olduğunu söylemişti."

Bolton, 19 Aralık'ta Kongre'dekilerin kararından memnun olmadığını Trump'a söylediğini, ancak ABD Başkanı'nın ona inanmadığını ifade etti. Kitaba göre İncirlik Üssü'nde çavuş rütbesiyle tercüman olarak görev yapan ABD ve Türk vatandaşı Yahya Özer de bu sırada FETÖ soruşturması nedeniyle gözaltına alındı.

Kitapta anlatılana göre Trump kısa süre içinde medyanın Suriye'den çekilme konusunda kendini sıkıştırdığını anladı ve bunun sonucunda danışmanlarıyla beraber "bir çekilme tarihi" belirlememe ve "çekilmenin düzenli olması konusunda mutabık kaldı". Bolton'a göre Türkiye de "yönetimsiz" bir bölgede güç transferi yapılması için ordular arası temas olması gerektiğini biliyordu ve bu sebeple duruma karşı çıkmadı. Bolton bu sebeple 2018'in Noel arifesinde bir ABD delegasyonunun Türkiye'ye gittiğini ve aynı gün içinde Mattis'in istifa ettiğini aktardı. Kitaba göre Trump, Mattis'in istifa mektubunu okumadı. Mattis, istifa etmesindeki ana faktörü Trump'ın Suriye'den çekilme kararı olarak göstermişti.

"Erdoğan, Kürtlerin ona karşı özel bir sempati beslediğini ve Kürt bölgelerinde büyük mitingler düzenleyebilen tek lider olduğunu söyledi"

Aralık ayının sonuna doğru Erdoğan ve Trump bir telefon görüşmesi daha gerçekleştirdi. Bolton, bu konuşmanın içeriğini şöyle anlatıyor:

"Selamlaştıktan sonra Trump, Erdoğan'a Türkiye'nin IŞİD'den kurtulmasını istediğini ve gerekirse destek sunacağını söyledi. İkinci olarak Trump, Erdoğan'a vurgulu bir şekilde Kürtleri öldürmemesi gerektiğini; birçok kişinin, ABD ile birlikte yıllarca IŞİD'e karşı savaştığı için onları sevdiğini söyledi. Trump, Türkiye ile Kürtlerin birlikte kalan IŞİD güçlerine karşı savaşması gerektiğini ifade etti. Bunun Türkiye için bir strateji değişikliği olabileceğini kabul eden Trump, bir kez daha ABD'de Kürtlere olan desteği vurguladı. Trump, daha sonra konuyu kapayacağını düşündüğü teklifi dile getirdi; ABD ile Türkiye arasında daha fazla ticaret ihtimali. Erdoğan uzun uzun Kürtleri sevdiğini ancak YPG-PYD-PKK'nin Kürtleri manipüle ettiğini ve onları temsil etmediğini dile getirdi. Kendi hükûmetinde de Kürt bakan ve milletvekilleri olduğunu söyleyen Erdoğan, Kürtlerin ona karşı özel bir sempati beslediğini ve Kürt bölgelerinde büyük mitingler düzenleyebilen tek lider olduğunu söyledi. Erdoğan, teröristler dışında kimseyi öldürmeyi planlamadıklarını söyledi. Hepimiz bunu daha önce de duymuştuk; standart Erdoğan rejimi propagandası."

Bolton, bu konuşmadan sonra "Trump'ın Kürtler konusunda bir tuzağa çekildiğini" anlamaya başladığını belirtti. Eski danışman, Trump'ın kendisine Erdoğan'ın söyledikleri konusunda fikrini sorduğunu, kendisinin de zaman kazanmak için, "Kimin terörist olup olmadığını belirlemeyi ordular arası görüşmelere bırakalım" yanıtını verdiğini ifade etti.

Bolton'un ifadeleriyle "ABD'nin Suriye'deki askeri varlığını Trump'ın 2019'un başında yaptığı Irak ziyareti kurtardı". ABD'nin Irak ve Suriye'ye yaptığı askeri müdahale Operasyon Doğasında Çözme'nin komutanı Paul LaCamera'nın Irak'ta bir çadırda otururken Trump'a iki ila dört hafta içinde IŞİD'i tamamen ortadan kaldırabileceğinin sözünü verdiği anlattı. Boltun'un aktardığına göre LaCamera Irak'taki al-Asad ve Suriye'deki al- Tanf üslerinde ABD askeri varlığının sürmesi gerektiğini söyledi; Trump, "Tamam" yanıtını verdi.

Kitaba göre Dunford, "Erdoğan'ın Kürtlerle ilgili düşüncelerini bildiğini ifade ederek, Türkiye'nin ilk planının sınır bölgesinden Kürtleri çıkararak buraya Suriyeli sığınmacıları yerleştirmek" olacağını söyledi. Eski danışmanın aktardığına göre Dunford, Suriye'deki ABD askerlerini minimumda tutmak için bir NATO gözlem gücü kurulması fikrini de ortaya attı ve al-Tanf'ın tutulması konusunda Bolton'a destek verdi.

Bolton, ilerleyen bölümlerde Pompeo'nun ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ile ilgili söylediği bir cümleyi de aktardı: "Jim, Kütlere sevgisinden hiçbir şey kaybetmedi ancak hâlâ Türkiye'yi güvenilir bir NATO müttefiki olarak görüyor". Bolton, bunun Dışişleri çalışanlarında sıkça görülen "clientitis" sendromu olduğunu söyledi; "Personelde yabancı bir ülkenin perspektifinin ABD perspektifinin önüne geçmesi"

Bolton, 6 Ocak'ta gecesi Trump'tan bir telefon aldığını ve yaptığı bazı açıklamaların Türklerin hoşuna gitmediğini söylediğini, ancak kendi açıklamalarının Trump'ın Erdoğan'a sözlerinden farklı olmadığını anlattı. Trump'ın o gece yaptığı aramada kendisine birkaç defa "Tabanım Suriye'den çıkmak istiyor" dediğini anlatan Bolton, Türkiye'ye gelmeden önce ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nden aldığı bilgilerde Erdoğan'ın açıklamalardan, kendisiyle görüşmeyi iptal edebilecek derecede rahatsız olduğunu öğrendi.

Bolton ne demişti? 

Bolton Ocak ayında Türkiye'ye yaptığı ziyaretten önce ABD'nin Suriye'den çekilmesine ilişkin açıklamalarda Kürt müttefiklerinin korunmasının ABD'nin Suriye'den çekilmesi için ön koşul olduğunu söylemişti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Bolton'ın bu açıklamalarını "Ciddi bir hata" olarak nitelemişti.

Bolton, Ankara'yı 'rahatsız eden' açıklamalarının ardından Türkiye'ye ulaştığında ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'dan bir telefon aldığını aktardı. Pompeo, Trump'ın New York Times gazetesinde çıkan ve ABD'nin Suriye politikasındaki 'zıtlıkları' gözler önüne seren makalesine ilişkin rahatsızlığını dile getirdi. Bolton, New York Times makalesinin ardından yapılan konuşmaları şu sözlerle aktardı:

Makalede geçen çelişkili ifadelerin birçoğu Trump'tan çıkmıştı ve Pompeo kendisinin de benimkini takip eden bazı açıklamaları olduğunu kabul etti. (Örneğin 'Türkiye'nin 'Kürtleri katletmesine izin vermeyeceğiz' gibi genel medyanın ilgisini çekmeyen ama Türkleri rahatsız eden cümleler) Büyükelçiliğimizin Erdoğan'dan toplantı talep etmemesine karar verdik ve sonunda muhtemelen kaçınılmaz olan noktaya geldik: Trump'ın Suriye'den çıkmayı isteyen açıklaması Kürtleri korumakla ilgili açıklamalarıyla çelişti. Bu Erdoğan'ın tolere edebileceği bir şey değildi. Trump bir saat sonra beni aradı. Makalede aktarılan yönetim içi anlaşmazlıklar hoşuna gitmemişti ama en büyük endişesi Savunma Bakanlığı'nın IŞİD'i yenmek için 'iki haftalık plan' üzerinde hala çalışıp çalışmadığıydı. Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan'ı aramasını ve teyit etmesini söyledim. 

Bolton, bir sonraki gün Washington Post'ta çıkan ve kendisiyle Trump'ın Suriye politikasında aynı noktada olduğunu aktaran makaleden de bahsetti. Washington Post'un kendisi ve Trump'ın aynı fikirde olduğunu aktararak birkaç gün önceki makaleleriyle çeliştiğini belirten Bolton, ABD'de medyanın Suriye politikasını nasıl ele aldığını şu sözlerle anlattı: 

"Medyadaki bütün bu karışıklık, hem Trump'ın kendi düşüncelerindeki tutarsızlığa hem de ikinci hatta üçüncü elden kaynaklara dayanarak aktarmalarına dayanıyor. "

Bolton, daha sonra ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'nin renkli işaretlenmiş bir haritayla kuzeydoğu Suriye'nin hangi bölgelerinde Türkiye'nin ilerlemesine izin verileceğini ve hangilerinde Kürtlerin kalacağını gösterdiğini anlattı. 

O dönem ABD Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral Joseph Dunford'ın ortaya çıkan haritadan memnun kalmadığını aktaran Bolton, Dunford'a amaçlarının Türkiye'yi tamamen Fırat'ın doğusunda, Suriye sınırlarının kendi tarafında tutmak olup olmaması gerektiğini sorduğunu, Dunford'ın da yanıt olarak "Kesinlikle bu düşüncedeyim" dediğini aktardı. Bolton, kendi fikrinin Suriye'nin kuzeydoğusunu, sadece ABD askerlerini çıkararak mevcut halinde bırakmak istediğini ifade etti. Eski danışman, bunu "imkânsız görev" olarak isimlendirdiğini söyledi. Bolton, Dunford'ın da kendisine katıldığını aktardı. Bolton, Jeffrey'nin de dahil olmasıyla birlikte Suriye'deki prensipler üzerine yaptıkları görüşmeyi şöyle detaylandırdı: 

"Türklere vereceğimiz prensipler açıklamasının taslağının üzerinden geçtik. Kürtlere yönelik kötü muamele görmek istemediğimizi ve Suriye'nin kuzeydoğusunda askeri ya da başka bir şekilde Türk varlığını kabul etmediğimizi açık edecek yeni bir madde ekledim. Dunford ve Jeffrey, benim Beyaz Saray'dan ayrılmamla gelişen olaylar sonucunda şu an tamamen tarihi bir meseleye dönen haritayla birlikte taslağı kabul etti."

Bolton, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisiyle yapacağı görüşmeyi Meclis'teki grup toplantısı sebebiyle ertelediğini aktardı. Bolton, daha sonra konuşmasında Erdoğan'ın konuşmada ABD'nin Suriye ile ilgili mevcut duruşuna "saldırdığını" yazdı. Bolton'ın ifadelerine göre gelişmeler yaşanırken "Erdoğan, Suriye'nin kuzeydoğusunda Türkiye'nin serbest eli olduğuna dair düşüncesinden bir milim bile hareket etmemişti" Bolton, Erdoğan'ın Meclis'te yaptığı konuşmada bir kampanya yaptığını, "Taviz vermeyeceğiz" ifadelerini kullandığını hatırlattı. 

Erdoğan, 8 Ocak 2019'da yaptığı grup toplantısı konuşmasında, ""Terörist ise gereğini yaparız. John Bolton çok büyük yanlış yapmıştır. Bu noktada asla taviz vermemiz mümkün değil. Suriye'deki terör koridoru içerisinde yer alanlar gerekli olan dersi alacaklardır" ifadelerini kullanmıştı. 

Bolton, Türkiye'de yaptığı diğer toplantılarla ilgili olarak Dışişleri Bakanı Pompeo'ya bilgilendirmelerde bulunduğunu ve ikisinin de Kürtlerle ilgili meselenin 'uzlaşılmaz' olduğunu düşündüğünü belirtti. Bolton, Pompeo ile yaptığı görüşmeyi şöyle aktardı: 

"Pompeo, bana Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun kendisine ulaşmaya çalıştığını ve onun Çavuşoğlu'na "Bir seçeneğiniz var. Sınırınızda ya biz oluruz ya Ruslar ya da İranlılar (Biz çekilince kesinlikle Suriye'nin kuzeydoğusuna ilerlerler) Sizin kararınız" demeyi planladığını söyledi. Bu bana doğru geldi. 

Bolton, Pompeo'dan sonra Trump'la yaptığı konuşmayı da şöyle detaylandırdı: 

"Bana Türklerin aylardır Suriye'ye girme planı olduğunu bu nedenle baştan beri askerleri çekmek istediğini söyledi. Türkiye Kürtlere saldırdığında bizim askerlerimizin orada olmasını istemediğini söyledi. Trump sözlerine şöyle devam etti 'Erdoğan, IŞİD'i umursamıyor' ki bu doğruydu. ABD'nin Suriye'den ayrıldıktan sonra da IŞİD'i vurabileceğini söyledi, bu da doğruydu. Trump akşam Meksika sınır duvarı hakkında yapacağı konuşmaya odaklanmıştı ve bana sanki zaten olmuş olayları konuşmuyormuşum gibi 'Zayıflık belirtisi gösterme' dedi. Trump, 'Bu savaşa dahil olmak istemiyoruz. Onlar doğal düşman. Türkler ve Kürtler yıllardır savaşıyor. İç savaşa girmiyoruz ama IŞİD'i bitiriyoruz' dedi. 

Bolton, daha sonra Dunford'dan Türkiye'de komutanların Suriye'ye girme meselesinde Erdoğan kadar istekli olmadığını öğrendiğini aktardı. Dunford'dan öğrendiklerini aktaran Bolton, "Türkiye'yi terör saldırılarından korurken aynı anda sınırın güneyinde askeri operasyon gerçekleştirmekten kaçındıklarını söylediler. Onlar için o bölge Meksika sınırının daha büyüğüymüş" ifadelerini kullandı.

Dunford'ın Kürtlerin ağır silahlarının çekileceği ve özellikle NATO müttefiklerinin olduğu bir uluslararası güç tarafından denetim altına alınacak, Türkiye'ye Kürt akımını ya da tersini engelleyecek 23 kilometrelik bir tampon bölge prensibi üzerinde ısrarla durduğunu aktaran Bolton, bu durumda da ABD'nin hava sahası üzerinde kontrollerinin süreceği konusunda kendisiyle hemfikir olduğunu belirtti. 

Bolton, Erdoğan'ın asıl önceliğinin iç siyaset olduğunu düşündüğünü bu nedenle tampon bölge üzerine yapılan taslağın işe yarayacağı kanısında olduğunu aktardı.

James Jeffrey'nin tampon bölge üzerine planları SDG yöneticisi Mazlum Kobani sunmayı planladığını aktaran Bolton, Pompeo'yla da görüştüğünü ve onun da bu planın en doğrusu olduğunu; bölgedeki diğer güçlerin bunu destekleyeceği görüşünde olduğunu anlattı. 

Bolton, bölgedeki diğer güçlerin durduğu noktayı şöyle detaylandırdı: 

"Arap devletleri Türkiye'yi sevmiyordu. NATO müttefikleri ve diğerlerinin oluşturacağı çok uluslu gözlem gücünü doğrulayacak finansal kaynakları vardı. NATO özellikle kalıcı bir Trump gündemiydi ve doğru olandı. 1990-91 Körfez Savaşı'nda George H. W. Bush, bölgedeki Kuveyt, Suudi Arabistan gibi taraflardan destek aldı. Bir yandan utanç vericiydi ama işe yaradı ve kimse bunun onursuzca olduğunu öne sürmedi. Bunun yeniden işe yaramaması için bir neden yoktu" 

Bolton, Trump'a Suriye planını anlatmayı sürdürdüğünü, 9 Ocak'ta Dunford'un detaylı bir sunum yaparak Turkiye'nin güney sınırında uluslararası koalisyonun bulunacağı bir tampon bölge oluşturmanın neden 'yapılabilir' olduğunu anlattığını yazdı. Sunumun başarılı geçtiğini anlatan Bolton, Trump'ın ABD'nin Suriye'deki rolüyle ilgili pazarlıkları karıştıran bir talebi olduğunu belirtti. Bolton, Trump'ın Esad'dan ABD vatandaşı rehineleri serbest bırakmasını istediğini ancak Pompeo ve kendisinin bunu mümkün görmediğini söyledi. Suriye'nin Pompeo ile rehineler konusunu konuşmayı reddettiğini öğrenen Trump'ın sinirlendiğini aktaran Bolton, Trump'ın şu ifadelerini yazdı:

"Ona söyle eğer bize rehineleri geri vermezse onlara sert vururuz, hem de çok sert. Bunu söyle. Bir hafta içinde gelmezse onlara nasıl vurduğumuzu bir daha asla unutamazlar" 

Tampon bölgede uluslararası bir gözlem koalisyonu kurma planlarının başarıyla ilerlemediğini, görüşmelerden bir ay sonra 20 Şubat'ta Shanahan ve Dunford'ın bölgedeki diğer güçlerin katılım göstermesi için en azından bir grup ABD askerinin tampon bölgede kalması ön şartı koyduklarını aktardığını söyleyen Bolton, "Benim bu fikirle hiç derdim yoktu ama bunu Trump'a anlatmak kesinlikle şüpheliydi" yazdı. 

Trump'a bu durumu Erdoğan'la yapacağı bir başka telefon konuşmasından önce bilgilendirme toplantısında anlattığını söyleyen Bolton, konuşmayı şöyle aktardı:

"Pentagon'un 'birkaç yüz asker' (belirsiz bir tanım) bölgede tutulmazsa çok uluslu gücü bölgede tutamayacağımızı düşündüğünü aktardım. Trump biraz düşündü ve kabul etti." 

"Trump'la yaptığı telefon konuşmasında Erdoğan tampon bölgede Türkiye'nin özel kontrolü olmasını istediğini söyledi, bunun kabul edilemez olduğunu düşündüm. Mikrofonun sessizde olduğu anda Trump'a 'Erdoğan'a Dunford'ın pazarlıkları hallettiğini, Türkiye ordusunun gelecek gün Washington'da olacağını ve görüşmelerin yüz yüze yapılabileceğini' söylemesini önerdim. Trump buna uydu. "

"Birkaç yüz asker işe yaradı" 

Bolton, telefon konuşmasından sonra ofisine döndüğüne ve Shanahan'a 'iyi haberi' verdiğini aktardı. Aynı haberi Dunford'a vermek için aradığındaysa Dunford'ın kendisine "Elçi, şu an konuşamıyorum çünkü Pentagon'a Bolton Binası adını vermeye gidiyorum" diyerek şaka yaptığını anlattı. 

Dunford, Trump'ın Erdoğan'a da aktardığı 'birkaç yüz asker' teriminin belirsiz olduğu için başarılı bir strateji olduğunu düşündüğünü söyledi. Bolton 'birkaç yüz asker' dendiğinde bunun 400 askere kadar çıkabileceğini belirtti. Dunford'dan Türklere "hiçbir askerlerinin sınırın güneyinde olmasını istemediğini" açıkça belirteceği sözünü alan Bolton daha sonra Cumhuriyetçi Parti'nin etkili Senatörlerinden Lindsey Graham'ı aradığını anlattı. 

Bolton, Suriye'deki gelişmelerle ilgili sıklıkla açıklamalarda bulunan ve ABD'nin askerlerini Suriye'den çekmesine sert bir şekilde karşı olan Graham'a başkalarının söylem değiştirmesine mahal vermemek için sessiz kalmasını söylediğini, Graham'ın ise yakın ilişki içinde olduğu Erdoğan'ı Trump'a desteği netleştirmek için aramayı teklif ettiğini anlattı. 

Bolton, "Maalesef" diye başlayarak Demokrat Partili Bernie Sanders'ın gelişmelerle ilgili 'gerçekleri bilen kimseden fikir almadan' bir açıklama yayımlayarak ortalığı karıştırdığını söyledi. Bolton, Sanders'ın açıklamalarından sonra 'birkaç yüz asker' ifadesinin sadece Suriye'nin kuzeydoğusu için geçerli olduğunu, en az 200 askerin bulunacağı El-Tanf askeri üssünü kapsamadığını açıklamak zorunda kaldıklarını belirtti. 

Bolton, istifasına kadar ABD'nin Suriye'deki politikalarına ilişkin bölümü şu sözlerle tamamladı: 

"Yolda bazı aksaklıklarla da olsa ben istifa edene kadar Suriye'nin kuzeydoğusunda durum böyleydi. IŞİD'in bölgesel hilafeti yok edilmişti ama teröristleri hâlâ tehlike oluşturuyordu. Çok aktörlü bir gözlem gücüne dair umutlar azalıyor ama ABD'nin varlığı sürüyordu. Statükonun ne kadar devam edeceği bilinmiyordu ama Dunford, 30 Eylül'de Genelkurmay Başkanlığı'ndan istifa edene kadar bunu muhafaza etti. Erdoğan'ın belki Türkiye'nin kötüye giden ekonomisi belki kendi iç siyasi sıkıntıları nedeniyle olan kavgacılığı kontrol altına alınmadan kaldı. Trump, Kongre kararına rağmen Erdoğan'ın S-400 alımına yaptırım uygulamayı reddetti 

Trump sonunda patlayıp 6 Ekim 2019'da ABD'nin askerlerini Suriye'den çekmesini emrettiğinde Beyaz Saray'ı yaklaşık bir ay öncesinde terk etmiştim. Trump'ın kararı ABD politikası ve uluslararası güven anlamında tamamen fiyasko oldu. Bu sonucu önleyebilir miydim bilmiyorum ama Trump'ın karşılaştığı güçlü olumsuz siyasi tepki tamamen anlaşılır ve haklıydı. Bunu bir kez daha durdurmak için otobüsün önüne kendini atabilecek bir insan ve Trump'ın kabul edeceği bir teklif gerekirdi. Anlaşılan bu olmadı. Ancak yine de güzel haberler vardı. Yılların çabasının ardından Pentagon ve CIA 26 Ekim'de IŞİD lideri Bağdadi'yi yok etti"